| Konu: | Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 01.11.2017 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı üzerinde çokça tartışıldı, özellikle "helal" ve "haram" kavramları üzerinden oldukça tartışıldı. Tabii, öncelikle şunu ifade etmekte fayda var: Kanun tasarısının genel gerekçesinde İslam âlemine yönelik bir akreditasyon kurumu oluşturuluyor, helal ürün üretimine yönelik ama belki şu göz ardı ediliyor: Ülke içinde özellikle yabancı sermayeye dayalı tüm sektörlerde bir ötekileştirilme yaratılacak. Yani bir taraftan İslam ülkelerinden kaynak, gelir elde etmeye çalışırken yabancı birçok sermaye de yurt dışına kaçmış olacaktır çünkü haksız rekabet ortamı doğacak ve pazar daralacak.
Ama daha vahimi şu: Bu yasa tasarısıyla aslında yüzyıllardır, Emevilerden bugüne Kur'an dini olan İslam'ın, iktidarların dini hâline dönüşmesinin tam da pratik bir uygulamasını görmüş oluyoruz. Emevilerde, Abbasilerde, Safevilerde, Memlûklerde ve hatta Osmanlı'da Kur'an dini olan İslam her zaman çıkar, rant ve iktidarın birer aracı hâline getirilmiştir. On beş yıllık AKP iktidarı da tam da bunu uyguluyor. Ne zaman ki Kur'an dini, Asrısaadet dini olan İslam, iktidarın bir aracı hâline, ekonomik çıkarların bir aracı hâline getirilirse en büyük zararı en başta din görmektedir. Ama öte taraftan, toplumu parçalamaya, karşıt gruplar hâline getirmeye... İslam'ın Sünni mezhebi içerisinde bile, örneğin Şafii inancıyla, Hanefi inancının detaylarında bile birçok ayrıntı vardır, "helal-haram" kavramı ayrışmaktadır.
Bakın, İslam'ı öyle bir hâle getirdiniz ki ben bizatihi bir anekdotu sizinle paylaşmak istiyorum. Kur'an dinine inanan bir Müslüman yurttaş ve imanından da şüphe etmediğim biri, bir sohbetimizde aynen şunu anlattı, dedi ki: "Ben, son yıllarda uygulanan İslami anlayış, özellikle cuma günleri okunan hutbeler neticesinde bir süre camide namaz kılmamaya, ezan okunduğu zaman namazı evimde kılmaya başladım. Bir ay kadar bir süre böyle devam ettim ama bir gün gerçekten rahatsız oldum, acaba doğru mu yapıyorum? Ezan okunduğu hâlde camiye gitmiyorum, evde namaz kılıyorum, bu doğru bir şey midir?"
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Doğrudur.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - "Bu tutumumu netleştirmek için cami imamına gittim ve bu durumu onunla paylaştım. Hocam, bir türlü camiye gelmek içime sinmiyor, mevcut camideki İslami anlayış uygulamaları, hutbeler ve verilen vaazlar, beni bir şekilde huzursuz ediyor. Bu nedenle camiye gelmiyorum, doğru mu yapıyorum, dedim. Hoca bir sağına baktı, sonra bir soluna baktı, döndü bana dedi ki: 'Biliyor musunuz, benim de içime sinmiyor.' Döndüm, Hocam sizin içinize niye sinmiyor dedim. Dedi ki: 'Cuma günleri belli bir kesim geliyor camiye, öncelikle sorarlar bana: 'Vali Bey cuma namazını nerede kılacak?' Eğer bizim camide kılıyor dersem bekliyor o cemaat ama örneğin, merkez camisinde veya falanca mahalledeki camide cuma namazını kılacak dersem, o cemaat komple o camiye gidiyor.'" Şimdi, bu örnek...
HACI ÖZKAN (Mersin) - O, namaz kılmaya gitmiyor, vali camide olduğu için gidiyor.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Evet, biz tam da onu söylüyoruz. Evet, ne zaman ki Kur'an dini olan İslam, çıkarın, iktidarın, erkin bir sömürü aracı, bir istismar aracı hâline gelirse işte o Müslümanın ifade ettiği türden cemaatler oluşur, sahte Müslümanlar oluşur; rant, çıkar için İslam'ı bizden, sizlerden daha çok savunan, şeklen savunan sahtekârlar çıkar ve İslam dini işte tam da böyle dejenere olur.
Bu nedenle, öncelikle İslam dininin rant, çıkar -ki gerekçede de ifade edildiği gibi- daha çok para kazanmanın bir aracı hâline getirilmesi dine yapılan en büyük haksızlıktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)