| Konu: | Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 01.11.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8'inci madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2016'nın 4 Kasımında, hepinizin bildiği gibi, milletvekillerimiz ve eş başkanlarımız tutuklandılar. Anayasa'mıza ve uluslararası sözleşmelere aykırı olarak milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Aslında kazanılmış olan haklara ve kanunların geriye yürümezliği ilkesine de aykırı davranılarak milletvekillerimiz tutuklanıp cezaevine konulmuşlardır. Şimdi, süreci değerlendirdiğimizde acaba bu politika ülkemize ne kazandırdı, bunu bir kere irdelememiz gerektiğine inanıyorum. Benim görüşüme göre bu, ülkemize ancak kaybettirdi, ülkemizin itibarı açısından, ülkemizin huzuru açısından, her açıdan bizlere kaybettirmiş olan bir süreçtir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, Türkiye, Avrupa Konseyinin kurucu üyesidir; aynı zamanda, Türkiye 2005 tarihinden itibaren Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerini devam ettiren bir ülkedir ve Türkiye, aynı zamanda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni kabul etmiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yetkisini kabul etmiş ve aynı zamanda, anayasayla ilgili danışma kurulu olan Venedik Komisyonunun da işlevlerini, çalışmalarını kabul etmiş ve bu komisyona da üye vermiş bulunmaktadır. Biliyorsunuz, Avrupa Birliğine tam üye olabilmek için Türkiye, aynı zamanda Kopenhag Kriterlerini kabul etmiştir. Yani nedir bu ilkeler? Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık hakları. Şimdi, bu evrensel ilkeler aslında ülkemiz açısından çok önemlidir. Şimdi, bu anlamda, bu konuyla ilgili çok önemli bir konuya değinmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bakın, geçenlerde eski MİT Müsteşarı Sayın Sönmez Köksal şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur Hürriyet gazetesinde: "Türkiye, adına 'Kürt' denen sorunun halli yolunda geçtiğimiz dönemde cumhuriyet tarihinin en cesur, en önemli adımlarını atmıştır ve bu adımlar da bu iktidar zamanında atılmıştır."
Gazeteci soruyor: "Çözüm sürecinden bahsediyorsunuz."
"Evet, sınırlarımız dışındaki oluşumlar o ülkeleri ilgilendirir. Barışçı olmaları koşuluyla tarihsel beraberliğimiz de kutsaldır. Cumhuriyet Dönemi'nde de pasavan uygulaması vardı, Türkiye'de toprağı olan insanlar gündüz tarlasında çalışır, gece pasavanla sınırı geçerek evine giderdi. Güneyin petrolü ve Türkiye'nin iş dehasının birleşmesiyle sınır boyumuzda kurulacak cazibe merkezlerinin sınırın her iki yakasında yaşayanlara refah getireceği bir senaryoyu pekâlâ hayal etmek mümkündür."
Gazeteci şu şekilde soruyor: "Çok tartışılacak bir şey söylüyorsunuz şu anda."
Kendisi şu şekilde cevap veriyor: "Bu söylediklerim hayalci ve saf bulunabilir ancak Türkiye'nin ufkunun açılması, biriken enerjisinin olumlu bir mecraya sokulması hepimizin sorumluluğundadır. Sınırlarımızın hemen ötesiyle düşmanlaşıp yabancı güçlerin etkisine bırakmamak, gücümüzü boşuna harcatmamak en önemli hedefimiz olmalıdır." diye bir değerlendirmede bulunmaktadır.
Şimdi bu bağlamda, ben burada Parlamentoya, bütün siyasi partilere seslenmek istiyorum: Sorunlarımızı asla şiddetle çözemeyiz. Bu ülke hepimizin ana vatanıdır. Türkiye'nin üniter yapısı içerisinde Türk, Kürt, Süryani, Ermeni, Boşnak, Çerkez, Arap, Ezidi, bu ülkede yaşayan bütün vatandaşlarımız başta olmak üzere, inançsal bağlamda da Müslümanlar, Hristiyanlar, Museviler, Ezidiler, Aleviler, hepimiz bu ülkenin vatandaşlarıyız ve Anayasa'mız gereğince de hepimiz anayasal olarak eşit bir statüde bulunmaktayız. Bana göre bu coğrafya, bu güzel ülke hepimize yeter. Şiddetle, güvenlikçi politikalarla sorunlarımızı asla çözemeyiz. Bakın, bir eski MİT Müsteşarının yapmış olduğu bu değerlendirmeyi bütün parlamenterlerimizin dikkatli bir şekilde sorgulamasını ve değerlendirmesini bir kez daha yineliyorum. Ve tekrar bu ülkede barış sürecine ve müzakere sürecine dönmek için, başta iktidar olmak üzere de bu ülkeyi seven bütün parlamenterlerimize ve bütün partilere, bu ülkenin bir vatandaşı olarak sesleniyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)