| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 06.11.2012 |
VAHAP SEÇER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grubumuzun vermiş olduğu, sebze ve meyve üreticilerinin yaşadığı sorunlar, bu sektörün yaşadığı sorunlarla ilgili bir Meclis araştırması komisyonunun kurulmasıyla ilgili önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Aslında bu konunun tartışıldığı dönem, sebze ve meyve sektöründe krizin yoğun yaşandığı bir döneme denk geliyor. Bugün Türkiye'nin sebze ve meyve üretimi konusunda önemli üretim potansiyeline sahip bölgelerine gidin, orada üreticilerle görüşün, sebze ve meyve hallerini ziyaret edin, gerçekten sorunun şu anda çok önemli noktalarda olduğunu göreceksiniz. Hafta sonu da Mersin'de bu konuyla ilgili bazı çalışmalarımız oldu, orada üreticilerle görüştük. İnsanlar binbir emekle üretim yapmış, sebze üretmiş, meyve üretmiş, hale getirmiş, satamıyorlar. Protesto ettiler, ürettikleri ürünleri -biz siyasetçilerin önüne geldiler- satılmadığından şikâyet ederek kamyondan aşağı boca ettiler. Türkiye'de sebze ve meyve üretiminin önemli ölçüde yoğun emek bir sektör olduğunu hepimiz biliyoruz. İnsanlar bu konuda yoğun emek sarf ediyor, üretim için aylarca çaba sarf ediyor; kış demiyor, yaz demiyor, sıcak demiyor, soğuk demiyor, üretimini en iyi şekilde, en kaliteli şekilde, en verimli şekilde sağlayabilmek için, yaratabilmek için büyük emek sarf ediyor. Tabii, Türkiye'nin bu anlamda ayakları yere basan politikaları olmayınca, bir bakıyorsunuz, bazı yıllar konjonktürel olarak piyasalar olumlu olduğu zaman, üretim az olduğu zaman, ihracat talebi olduğu zaman üretici para kazanabiliyor. Bazı yıllar bakıyorsunuz, değişik faktörlerden dolayı üretici ürettiği ürünü satamayabiliyor. Peki, bu istikrarı sağlayacak olan, bu istikrarı sağlayacak mekanizmayı kuracak olan kurum neresidir? Elbette ki ülkeyi yöneten Hükûmettir, bu konuyla ilgili bakanlıktır; sıkıntı burada.
Önemli bir sektör, Türkiye yılda 45 milyon ton yaş sebze ve meyve üretiyor ancak bunun yaklaşık olarak yüzde 5'ini ihraç edebiliyor. Geri kalan üretimini üretici pazarlayabilirse yurt içinde pazarlayabilir, pazarlayamazsa çöpe dökmek zorunda üretimi. Dolayısıyla da yaptığı üretimin de bir anlamı kalmıyor.
"Yoğun emek sektörü" dedim konuşmama başlarken. Milyonlarca insan yaş sebze meyve üretiminde ta sebze fidesinin toprağa dikildiği andan pazar yerine giden noktaya kadar o süreç içerisinde önemli bir istihdam sağlıyor. Tarlada, bahçede çalışan işçisi, bunu paketleyen işçisi, bunu pazara süren nakliyecisi, pazarda bunu nihai tüketiciye ulaştıran pazarcısı. Dolayısıyla birçok sosyal sınıf bundan nemalanıyor, bundan kazanç elde ediyor, çoluğunun çocuğunun rızkını kazanıyor.
Dolayısıyla bu sektöre ilişkin yapılması gereken ne varsa bugün yaşanan sorunlar ne ise geçmişte alınması gereken ama bugün için alınmamış tedbirler ne ise bunları ortaya çıkarmak için bu araştırma komisyonunun kurulmasında fayda var.
"Bu sektörde sorun yok." diyemeyiz, bunları görmezlikten gelemeyiz. Öyle bir şey yaparsak bugünün sorununu yarına ötelemiş oluruz. Bundan kimse kazançlı çıkmaz, Hükûmet de kazançlı çıkmaz, bu konuda faaliyet gösteren üretici de kazançlı çıkmaz, nihai tüketici de kazançlı çıkmaz.
Bu sektörde sorunlar çok. Bu konu görüşüldüğü zaman özelde, bu üretim kaleminde genelde tarım sektöründe girdi maliyetlerinin yüksekliğinden bahsediyoruz. Hep söylüyoruz. Temel girdi fiyatları Türk üreticisinin dünyada rekabet edemeyeceği ölçüde yüksek. Bunun temel sebeplerinden bir tanesi, bu temel girdiler üzerindeki akıl almaz yüksek vergiler. Bu konuda bir düzenleme yapalım, bunu hep söylüyoruz. Girdi fiyatlarını aşağı çekme konusunda önemli bir hamle, önemli bir tasarruf, önemli bir politika ama Hükûmet buna sürekli kulağını tıkıyor.
Plansız destekler var. Herhangi bir tarım üretiminin herhangi bir kolunda meydana gelen bir krizi aşmak için, günü kurtarma adına yapacağımız desteklemeler gelecek adına bir çözüm üretmiyor. Günü kurtarıyorsunuz, palyatif bir çözüm oluyor, geçici bir çözüm oluyor ama aslında temelde o soruna yönelik kısa vadede, orta vadede, uzun vadede bir planlama sonucu bir çözüm üretilmediği için, bir bakıyorsunuz, belli bir süre sonra, kısa bir süre sonra aynı sorunla karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
Bakınız, sebze sektöründe, meyve sektöründe Hükûmetiniz önemli yanlışlıklar yaptı. Plansız programsız desteklemeler yaptı; fidan desteği yaptı, tesis desteği yaptı. Üreticiye dedi ki: "Yeni narenciye tesisleri kurun, yeni şeftali tesisleri kurun, yeni elma tesisleri kurun." ama bunun sonucunda Türkiye'nin üretimi artacak, üretimin artması durumunda bu üretim nerelere pazarlanacak, bunun bir planlaması yapılmadı. İşte, bugün bu sektörde önemli bir miktarda sorun yaşıyorsak bunun temel sebeplerinden bir tanesi, üreticinin ürettiği ürünü pazarlayamaması, ihracatta yeterli destek görememesi. 45 milyon tonun yaklaşık olarak yüzde 5'i dedim 2,5 milyon ton ihracat yapabiliyorsunuz. 12 milyar dolar tarımsal ürün ihracatınız var. Bunun 2-2,5 milyar doları tarım ürünleri ama Sayın Tarım Bakanı buraya çıktığı zaman mangalda kül bırakmıyor. Avrupa'nın lideriyiz, dünyanın 8'inci sırasında tarım ekonomisine sahibiz? Bunlar rakamlara takla attırmakla olmuyor. Ortada bir gerçek var. Gelin, Akdeniz Bölgesi'ne gidin. Bakın, bir Suriye politikası izlediniz, ülkeyi perişan ettiniz; siyasal anlamda da perişan ettiniz, ekonomik anlamda da perişan ettiniz, toplumun sosyal barışı anlamında, toplumun sosyal barışını tahrip ettiniz. Gelin, Akdeniz Bölgesi'ne, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne; Şanlıurfa'ya, Gaziantep'e, Hatay'a, Adana'ya, Osmaniye'ye, Mersin'e. Bugün Suriye politikalarındaki yanlışlık o bölgenin ekonomisine vurdu, o bölgenin sosyal barışını tehdit eder duruma geldi. Şimdi ihracat yapamıyoruz, sadece Suriye'ye değil. Biz, o hattan Orta Doğu'ya 10 ülkeye ihracat yapıyorduk. Bugün benim bölgemde yaz aylarında insanlar binbir emekle yetiştirdiği ürünlerini satamadı, çöpe döktü. Bunun temel sebebi, o bölgeye yapılan ihracattaki sıkıntılar. O bölgeden tırları geçiremiyorsunuz, can güvenliği sorunu var, mal güvenliği sorunu var. Bir alternatif bulalım, ne yapalım? Mersin Limanı'ndan Mısır İskenderiye Limanı'na Ro-Ro seferleri düzenleyelim. Bu sefer de navlun bin dolarlardan 3 bin dolarlara çıktı. Sebze meyve öyle dayanıklı bir emtia değil, ürün değil; kısa süre içerisinde, iki gün içerisinde, üç gün içerisinde hasat edeceksiniz, paketleyeceksiniz, pazarlara ulaştıracaksınız; sattınız sattınız, satamadınız çöpe dökeceksiniz.
Şimdi, gelin, bölgemize bakın, orada durum ortada. Hem yanlış tarım politikalarından, spesifik olarak bu konuya dayalı yanlış politikalarından bir pazarlama sorunu yaşanıyor, üretim sorunu yaşanıyor. Ayrıca, komşu ülkelerde barış zedelendi, komşu ülkelerde kan gövdeyi götürüyor; ateş var, barut var, savaş var. İşte, Arap Baharı, emperyalistlerin oyunu, işte ortaya çıkan tablo. Orta Doğu insanı ölüyor, Orta Doğu insanı ağlıyor, Orta Doğu insanının kesesine oluyor, ekonomisine oluyor. Batılı emperyalistlere bir şey olmuyor. Onların insanları ölmüyor, onların ekonomileri etkilenmiyor. Aksine, ekonomik olarak onlar kazançlı çıkıyor, onlar sanayi ürünlerini satıyor, onlar oranın petrolünü sömürüyor. İşte, yanlış politikalarınızın Türkiye'yi getirdiği nokta. Yazıktır, günahtır! Bu yanlıştan dönün. Amerika da defterden sildi, şimdi başka müttefikler arıyor. Baktılar ki siz beceremediniz bu işi, başka müttefikler arıyor. Yazıktır! Orada dindaşlarımızla, soydaşlarımızla bizi birbirimize düşürdüler, bizi birbirimize kırdırmaya çalışıyorlar. Artık, iktidar milletvekilleri bunu uyarmalı, Başbakan uyarmalı, uyanmalı, uyandırılmalı. Dolayısıyla, önemli bir sektör, binlerce, milyonlarca insan çalışıyor, önemli bir ekonomik potansiyel. Bu konuda bir komisyon kurulmasının yararlı olacağını düşünüyoruz, desteklerinizi rica ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.