| Konu: | Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 01.11.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, Türkiye'de bir yılı aşkın bir süredir uygulanan olağanüstü hâl rejimi, daha doğrusu olağanlaştırılmaya çalışılan hâl rejiminin yarattığı siyasi ve toplumsal altüst oluşlar, sanki bu ülkede olmuyormuş gibi, ülkenin temel meselelerinden birisi olan ve her geçen yıl oransal ve sayısal olarak artan işsizlik sorunu hiç yokmuş gibi, ülkede 16 milyondan fazla yurttaş açlık sınırının altında yaşamıyormuş gibi, Türkiye'de 48 milyondan fazla yurttaş yoksulluk sınırının altında yaşamıyormuş gibi, her yıl neredeyse 2 bin civarında işçi kardeşimiz iş cinayetlerine kurban gitmiyormuş gibi, ülkemizde adalet kavramının neredeyse hiç kalmadığı, seçilmiş siyasetçilerin siyasi faaliyetlerinden dolayı rahatlıkla hapse atılabildiği, hukuk dışı, siyasi etik dışı uygulamalar hiç yokmuş gibi, kısaca, ülkemizde sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi yanılgılı ve son derece sorunlu bir yasama faaliyeti sürecini ibretle izliyoruz maalesef.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Meclis gündemine getirilen ve Türkiye'nin mevcut medeni hukukuna hiçbir katkı sağlamayan, katkı sağlamadığı gibi toplumsal zeminde önemli yarılmalara yol açan, müftülere nikâh kıyma yetkisi veren bir yasa tasarısını görüştük. Bu haftaysa, yine, ülkemizin hiçbir temel meselesine küçücük bir katkısı olmayacak bir Helal Akreditasyon Kurumu Tasarısı'nı görüşüyoruz. Şunun altını çizmek isterim: Ülkemizin onca önemli meselesi varken Meclis gündemini suni gündemlerle, son derece tali konularla ve hele hele hiçbir yaramıza derman olmayacak işleri görüşerek işgal etmek, halkın iradesine karşı yapılmış çok büyük bir haksızlıktır. Halk yoksullukla mücadele ederken, şu soğuk kış gününde evini nasıl ısıtacağının telaşına düşmüşken bizim burada zaman harcadığımız konular son derece trajiktir, hatta komiktir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, öncelikle, tasarının gerekçe kısmında belirtilen bir husus, oldukça kafa karıştırmaktadır. Gerekçede denilmektedir ki: "Kısa adı TÜRKAK olan Türk Akreditasyon Kurumu çeşitli gerekçelerle helal akreditasyon işlemlerini gerçekleştirememektedir." Öncelikle bu husus açıklığa kavuşturulmalıdır. Söz konusu bu "çeşitli gerekçeler" nelerdir? Bunlar açıklanmalıdır.
Bir diğeri, bu mevcut kurum, işlevsiz bir kurum ise neden varlığı hâlen devam ettirilmektedir? Aynı ülkede iki farklı akreditasyon kurumuna neden ihtiyaç bulunmaktadır? Bunların makul hiçbir cevabı da mevcut değildir.
Değerli milletvekilleri, 2011 yılında akreditasyon hizmeti vermeye başlamış olan TÜRKAK, 2008 yılı itibarıyla karşılıklı tanınma anlaşmalarına konu olan tüm akreditasyon alanlarında Avrupa Akreditasyon Birliğiyle karşılıklı tanınma anlaşması imzalamış bulunmaktadır. Yine bu kurum, hâlihazırda Avrupa Akreditasyon Birliğinin, Uluslararası Akreditasyon Forumunun ve Uluslararası Laboratuvar Akreditasyonu Birliğinin tam üyesi konumundadır. Yani uluslararası alanda kendi çalışmalarının gerektirdiği iş birliği ilişkilerini büyük oranda sağlamış bir kurum zaten var iken ve zaten çalışmalarını yürütüyor iken varsa bu kurumun eksikliklerini tamamlamak ve güçlendirmek yerine, neden paralel bir kuruma ihtiyaç hissedilmektedir? Bu, aklıselim bir yaklaşım değildir.
Değerli milletvekilleri, bakınız, bugün Türkiye, Avrupa'nın önemli düzeyde gıda ihracatı gerçekleştirdiği ülkelerden birisi konumundadır ancak Avrupa'nın, gıda ürünleri alırken uyguladığı çeşitli kriterler nedeniyle Türkiye, aynı zamanda gıda ürünleri en fazla iade edilen ülke konumundadır. Bu, öncelikle önemli bir ihracat kaybı yani ekonomik kayıptır. İkinci olarak ise, bu iade edilen ürünlerin iç piyasada satılmasına dair nitelikli bir denetim mekanizması bulunmadığından, aslında göz göre göre kendi yurttaşlarımız, kimyasal zehirler barındıran gıdalara maruz bırakılmaktadır.
Son olarak, Hükûmeti helal gıda hassasiyeti kadar zehirli gıda hassasiyetine, gıdaların sağlıklı olup olmadığına duyarlı olmaya ve bu konuda güçlü mekanizmalar oluşturmaya davet ediyor; bu vesileyle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)