| Konu: | Yargının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 25.10.2017 |
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Kıymetli milletvekili arkadaşlar, Türkiye'de yargının durumuyla ilgili 2016'da yapılan bir ankette, yargıya güvenin yüzde 33'lerde olduğu açık bir gerçektir. Bugünün Adalet Bakanı 2014 yılında Bursa'da yapmış olduğu bir konuşmada, yargıya güvenin yüzde 20'lerde olduğunu kendisi bizzat beyan etmiştir. Bu durumda, Türkiye'de yargıyı tesis etmekle görevli hâkim ve savcıların adalete ve adil olmaya verdikleri değer yüzde kaç dersiniz? Yüzde 3 yani yargıda adaleti temin edecek hâkim ve savcıların da bu işe atfettikleri önem yüzde 3.
Peki, 15 Temmuz darbe girişimiyle, OHAL'in ilan edilmesiyle ve KHK'lerle yönetilen bir Türkiye'de yargı bağımsızlığı şimdi ne durumda, ona bir bakmak istiyorum. Bugün ne yazık ki yargının işleyişi, temel hak ve özgürlükler, hukuk güvenliği, evrensel hukuk kriterleri açısından değerlendirildiğinde sınıfta kalmaktadır. Başta Anayasa Mahkemesi kendi verdiği kararlara aykırı bir tutumla, tutuklu milletvekilleri olmak üzere gazeteciler, iş insanları, akademisyenler ve kamu görevlileri, bunlarla ilgili yürütülen soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalar... Bütün bunlarda masumiyet karinesi, suç ve cezanın şahsiliği, savunma ve adil yargılanma haklarına ne yazık ki riayet edilmemektedir. Bugün görülen Büyükada davasında insan hakları savunucuları neredeyse dört aya ulaşan bir süreden sonra ilk kez bugün duruşmaya çıktılar, yargı karşısına çıktılar. İşte, insan hakları savunucularının dahi insan haklarına dönük yapmış oldukları çalışmalardan dolayı yargılandıkları bir Türkiye'de yaşamaktayız.
Bunun yanı sıra, yine OHAL'den sonra 100 bini aşkın kamu görevlisi adli bir soruşturma olmaksızın görevden uzaklaştırılmışlardır ve bunların mal varlıklarına, gelirlerine de el konulmuştur. İşin kötü tarafı, bununla ilgili idari yargıya başvurma hakları, hukukları da ortadan kaldırılmıştır. Peki, hem iç hukuka hem evrensel hukuka aykırı bu uygulamanın sonucunda ne olmakta? 100 bini aşkın kamu görevlisi, ailesi ve çevresiyle birlikte düşünüldüğünde 1 milyona yakın insan Türkiye'de açlığa mahkûm edilmiş durumda. Bu, aynı zamanda iktidar partisinin iktidarını devam ettirme yöntemi olmuştur. Yargıyı bir sopa olarak kullanarak ne yapmıştır? Siyaset yapmayı, ifade ve medya özgürlüğünü, çalışma ve iş yapma özgürlüğünü, akademik özgürlüğü ve en önemlisi hukuk güvenliğini, adil yargılanma hakkını ortadan kaldırmıştır.
Gözaltında yapılan keyfî uygulamalar, aşağılayıcı uygulamalar hepimizin bilgisi dâhilinde; bunları basından, medyadan izliyoruz. Yine, tutuklama nedenleri belli olmadan, somutlaştırılmadan yapılan tutuklamaların yanı sıra, artık infaza dönüşen uzun süreli tutuklamalar ve tutukluluk hâlinin devamında da klişe gerekçelerle hukuk bir kez daha yerler altına alınmıştır.
Avukat görüşmelerinden bahsetmek istiyorum. Artık Türkiye'de avukat görüşmeleri kaydedilmekte, kaydedildiği gibi birinin de gözetiminde yapılmakta. Hâkim bağımsızlığı yok. Ceza muhakemesi hukuku ne yazık ki masumların kollandığı, korunduğu bir alan olmaktan çıkarılmış ve Anayasa Mahkemesi "Milletvekilleri tutuklu yargılanmaz ancak cezanın kesinleşmesi gerekir." demiş olmasına rağmen bugün tutuklu milletvekilleri. İşte iktidarın kaybetme telaş ve korkusu, işte iktidarının elden gideceği korkusuyla Türkiye'nin barışını ve hukuk güvenliğini yok sayan bir anlayış. Aileleri ve çevreleriyle birlikte milyona yakın insanı açlığa mahkûm eden bu anlayış, aynı zamanda toplumsal barışımızı da ortadan kaldırmaktadır.
Öncelikle, Adalet Bakanına sesleniyorum: 2014'te dile getirdiğin Türkiye'de yargının bağımsız olmadığına dair sözünün arkasında dur ve bir Bakan olarak makamının gereğini yap, yapmıyorsan da gereği istifadır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Türkmen.