GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:18.10.2017

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yıl 1926 yani tam doksan bir yıl önce Mustafa Kemal Atatürk, vizyoner lider kişiliğiyle ülkemizde kadın-erkek eşitliğini esas alarak Medeni Kanun'u hazırlattı ve kadınlarımıza yaşamın her alanın erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirdi.

Yıl 2017, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir üniversite rektörü sosyal medya hesabından şu fetvayı veriyor: "Bir kadın elinin yabancı bir erkeğin eline değmesi zaruret yokken haramdır. Yabancı bir kadın elini tokalaşmak için tutmak ateş tutmaktan daha korkunçtur." Oysaki üniversite demek, hayatın her alanına yönelik araştırma demektir, bilim ve teknoloji dünyasındaki gelişmelerde üniversiteler başat role sahiptir. Bizim üniversitelerimiz de ön yargılardan ve dogmalardan uzak, fikri, irfanı, vicdanı hür, çok yönlü düşünen, araştıran yaratıcı bireylerin ve nesillerin yetişeceği adresler olmalı ve teknolojik gelişmemize öncülük yapmalıdır. Ne acıdır ki, bir rektörün bu fetvalarına Hükûmetten ciddi bir tepki gelmemiştir. 21'inci yüzyılda gelmiş olduğumuz durumu göstermesi açısından ne kadar ibret verici, değil mi?

Bir başka sözde ilahiyatçı çıkıyor, kadınların pantolon giymesinin, üniversiteye gitmesinin günah olduğunu söylüyor. Şort giydikleri için kadınlarımız otobüslerde, parklarda saldırıya uğruyorlar, saldırganlar gözaltına bile alınmıyor, Başbakan bunları yapanlara "Mırıldanabilirsiniz." diyor. İşte 2017 Türkiyesi, işte AKP Türkiyesi.

2015-2016 eğitim yılında okula devam etmeyen 143 bin kız çocuğumuz var. 2002 yılından bugüne zorla evlendirilen kız çocuklarımızın sayısı ise resmî rakamlara göre 643 bin. Durum bu kadar vahimken ülkemizi tek başına yöneten AKP iktidarında, 2015 yılında imam nikâhı kıymak için resmî nikâh kıyma şartı kaldırıldı. Bugün ise müftülüklere evlendirme yetkisi verilerek kadın-erkek eşitliğini temel alan Medeni Kanun'un altı oyuluyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının ise sesini duyan yok çünkü kendisini Türkiye'deki kadınları temsil eden bir Bakan olarak görmüyor. Ne acıdır ki sadece kendisine tepeden talimat geldiğinde gereğini yapıyor. Günlerdir kadın hakları konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları endişelerini dile getiriyorlar ve bu tasarının, kız çocuklarımızın geleceği, erken yaşta evlendirilmeleri, aile ve sosyal yapımızda ortaya çıkabilecek travmalar açısından içerdiği tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyorlar ama nafile, Hükûmette dinleyen yok, çünkü AKP, ülkemizin geleceğini değil, dini kullanarak gelecek seçimlerde oylarını artırmanın peşinde.

Cumhurbaşkanı "İsteseniz de istemeseniz de bu yasa geçecek." diyerek Meclise talimat veriyor. İşte AKP'nin ileri demokrasi anlayışı. Farklı görüşü ya da endişesi olanları dinlemekten ziyade, onları "dinsiz" diye yaftalatmak, dayatmayla, talimatla Meclisten yasa geçirtmek, kendi partisinin vekillerinin itibarını yok etmek, sonra da meydanlarda güçlü Meclis safsatalarıyla halkımızı kandırarak oy peşinde koşmak. (CHP sıralarından alkışlar) Zaten ayrışmış, kutuplaşmış toplumumuzu birleştirecek ve bütünleştirecek düzenlemelerden ziyade, bir de evlilik müessesesinde ayrıştırmak, müftü nikâhı ile belediye nikâhı ayrımını yerleştirmek toplumumuza nasıl bir fayda sağlayabilir?

Bizlerin, siyasetçilerin en önemli görevi halkımıza karşı dürüst ve iyi niyetli olmaktır. Kadınlarımızın, genç kızlarımızın aleyhine bir kanunu bu Meclisten geçirmemeliyiz.

Genel Başkanınızın "İsteseniz de istemeseniz de bu yasa Meclisten geçecek." talimatına uyup oy verirseniz, bu yasadan zarar görecek bütün kadınların, zarar görecek bütün genç kızlarımızın vebali sizin boynunuza olacaktır.

Hikâyeyi bilirsiniz. IV. Murat döneminde yaşadığı söylenen Bekri Mustafa, bir cenazede namaz kıldırmak için imam arayanlar tarafından, başında sarığı olunca imam sanısıyla cenaze namazını kıldırmak mecburiyetinde bırakılır. Bekri hayatını kaybeden kişinin kulağına eğilerek "Bu dünyanın hâlini soranlara 'Bekri imam oldu.' dersin, onlar bu dünyayı anlarlar." demiş. Bekri bugünkü Türkiye'de yaşasaydı, muhtemeldir ki hayatını kaybedenin kulağına eğildiğinde, "'Bilim merkezi olması gereken üniversitelerin rektörlüğünü softa madrabaz profesörler yapıyor, nikâhları ise artık müftülükler kıyıyor.' dersin, onlar AKP'nin Türkiye'yi dönüştürmek istediği hâli anlarlar." derdi.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)