GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:18.10.2017

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Biz Medeni Kanunu'muzu bildiğiniz gibi İsviçre'den iktibas ettik. Türk Medeni Kanunu Madde 134'e göre evlendirme memuru belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır. Nüfus Hizmetleri Kanunu uygulamada kolaylık açısından İçişleri Bakanlığına, Madde 22'de belirtildiği üzere nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklere de evlendirme memuru görevi vermiştir. Bu yetkiye sahip olan evlendirme memurlarının nasıl nikâh kıyacağı yani nikâhın şekli Türk Medeni Kanunu Madde 135 ve değişik hükümlerine bağlanmıştır. Dolayısıyla Türkiye'de evlenme başvurusu ve töreni Medeni Kanun'da belirlendiği üzere resmî nikâh şeklinde yerine getirilecektir. Medeni Kanun'da kabul edilen resmî nikâh Türkiye'de gerçekleşen bütün evlendirme işlemleri için vatandaş-yabancı ayrımı olmaksızın herkes için geçerli olan tek evlilik biçimidir. Böylelikle dini, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun herkes tek ve aynı hukuk kuralına tabi olmaktadır. Dolayısıyla insanların mensup oldukları din, mezhep ve cemaate göre farklı hukuka tabi olmayıp ayrıcalıksız, herkes için uygulanabilen hukuk sisteminin varlığı, adalet ve demokrasinin de teminatıdır.

Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli kazanımı, vatandaşları arasında dinî inanca göre ayrım yapmaksızın hepsine aynı hukuku uygulamasıdır. Müftülere evlendirme memurluğu yetkisi verilmesiyle bu sistem temelden sarsılmaktadır. Zira evlendirme memurluğu yetkisi verilen bu makam, devletin diğer memurlarından farklı olarak Müslümanların din işlerine bakan görevli olarak tanımlanan müftüleri kapsamaktadır. Dolayısıyla bizim anlayışımıza göre evrensel, demokratik, özgürlükçü, laik bir sistemde herhangi bir din referans alınamaz. Ve Türkiye gibi bir yerde çok farklı dinlerin, etnisitelerin olduğu bir ülkede ki Anayasa'mızın 2'nci maddesinde de belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca, Anayasa'mızın 10'uncu maddesinde de bütün vatandaşların kanun önünde eşit olduğu vurgulanmaktadır. Türkiye'de Müslümanların dışında, bildiğiniz gibi Aleviler, Museviler, Hristiyanlar, Ezidi kardeşlerimiz de vardır. Dolayısıyla bu dinlerden yalnız birisinin görevlisinin referans alarak görevlendirilmesi, ülkemizde hem laiklik açısından hem vatandaşlarımızın kendilerinin dışlanmış olmaları hasebiyle bir kutuplaşma yaratacaktır. Bu açıdan, biz bu düzenlemeyi ülkemizin çoğulcu yapısına ve ilgili Anayasa maddesine ve uluslararası imzalamış olduğumuz sözleşmelere de aykırı bulmaktayız.

Değerli milletvekilleri, bakınız, mevcut Anayasa, birçok yönden temel hak ve özgürlükleri kısıtlıyor olması nedeniyle, sürekli eleştirdiğimiz, mutlaka değiştirilmesini belirttiğimiz bir muhtevadadır. Buna rağmen, asgari ölçütlerde evrensel hukuk bağlamında kimi ilkesel kabulleri barındırıyor olmasını da önemsemekteyiz. Anayasa'nın bu niteliklerinden konumuz bağlamında en önemli olanları laiklik ve demokrasi ilkeleridir, tabii bir de 90'ıncı maddede karşılığını bulan uluslararası sözleşmelerin iç hukukun üzerinde tutulacağına dair düzenlemedir. Uluslarüstü düzlemde ise inanç hürriyetine dair çoğulculuğun önemini vurgulayan, her inançtan bireyin ve grubun evrensel haklarının ne düzeyde garanti altına alındığını birçok konuşmamızda dile getirdiğimiz için burada yeniden tekrar etmeyeceğim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu kadarını belirtmek isterim ki Türkiye'nin yüzünü -bana göre- bir kez daha Avrupa Birliğine ve Kopenhag Kriterlerine çevirmesi gerektiğine inanmaktayız. Bizim Avrupa Birliğine çok meraklı olduğumuzdan değil, bizim açımızdan önemli olan evrensel değerlerdir yani demokrasi, hukukun üstünlüğü, azınlık hakları ve insan haklarıdır. Ülkemizde de -bildiğiniz gibi- laik olduğunu vurguladığımız Anayasa maddesinde belirtildiği gibi, bu tür düzenlemelere biz bir gereklilik olmadığını düşünüyoruz. Medeni Kanunu'muz -isminden de belli olduğu gibi- çok güzel bir şekilde bütün vatandaşlarımızı kapsayan medeni bir evlenme sözleşmesinin, akdinin gerçekleşmesini düzenlemiştir. Bu açıdan tekrar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın cümlenizi isterseniz.

EROL DORA (Devamla) - Biz, hiçbir inanç ve etnik ayrım yapmaksızın bütün vatandaşlarımıza eşit bir gözle bakan Medeni Kanunu'muzdaki bu düzenlemeyi, evrensel ilkeler bağlamında, kadın-erkek eşitliği bağlamında ve özellikle kadınların, çocukların haklarının korunması bağlamında çok ilerici evrensel bir düzenleme olarak görmekteyiz. Tabii ki uygulamasında büyük aksaklıklar vardır, bunun da giderilmesi için Türkiye'de öncelikle kadın ve erkek eşitliğinin gerçek anlamda kalben içselleştirilmesi gerekir, yalnız söylemde olmamalıdır. Dolayısıyla böyle bir düzenlemeye biz gereksinim olmadığını düşünüyoruz.

Bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)