GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:18.10.2017

HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkenin yakın tarihinin en önemli, en olumlu aşamalarından, devrelerinden biri çözüm süreciydi. Türkiye'de on yıllardır devam eden çok zor bir sorunu diyalog ve müzakereyle çözmek üzere bir süreç başlatılmıştı. Ne yazık ki o süreç tam da başarıya doğru önemli bir ivme kazanmışken rafa kaldırıldı. Dolmabahçe mutabakatı diye bilinen o önemli tarihî toplantı ve buluşmanın ardından böyle bir mutabakatın tanınmayacağını bizzat dönemin Cumhurbaşkanı belirtmişti, ondan sonrası ise çatışmalara yeniden dönülmesi oldu. İki buçuk yıl süren bir çatışmasızlığın ardından şiddetin yeniden başlamasının çok yıkıcı sonuçlar doğuracağı o dönemde sıkça belirtildi; benim de üyesi olduğum Akil insanlar heyeti toplantılarında bu görüşler hem rapor olarak hem de sözlü bir biçimde dönemin Başbakanına ve ilgili bakanlarına defalarca aktarıldı ama maalesef bu süreç devam ettirilmedi. Ardından gelen çatışmaların sonlanması için çeşitli çevrelerin barış talebi oldu. Bu talep çeşitli etkinliklerle dile getirildi. Mesela, kamu emekçilerinin 29 Aralıkta bir günlük iş bırakma eylemi vardı, amaç da barış hemen, şimdi çağrısını yaygınlaştırmaktı; "Savaşa hayır, barış hemen, şimdi." şiarıyla yapılmıştı. Daha sonra, akademisyenlerin, 1.128 yerli ve yabancı akademisyenin "Bu suça ortak olmayacağız." başlığıyla bir bildirisi yayınlandı. Burada da talep edilen şey çözüm sürecine yeniden dönmek, barış şartlarını yeniden tesis etmekti. Fakat, iktidar bir kere, artık, şiddet politikalarına, savaş stratejisine dönmeye karar vermişti. Ondan önce, çözüm süreci devam ederken "barış" sözünü ağzına almayan hain ilan ediliyordu. Orada da bir yanlışlık vardı. Tabii ki sürece yönelik eleştiriler yapılabilirdi fakat kim süreci eleştiriyor idiyse derhâl hain ilan ediliyordu. Barışın, "barış" sözcüğünün sadece iktidarın tekelinde olduğu iddia ediliyordu. Ardından, bu sefer "barış" sözcüğünü ağzına alan hain ilan edilmeye başlandı. Hain ilan edilmek tek başına sözde kalsa neyse ama 10 Ekimde barış talebiyle Ankara'da yapılan mitinge Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı saldırısı yapıldı, en ağır, en vahşi katliamı yaşandı. Barış artık talep olarak dile getirildiğinde çok ağır bedeli olan bir kavram, bir şiar hâline gelmişti. Sonra, akademisyenlere yönelik tasfiye süreci başladı. Sadece işten atmalar değil, pasaportlara el koymalar, yurt dışına çıkış yasakları ve ardından da yargılamalar geldi. Bütün bunlar barış politikalarını savunmayı her alanda engellemeye yöneliktir çünkü iktidar ancak şiddet ve savaş politikalarıyla bu hükmünü sürdürebileceğine inanmıştı, barış talebi bu stratejiyi sarsıyordu, rahatsız ediyordu. Engellenen barış eylemleri, katledilen barış göstericileri, tasfiye edilen barış akademisyenleri bize bir şeyi yeniden hatırlatmalı değerli milletvekilleri. Eğer savaş politikalarıyla devam ederseniz yarın öbür gün bu politikalar sizleri bizzat parti ve iktidar olarak da fena hâlde vurmaya başlayacak çünkü bu politikaların üzerine inşa edilen şey tek adam yönetimi, tekçi yönetimdir. Bu yönetimde kimseye, sizlere de söz hakkı olmaz, herkes bundan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT SANCAR (Devamla) - ...nasibini alır, burada bedelini ödemek zorunda kalır. Tek çıkar yol var Türkiye için: Barış. Çözüm için de tek yol var: Diyalog, müzakere, demokrasi.

Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)