| Konu: | (2/558) esas numaralı Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/107) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 17.10.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24'üncü Dönem milletvekilliğim süresince Meclis Başkanlığına sunduğum ancak ilgili komisyonca o dönemde komisyon gündemine alınmayan, bunun üzerine 26'ncı Dönem başında yeniden Meclis Başkanlığına sunduğum ancak aradan geçen iki yıllık süre zarfında hâlen bir türlü komisyon gündemine alınmayan Vakıflar Kanunu'nda değişiklik teklifimin nihayet İç Tüzük 37'nci madde gereği doğrudan Genel Kurul gündemine alınması sebebiyle söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Osmanlı Dönemi'nde uzun süre tüzel kişilik kavramı yoktu. 1912'de kabul edilen bir kanunla cemaatler tapu sicil memurluklarına verdikleri gayrimenkul listelerinde belirttikleri taşınmazları kendi adlarına tescil ettirme olanağına sahip oldular ancak uygulamada çeşitli usuli zorluklarla karşılaştıkları için verilen listelerdeki tüm taşınmazları tescil ettiremediler. İkinci düzenleme cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1935 yılında geldi. Geçen yıllar içerisinde Vakıflar Kanunu'nda birçok kez değişiklik yapılmıştır. Son yıllarda azınlık vakıflarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açtığı davaların da etkisiyle 2003, 2008 ve 2011 yıllarında azınlık vakıflarıyla ilgili olarak bazı olumlu düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemeler sonucunda bir kısım gayrimenkullerin iadesi ve azınlık vakıflarının mülk edinme hakkı önündeki engellerin kaldırılması gibi bazı olumlu adımlar atılmıştır ancak bu düzenlemeler azınlıklara ait mazbutaya alınmış 55 vakfı içermediği gibi el konulmuş taşınmazlar meselesine kapsayıcı çözümler üretememiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği sürecinde azınlık vakıflarının mülkiyet haklarının korunması yönünde birtakım olumlu adımlar atmış olsa da hukuk devleti reformu olarak nitelendirilebilecek bir ilerleme kaydedememiştir; aksine, taşınmaz edinme ehliyeti bakımından mevzuattan kaynaklı sorunların yanında yasalarda tanınan sınırlı haklar, oluşturulan idari düzenleyici işlemlerle, kamuoyuyla paylaşılmayan genelgelerle uygulamada büsbütün kısıtlanmıştır. Azınlık vakıflarının el konulan mülklerinin iadesi ve tazmini için Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile Anayasa'dan doğan sorumlulukları doğrultusunda adil, bütünlüklü bir düzenleme ise ne yazık ki henüz gerçekleştirilememiştir.
Değerli milletvekilleri, günümüzde azınlık vakıflarının yaşadığı güncel sorunlardan biri de 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'na eklenen geçici 11'inci maddenin yetersiz olmasıdır. Bu kanundaki geçici 11'inci maddenin mevcut şekli ve uygulaması var olan çözüm ve bekleyen kimi sorunlar bakımından yetersiz kalmıştır. Bu sorunlardan biri, yapılacak taşınmaz ihalelerinin 1936 Beyannamesi'ne kayıtlı olması şartına bağlanmaktadır. Söz konusu maddenin 1936 Beyannamesi'ni temel alması 1936 Beyannamesi olmayan vakıfları mülkiyet haklarından yoksun bırakmaktadır.
Geçici 11'inci maddeye ilişkin bir diğer önemli sorun ise 1936 Beyannamesi'nde kayıtlı olup cemaat vakıfları mülkiyetinde olan fakat kamu kurum ve kuruluşları veya üçüncü şahıslar adına kayıtlı bulunan taşınmazlar hakkında bir düzenleme içermesidir.
Değerli milletvekilleri, azınlık cemaatlerinin örgütlenme özgürlüğünün sağlanmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili yönetmelikle düzenlenmektedir. Ancak bu yönetmelik iptal edildiği gibi, dört yılı aşkın bir süredir cemaat vakıfları yönetim kurulları seçimleri gerçekleştirilememektedir. Tabii, bu durum örgütlenme ile seçme ve seçilme özgürlüğünü de açıkça engellemektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifimizin bu maddesiyle, Vakıflar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1935 tarihinden itibaren başta Ermeni, Rum, Süryani, Keldani, Musevi olmak üzere Maruni, Gürcü ve Bulgarlara ait vakıfların ellerinden alınmış bulunan tüm taşınmazların, mazbutaya alınmış vakıflar ve üçüncü şahıslara satılmış taşınmazlar da dâhil olmak üzere, yaşanan mülkiyet gaspları sonucunda yaşanan hak kayıpları ve mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Ayrıca, dört yıldan fazla bir zamandır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından iptal edilmiş olan cemaat vakıflarının yönetim kurullarının seçimini düzenleyen yönetmeliğin yerini tutacak yeni ve çağdaş bir yönetmeliğe ivedilikle kavuşmaları hedeflenmektedir. Bu kanun teklifiyle hedeflenen idari düzenlemenin hayata geçirilmesiyle çok önemli bir sorunumuza da çözüm getirilmiş olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle bütün siyasi partilerden ve bütün milletvekillerinden destek beklediğimi belirtiyor, tekrar hepinizi en derin duygularımla, saygıyla selamlıyorum.