GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı Adına Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile İspanya Krallığı Savunma Bakanlığı Adına İspanya Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Arasında Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) Projesi İşbirliği Faaliyetlerine İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:12.10.2017

CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, uluslararası anlaşmalar görüşülürken tabii bazı hususları da dikkatinize getirmek istiyoruz.

Şimdi, önümüzdeki döneme bakmamız lazım. Bazen geçmişi hatırlamak, geçmişten ders almak önemli çünkü geleceğe dönük yürüyüşte geçmişin ne olduğunu anlamak önemli. Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin yapması gereken hem içeride hem dışarıda bazı hususlar var. Ben onların en önemli olanlarından birkaç tanesini saymak istiyorum. Her şeyden önce, en önemli konu dışarıda, Türkiye'nin demokrasiyle ilgili algısında kökten sarsıcı bir algı değişikliği var. Türkiye'nin özellikle 16 Nisan referandumundan sonra geçmekte olduğu süreç, dünyada, Türkiye'ye bakışı değiştirdi. Bu algı sadece Türkiye'ye yönelik değil, Türkiye'de yaşayan insanların da demokrasiyle ilgili, demokrasinin varlığı, kurumsal demokrasinin varlığıyla ilgili ciddi negatif bir kanaati oluştu; bunun düzeltilmesi gerekiyor. Türkiye'de denge ve denetimle ilgili sorunlar yaşıyoruz, hukukun üstünlüğüyle ilgili sorunlar yaşıyoruz. En önemli konu, Türkiye'de OHAL'le ilgili uygulamalar ve OHAL'in bir an önce kaldırılması gerekiyor. Türkiye'de adil yargılamayla ilgili sorunlar yaşıyoruz. Adil yargılama, dünyanın neresine giderseniz gidin, hukukla ilgili soru işaretlerini gündeme getiriyor. Daha da önemli konu, Türkiye'de seçim ve sandık güvenliğiyle ilgili sorunlar var. Bunun da bir şekilde ele alınması... Türkiye'de seçimin güvenliği olmayacaksa demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Hele hele Yüksek Seçim Kurulunun uygulamaları ve yaptıkları, esasen, hem milletimizde hem dışarıda ciddi manada soru işaretleri oluşturmuştur.

İçeride bunlar öncelikli konular olarak duruyor ama dışarıda daha öncelikli konularımız var. Şimdi, Türkiye'nin yakın coğrafyasındaki güvenlik risk ve tehditleri değerlendirildiğinde Irak'ın toprak bütünlüğünün sağlanması en önemli konu olarak duruyor çünkü bu bölgede çeşitli etnik ve mezhep grupları arasında çatışmayla sonuçlanabilecek, toplu katliam ve göçle sonuçlanabilecek bir senaryo istemiyoruz ve bu konuyla ilgili olarak, esasen, görüşlerimizi farklı platformlarda da arz etmiş durumdayız.

İkinci konu Suriye'nin toprak bütünlüğüdür. Suriye'de hâlâ siyasi bir çözüm üzerinde çalışılmıyor, parça başı çözüm konusu gündemde. Bugün, İdlib ve diğer alanlar parça başı çözümle alakalı konulardır. Suriye'de bütünlükçü bir çözüm yani Suriye'nin toprak bütünlüğünü, birliğini, egemenliğini tesis edecek yeni bir yapılanma ve bu konudaki uluslararası inisiyatiflere öncülük etmektir. Bizim önümüzdeki dönemde en önemli konulardan birisidir Suriye'deki toprak bütünlüğü ve bu konuyla ilgili, oradaki dengeyle alakalı olarak çalışma yapmak.

Bir başka konu Türkiye'nin ticaretiyle alakalıdır. Orta Doğu'daki bu çatışma alanları, güney sınırımızdaki çatışma alanları Türkiye'nin, maalesef, ticaretini doğrudan etkilemektedir. Bugün, bizim güney sınırımızdan Suudi Arabistan'a, Bahreyn'e, oradan daha aşağıya, Katar'a doğrudan bir yol bulunmamakta. Bunu bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Bu, Türkiye'nin ciddi manada alanını daraltıyor. Bunun için de gerek sınır kapıları... Örneğin, geçen önerdiğimiz gibi, Fişhabur'dan doğrudan Telafer'e inen, oradan Bağdat'a inen ve oradan başka alanlara, Orta Doğu'ya inen bu sınır kapısının bir an önce görüşmelerle devreye sokulması lazım. Şu andaki siyasi atmosferin ve Bağdat'ın buna daha yaklaştığını görüyoruz.

Bir başka konu, AB'yle ilişkiler. AB'yle ilişkiler gelinen aşama itibarıyla ve uygulamalara baktığınız zaman, Türkiye'nin yakın vadede Avrupa Birliğine üye olması şartları ortadan kalkmıştır. Türkiye şu anda Avrupa Birliğine müracaat etmek istese Kopenhag Siyasi Kriterlerini karşılayamadığı için geri çevrilir. Şimdi, Avrupa Birliğini sevmeyebiliriz, Avrupa Birliğine üye olmak istemeyebiliriz ama şunu bilmemiz lazım, artık Avrupa Birliği ülkeleri tek tek ülkelerden oluşmuyor, o tek tek ülkeler Avrupa Birliğinin topyekûn bir siyasi iradesini teşekkül eden bir yapıdan oluşuyor. Dolayısıyla, "Ben, Avrupa Birliği üyesi olmayayım ama -örneğin- Almanya'yla ilişkilerim iyi olsun." "Ben, Avrupa Birliğine yan bakayım, Fransa'yla ilişkilerim iyi olsun." deme lüksümüz yok çünkü burada üye ülkelerin üzerinde bir hâkimiyet kuran ve üye ülkelerin üzerinde daha "superstructure" dedikleri daha üst bir yapı vardır ve bu yapının kendisinden bağımsız üyelerle irtibat kurmak kolay değildir hem ticari hem vize ve başka konular itibarıyla.

Bir başka önemli konu, bizim Amerika'yla bugün sürtüşmemizin bir başka sebebi de Rusya'yla olan yakınlaşmadır. Biz geleneksel müttefik yapısının değiştiğini biliyoruz, demin onu arz ettik. Amerika'yla ciddi sorunlar yaşıyoruz ama Rusya'yla müttefikliğe gidecek bir yol üzerinde isek bunun neyle sonuçlanacağını da bilmek durumundayız. Rusya'ya bağımlılığımız çok, gazın yüzde 55'ini Rusya'dan alıyoruz. Ayrıca termik, nükleer santral için de milyarlarca dolar harcayıp enerjide Rusya'ya daha fazla bağımlı oluyoruz. Biliyorsunuz Rusya, bir zamanlar Ukrayna'yla alakalı Avrupa'yla yaşadığı sorunlar nedeniyle Ukrayna'dan geçen gazı kesmişti. Rusya'nın dış politika tezlerini de iyi okumak lazım yani biz nasıl olsa Amerika'yla köprüleri atıyoruz, Rusya'yla gidelim veya sonra döneriz, ABD'yle bir ilişki tuttururuz zikzakı yaşamamak lazım. Yani siyaseti Türkiye'nin göbeğine oturtmak lazım ve oradan o gözle bakmak her hâlükârda bu tercihe şayandır çünkü bu enerji bağımlılığı konusuyla ilgili bakınız, Rusya bugün Suriye'de ve yarın Irak'ta, Irak'ta özellikle veya bölgesel Kürt yönetiminde ciddi manada ticari anlaşmalar yapıyor. Putin açıklama yapıyor, diyor ki: "Ambargo uygularsanız bölgesel Kürt yönetimine petrol fiyatları artar." Hoşuna gitmesi gerekmez mi? En çok petrolü Putin'in var. Niye hoşuna gitmiyor? Çünkü başka bir niyeti var yani orada imzalamış olduğu anlaşmaların suya düşmesini istemiyor. Benzer şekilde Saddam zamanında da anlaşmalar imzalamıştı, o zaman da farklı davranmamıştı. Ruslarla ilişkilerde de Rusların pragmatik ve bir noktada çıkarcı davrandığını bilmemiz lazım.

Son bir konuyu arz edeyim gecenin bu vaktinde, geç oldu artık, o da şudur: Dış politikada en önemli konu, rasyonalitedir, aklın öne alınmasıdır, duyguların arka plana itilmesidir ve dengelerin gözetilmesidir. Biz, bugün bu sorunları, bu dengeleri gözetemediğimiz için, aklı öne alamadığımız için yaşıyoruz, hep duygusal davranıyoruz, tepkisel davranıyoruz. Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı keşke bu açıklamaları kendisi yapmasaydı. O açıklamaları Dışişleri yapsaydı, daha alt seviyede insanlar yapsaydı yani en son yapacağınız açıklamayı en yetkili kişinin ağzından yaptırdığınız zaman geri dönüşü olmuyor, o zaman ilişkiler geriliyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıraların alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.