GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:12.10.2017

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın en önemli düzenlemesi ara buluculuktur, bunu dün belirtmiştim zaten. Bir diğeri de yargı yolunun yeniden düzenlenmesidir yani Yargıtaya götürülecek işler ile götürülemeyecek işler konusundaki düzenlemedir. Nitekim, şu an görüşmekte olduğumuz 34'üncü madde de bu konuyla ilgilidir.

Öncelikle, dün de söylediğim, dile getirdiğim bazı hususları bir parça açmak isterim. Zorunlu Arabuluculuk Kurumu, ara buluculuk kavramına da kurumuna da aykırı bir düzenlemedir yani ara buluculuk esasen ihtiyari olursa anlam taşır. Bir uyuşmazlığın tarafları eğer gönüllü olarak bir ara bulucuya başvurmak isterlerse ancak bu bir anlam ifade eder. Bunun dışında, ara buluculuğu zorunlu hâle getirmenin çok büyük sakıncaları olduğunu belirtelim. Bu sakıncaların özellikle eşit olmayan taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda daha da büyüdüğünü hatırlatalım. Mesela, ara buluculuğun kabul edildiği alanlar uluslararası hukukta da çeşitli ülke örneklerinde de hem ihtiyarilik esası üzerine kurulmuştur hem de tarafların eşit olduğu varsayılan ihtilaflarla ilgilidir. Bu ihtilaflar da özel hukuk uyuşmazlıkları ve ticari uyuşmazlıklardır. Buralarda tarafların eşit olduğu varsayılır ve ara bulucuya başvurmanın sonuçta kendi serbest iradeleriyle, ihtiyarlarıyla gerçekleşmesi de zaten ortaya ciddi bir adaletsizlik çıkmasını önler.

Peki, iş davalarında bunu zorunlu hâle getirirseniz ne gibi sıkıntılar yaşanır? Şimdi, bir defa, iş davalarında taraflar tamamen eşitsizdir yani bir tarafta işveren, günlük deyimle patron, diğer tarafta işçi yani emekçi vardır. İşverenin gücünü ve imkânlarını anlatmaya gerek yok herhâlde, işçinin ise emeğinden başka bir gücünün olmadığını da biliyoruz. Hem zorunlu hâle getiriyorsunuz, böylece kavramın ve kurumun doğasına aykırı bir düzenleme yapmış oluyorsunuz hem de eşit olmayanlar arasında böyle bir yolu dayatıyorsunuz. Şimdi, işçi ve işveren arasındaki -ki bu ihtilafların çok büyük bir kısmı işçilerin haklarının yenmesinden kaynaklanıyor- bir ihtilafta ara bulucuya gidildiğinde işçinin konumu ile işverenin konumunu bir düşünün. İşçiye şunu demiş oluyorsunuz zorunlu ara buluculukta: "Bak, eğer yargıya başvurursan bu iş uzun sürer. Tamam, senin tazminatın şu kadardır, hakkın bu kadardır. İyi, güzel, üstelik bunlar kanunda zaten güvence altına alınmıştır ama gel vazgeç mahkemeye gitmekten, burada uzlaş, hakkından bir parça feragat et." Tam bunu getiriyorsunuz. Ve evet, belki de haklısınız, gerçekten patronları sevindirecek sonuçlar çıkacak buradan çünkü işçiler de "Yıllarca uğraşacağım, acaba sonuç alır mıyım mahkemeden?" kaygısıyla kendi yasal, güvence altındaki haklarından vazgeçmek zorunda kalacaklardır. Dün de söyledim, iş yükünün ağırlığı, yargılamanın yavaşlığı bu tür adaletsiz düzenlemeler getirmeye gerekçe olamaz. Bu gerekçeyi başka yerlerde de kullanmaya başlıyor yargı organları da iktidar da. Mesela, Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş'ın duruşmada bizzat bulunma talebini mahkeme, yargı ekonomisi gerekçesiyle reddediyor. Ne demek istiyor? Zaman kaybı olacaktır, çok fazla masraf olacaktır. Şimdi, siz bu gerekçeleri kullanarak yargılamanın temel ilkelerini, yargılamayı yargılama yapan esasları da yok ederseniz emin olun, yargı sistemi hepimizin üzerine çöker. Bu enkazın altından çok ağır bedellerle ancak çıkabileceğiz, o da çok uzun zaman alacaktır. Şimdi "İşi hızlandıralım." diye getirdiğiniz bu düzenlemeler daha sonra öyle tahribatlar yaratacaktır ki bunları düzeltmek için belki bu yargılamalarda geçen sürelerin 5 katı, 10 katı zamana ihtiyacımız olacaktır. Lütfen adil olalım, lütfen bu gerekleri de dikkate alarak düzenleme yapalım.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.