| Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 10.10.2017 |
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, iki yıl önce bugün Ankara'da 103 barış gönüllüsü katledildi, terörün her türlüsünü lanetliyoruz. "Hak, hukuk, adalet" sloganlarıyla barış, dostluk, kardeşlik isterken katledilen bütün terör mağdurlarını bir kez daha saygıyla selamlıyorum, saygıyla anıyorum onları.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz, üzerinde konuştuğumuz madde iş akdi sonlandırılmış işçinin hakkını aramak için mahkemeye gitmeden önce ara bulucuya gitmesi önerisidir. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Diyorsunuz ki: "Ey işçi, sen işveren tarafından işten atıldın ama hakkını hukukunu aramak için mahkemeye gitme, önce ara bulucuya git." Bu, adil değildir. Niçin adil değildir? Zorunlu ara buluculuk taraf eşitsizliğinin en açık görüldüğü iş hukukunun özüne de aykırıdır değerli arkadaşlar. Yani şöyle ki: Birisi diğerine göre ekonomik ve sosyal olarak üstündür; burada üstün olan taraf işverendir, işçi burada mağdurdur ve ara buluculuk konusunda elbette ki üstün olan taraf hakkını daha kolay alma konusunda mağdur olan tarafı etki altına alabilecektir yani bir baskı aracına döndürülebilecektir bu süreç.
Bu durumda ortaya şu sonuç çıkmaktadır: Yani "Sonuç adil midir, değil midir?" diye... Değerli arkadaşlar, ara buluculuğun özü bir pazarlıktır. Doğal olarak pazarlık yani bir işçinin alacağının, ücretinin bir pazarlık konusu yapılması benimsenmeli midir? Sizin anlayışınızla işçinin emeğinin, alın terinin, haklarının pazarlık konusu yapılmasında bir sakınca yok. Zorunlu ara buluculuk... Buradan bir kez daha söylüyorum: AKP'de bu işi hazırlayanlar derslerini de iyi çalışmamışlar çünkü Anayasa Mahkemesinin bu konuda vermiş olduğu bir karar var. 9/10/2005 tarihinde vermiş olduğu kararda "İşçinin iradesi dışı zorlayıcı sözleşme hükmü ve dolayısıyla zorunluluğu Anayasa'ya aykırıdır." demektedir. Yani burada her zaman AKP'nin yaptığı gibi, toplumsal tarafların görüşlerine değer vermeden bu yasa tasarısı hazırlanıyor. Kimdir buradaki toplumsal taraflar? Elbette ki sendikalardır. Türkiye'de 3 tane işçi sendikaları konfederasyonu var ve hiçbir sendika bu tasarıya onay vermiyor. "Nasıl olur da sendikalar işçinin lehine bir yasa tasarısına karşı çıkarlar?" diye düşünebilir misiniz? Çünkü bu getirilen düzenleme işçinin lehine değildir. Önerilen sistem sorunları çözmeyeceği gibi daha da karmaşık hâle getirecektir.
Şimdi size soruyorum buradan: Örneğin, bir taşeron işçi işten çıkartıldığında, mahkemeye hak aramak için gittiğinde karşısında kimi bulacaktır? Yani bir A belediyesinden çıkartıldı, belediye başkanı mı, yoksa taşeron işçinin patronu mu olacaktır? Yani bu düzenlemeyle muvazaayı bile ortadan kaldırıyorsunuz. Aynı soruyu kiralık işçilik için de söyleyebilirim. Yani orada da kiralayan işveren mi masaya oturacak, yoksa işçi simsarları mı masaya oturacak?
Bir başka soru, daha ciddi bir soru: İşe iadelerde ara buluculuğun buradaki görevi ne olacak, ne anlayacak? Yani bir işçi işten çıkartılmış, işten çıkartan, işçi onun karşısında muhatap, ara bulucu var, ara bulucu işvereni ilk kez görüyor ve diyor ki işverene: "Hadi, sen bunu işe al." Yani bu, eşyanın tabiatına aykırı olan bir olay. Yani burada AKP'nin getirmiş olduğu bu sistem bana göre çok sürpriz değil çünkü on beş yılda yaptıklarına baktığımız zaman, Allah rızası için tek bir kez, bir madde işçinin lehine yapılan bir düzenleme yok. Bunun ispatı da şudur: Bakın, AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir işveren toplantısında -onun ağzından söylüyorum- söylediği şu: "Biz göreve geldiğimizde Türkiye'de OHAL vardı ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı, hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifade ederek anında müdahale ediyoruz, grevleri erteliyoruz." Yani işte bu anlayışla işçinin hakkının korunmadığı ortada. Yasanın gerekçesinde -örnek almışlar doğru örnek diye- diyorlar ki: "İtalya'da da, Avrupa'da da bu örneklerden var." Gene, AKP'nin bu yasayı hazırlayan milletvekilleri, uzmanları yanlış örnek almışlar. Doğrudur, 2010 yılına kadar İtalya'da zorunlu ara buluculuk vardı ama 2010 yılında İtalya'da bir yasa değişikliğiyle zorunlu ara buluculuk kaldırıldı. Gerekçesi de mahkemelerin iş yükünü azaltmadığı yönündeydi.
Değerli milletvekilleri, burada yapılması gereken, işçiyi, emekçiyi düşünüyorsanız bu yasa tasarısını çekin. İşçinin, emekçinin hakkını hukukunu gasbedecek çalışmalardan uzak durun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.