GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye'nin Millî Güvenliğine Yönelik Ayrılıkçı Hareketler, Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye'deki Tüm Terör Örgütlerinden Ülkemize Bundan Sonra da Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Millî Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Türkiye'nin Güney Kara Sınırlarına Mücavir Bölgelerde Yaşanan ve Hiçbir Meşruiyeti Olmayan Tek Taraflı Bölücü Girişimler ve Bunlarla İlgili Olabilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye'nin Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükûmetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gerektiği Takdirde Sınır Ötesi Harekât ve Müdahalede Bulunmak Üzere Yabancı Ülkelere Gönderilmesi ve Aynı Amaçlara Matuf Olma
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:23.09.2017

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şehitler gelmesin diye bu tezkerelere "evet" oyu veriyoruz ama orta yerdeki, Hükûmetin basiretsiz, muktedir olmayan tavrıyla bugün gene Hakkâri'den iki acı şehit haberimiz var. Allah'tan şehitlerimize rahmet diliyorum, bu son olsun diliyorum. Hükûmetin Meclisten istediği, terörle mücadelede her türlü yetkiyi vermemize rağmen, Hükûmetin yanlış politikalarının 80 milyonu terör örgütlerinin açık hedefi hâline getirmiş olmasından duyduğum, duyduğumuz üzüntüyü de bu vesileyle bir kere daha belirtmek isterim.

Şimdi, Kayserililer için söylenir yani dolayısıyla Elitaş için de söylenir, "Eşeği boyar, babasına satar." derler. Sizin, bu, kamuoyunda üç beş gündür kopardığınız gürültünün tam karşılığı bu fıkra, bu söz. Bu, yeni bir şey değil. Bu konuştuğumuz, sizin kamuoyuna anlattığınız o değil. Meclise gelen bu tezkere, 2007'den beri Türkiye'nin maruz kaldığı terör örgütlerine yönelik Türk Silahlı Kuvvetlerinin imkân ve kabiliyetlerini artırma amaçlı bir tezkere. Bir haftadır neredeyse kamuoyunda "Efendim, Millî Güvenlik Kurulunu bekleyin; görün, bakın neler olacak. Görün, bakın neler olacak." deniyor. Kamuoyu da oturdu MGK sonuçlarını bekliyor. Millî Güvenlik Kurulu kararlarına baktığımız zaman, bir hafta milleti oyaladığınız MGK'dan da hiçbir şey çıkmamış. Esip gürlüyorsunuz, gök gürültüsü yapıyorsunuz, bir damla bereketiniz, bir damla yağmurunuz yok. Bir damla bereketiniz yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Şu MGK kararlarında yeni ne var? Tavsiye, temenni, durum tespiti. Bu meseleyi, terörle mücadele meselesini, Kürt sorununu niye iç politikaya malzeme yapıyorsunuz? Ayıp değil mi? Şimdi nasıl yaptığınızı anlatacağım ama ondan önce, Sayın Bozkır "Fırat Kalkanı'yla DAEŞ'i temizledik." dedi. DAEŞ'in Türkiye'de 71 ilde uyuyan hücreleri var. 71 ilden, sizin yarattığınız, Türkiye'ye tehdit bakımından, DAEŞ'e katılım var. Bu konuda -Hükûmetin attığı, yaptığı tutarlı- buraya birisi gelsin, bana bir paragraf söylesin. Böyle şey olur mu! (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - İnsaf et, insaf!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi "Lafla peynir gemisi yürümez." denmiştir, hamasetle diplomasi yapılmaz. Orta yerde Türkiye'nin bekası var, millî güvenlik sorunumuz var, ulusal güvenliğimiz var, terör tehditleri var, iç ve dış tehditler var ama varsa yoksa hamaset, hamaset, hamaset.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Operasyon yapıyoruz, operasyon.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, bir ayıp da şudur: Her vesilede "millî dava, millî mesele" diyorsunuz, Elitaş çıkıp "Terörle mücadelede Parlamentoda 3 parti bir araya geldik." diye ahkâm kesiyor. Şu Hükûmete soruyorum: Türkiye'nin eskiden gelenekleri vardı, muhalefete bilgi vermek diye bir şey vardı. Eskiden, bakanı, MİT müsteşarı, şusu, busu gelir, böyle önemli meselelerde ana muhalefete ve diğer muhalefet partilerine bilgi verirdi. Bir tane bilgi verme gereği duydunuz mu? Hiçbir şey yapmadınız ve Türkiye'yi tam bir bataklığın içine soktunuz.

Sayın Cumhurbaşkanı "Bu Barzani kadir kıymet bilmiyor." demiş. Günaydın! Ya da garip...

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - FETÖ de bilmiyor, FETÖ de...

ENGİN ALTAY (Devamla) - Devlet işi kadir kıymetle mi yürütülür, diplomasiyle mi yürütülür? Bu nasıl bir yaklaşım? Yine "Kandırıldık." diyememiş de bu sefer, tıpkı eskiden FETÖ tarafından, PKK tarafından, Esad tarafından kandırıldığı gibi, buna da "Kadir kıymet bilmiyor." diyor.

Sayın Elitaş da diyor ki: "Bu referandum pat diye önümüze geldi." Yani, bu kadar tecrübeli bir siyasetçinin bu kadar tecrübesizce bir laf etmesini de anlamadım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ne zaman söylemiş?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sataşma var.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Mahsus sataşıyorum.

Ya, bırak Mesut Barzani'yi... Elitaş, neredesin?

Molla Barzani'nin yüz yıllık rüyası bu. Sen bundan haberdar değilsen bırak bu siyaseti, git eşek boya.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Olmadı, bu olmadı, bu olmadı.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Olmadı, olmadı...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bu olmadı. Şu ana kadar iyiydi, bu olmadı.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hayır, ticaret yap, ticaret yap. Düzeltiyorum ve özür diliyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yok, oldu, oldu, daha çok yakıştı Engin Bey, her zamanki hâlin.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ama bir şeyi söyleyeyim: Milleti aldatmayın. Milleti aldatıyorsunuz. Millî Güvenlik Kurulu kararları burada. Şimdi siz ne yapacaksınız?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Nezaketsiz oldu ya, kürsünün bir adabı vardır.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Çeşitli tedbirler var diplomaside, literatüründe, askerî seçenek var. Bana sorarsanız, askerî seçeneği konuşmak şöyle dursun, düşünmeyin bile. Bir ülkenin parlamentosunda, en ufak bir tehdit orta yere çıktığı zaman, askerî seçenek, savaş çığırtkanlığı doğru işler değil. Ticari, ekonomik yaptırımlar var, siyasi yaptırımlar var. Esip gürlediniz, "Şöyle yapacağız, böyle yapacağız." dediniz. Buradan iddia ediyorum, ticari ve ekonomik yaptırımlar noktasında Habur'u mu kapatacaksınız yoksa petrol vanalarını mı kapatacaksınız? İkisini de yapamazsınız.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Yaparız.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Yapamazsınız!

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Yaparız.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Göreceğiz, ikisini de yapamayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, askerî seçenek konuşulmamalıdır. O noktada bir şey yok orta yerde. Büyük Atatürk'ün söylediği gibi, zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir. Cinayet çığırtkanlığı yapılmamalıdır. Ama elbette alınması gereken tedbirler var, bunları söyleyeceğiz. Yapıcı muhalefet olarak olması gerekeni de söyleyeceğiz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir şeye de sevindim, galiba Sayın Başbakan Lozan'a atıf yapmış bu referandumla ilgili. Hani Lozan hezimetti. (CHP sıralarından alkışlar) Lozan'a atıf yapılmasını da büyük bir memnuniyetle karşıladığımı belirtmek istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ya, ada gitmiş yanlış olmuş, bu olmuş iyi olmuş.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, Orta Doğu tarih boyunca tehlikeli ve istikrarsız bir coğrafya olagelmiştir. Olaya hukuksal bakıldığında Türkiye'nin dışında bir ülkenin iç işi gibi görülüyor olabilir ama Türkiye'nin müdahalesinin uluslararası hukuk açısından da büyük sorunlar yaratacağının bilinmesi lazım. Olay sadece stratejik olumsuzluktan ibaret değil, Irak halklarının ayrışması ve çatışması Türkiye'ye endirekt değil, direkt yansır. Türkiye'nin yapması gereken Irak'ta çatışmasızlık ortamına hizmet etmektir. Siz bu referandum vesilesiyle Türkiye'de bir Kürt karşıtlığı, bir Kürt düşmanlığı peşindesiniz, bu da yanlıştır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Çarpılırsın ya.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hükûmetinizi kastediyorum, milletvekillerini tenzih ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bu vesileyle şunu söylemek lazım: Her Kürt'e terörist gözüyle bakamazsınız. Bütün Kürtleri -Hükûmete söylüyorum- kriminalize edemezsiniz. Bunlar Türkiye'yi böler, kutuplaştırır, kamplaştırır, ayrıştırır; bunlara gerek yok. Yeri geliyor, 80 milyon diyoruz, birlik beraberlik diyoruz. Bu ülkede benim ne kadar hakkım varsa Kürt'ün de o kadar hakkı vardır. Bunu derken...

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - Aksini kim iddia ediyor ya? Aksini iddia eden mi var?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Yapma şunu ya, yazık ya.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ne? Atalım mı Kürtleri bu ülkeden? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, lütfen karşılıklı beyanlarda bulunmayınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kimse öyle bakmıyor.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) - Ben Kürt'üm ben, buradayım.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hükûmetin getirdiği bu tezkereye, terörle mücadeleyi kapsayan bu tezkereye "evet" oyu vereceğimizi peşinen söyledik. Yani biz diyoruz ki: PKK'yla Hükûmet en etkin mücadeleyi yapsın, peşindeyiz, desteğiz ama Türkiye'de yaşayan ya da Irak'ta yaşayan bütün Kürtlerin teröristmiş gibi algılanmasına yol açacak iş ve işlemlerden uzak durmak gerekir.

Hata nerede yapıldı, biliyor musunuz? Hata şurada yapıldı, öncelikle bu noktaya şöyle geldik: "Bir koy, üç al." Rahmetli Özal'ın mantığı Türkiye'nin Orta Doğu politikasında kırılma noktasıdır, yanlışlar zincirinin başladığı andır ama AK PARTİ hükûmetlerinde de bu yanlışlar zinciri eksilmedi, arttı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Siz yani bu Hükûmet ve bundan önceki hükûmetler, AK PARTİ hükûmetleri 2009 yılında Irak'ta Merkezî Yönetimi muhatap almak...

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hükûmete verdiğiniz kadar vereceksiniz değil mi?

AK PARTİ hükûmetleri 2009'dan itibaren Irak Merkezî Hükûmetiyle muhatap olmak yerine Müslüman Kardeşler bağlantılı radikal İslamcı, cihatçı örgütlerle muhatap olarak bu yanlışlar zincirini sürdürdü ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nden direkt petrol satın almak suretiyle de şimdi şikâyet ettiğiniz referandumun bu Hükûmet sponsoru oldu, finansörü oldu. (CHP sıralarından alkışlar) Şikâyet ettiğiniz referandumun sponsoru burada oturuyor. Bir hesap soracaksanız önce buradan başlayın.

Değerli arkadaşlar, yapıcı samimiyetle, iyi niyetle önerilerimizi de sunuyorum, Dokuz madde Sayın Başkanım ve çok mühim.

Bir: Hep birlikte, tezkereyi iç politika malzemesi yapmaktan vazgeçin hep beraber.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Deminden beri yapıyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Buna ihtiyaç var, iç barışımız için buna ihtiyaç var.

İki: Türkiye'nin yaptırımları arasında askerî seçenek olamaz, nokta. Olamaz, savaşın konuşulmasını değil düşünülmesini istemiyoruz.

Üç: Türkiye, yedi sekiz yıldır sürekli karşılıksız tehditlerde bulunarak bölgedeki yaptırım gücünü ve prestijini sıfırlamıştır. Bundan sonra, bu Hükûmetin ve bu Parlamentonun bölgeyle ilgili ayakları yere basan politikalar geliştirmesine biz ana muhalefet partisi olarak desteğe de katkıya da yardıma da hazırız.

Dört: Etkili, güçlü, barışçıl ikna imkânları var Türkiye'nin, bunu kullanmalıdır.

Beş: Bu Hükûmet bütün enerjisini Erbil ile Bağdat'ı masaya oturtmak için kullanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Barış isteniyorsa, bölgede huzur isteniyorsa yapılması lazım gelen budur.

Altı: Irak'a komşu olan ülkeler var. Irak konusunda Türkiye kadar müdahil olma durumunda olan İran var. Şimdi, Türkiye'nin, İran'ın uluslararası dayanışma çerçevesinde diploması kanallarını açık tutmasını sağlayacak gücü var. Ama bu konuda niyeti ve gayreti yok. Bu konuda da Hükûmetin bir gayret içinde olması lazım.

BAŞKAN - Evet...

ENGİN ALTAY (Devamla) - İki madde kaldı Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ve Hükûmetin bir şeyden daha çekinmesi lazım: Uzun vadede ve orta vadede Katar eksenli Orta Doğu vizyonunuzu değiştirin, Orta Doğu'yu bir bütün olarak görün. (CHP sıralarından alkışlar)

Tekrar söylüyorum, bölge için, Türkiye için bu referandumu Kürt karşıtlığına dönüştürecek bir algı yaratıyorsunuz, bu dili terk edin, bundan vazgeçin diyorum, kötü mü söylüyorum? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Aynı şeyleri söylüyorsun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ve son olarak, şu Meclise ve bu aziz millete bir şeyi açıklayın: Barzani'nin yani Kuzey Irak'ın petrolünü alıp İsrail'e satan şirketin ortakları içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanların listesini 81 milyon adına bu Hükûmetten talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan...

ENGİN ALTAY (Devamla) - Son söz: Teröre karşı yapılacak her mücadele için Hükûmeti ve Türk Silahlı Kuvvetlerini desteklemekle birlikte, Hükûmetin asıl hedef ve amacının bölgede ve ülkede barışı tesis etmek olduğu bilinç ve şuuruyla hareket etmesini bekliyor ve Hükûmeti bu anlayışa davet ediyorum.

Tezkereye olumlu oy vereceğiz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Altay, ben sizin Sayın Elitaş'la hukukunuzu gayet iyi biliyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hemen düzeltiyorum.

BAŞKAN - Ama, millet, şu anda seyredenler bir tuhaf değerlendirebilirler.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Mikrofonu tekrar açın, düzelteyim.

BAŞKAN - Artı, Kayseri için söylediğiniz o söz maalesef uydurmadır tabii ki yani bu tip benzeri sözler milleti yaralar.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Atasözleri nasıl uydurma Sayın Başkan?

BAŞKAN - Zatıaliniz bir eğitimcisiniz.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hemen düzeltiyorum.

BAŞKAN - Lütfen bir açıklık getirin, onları gerisin geri alın efendim.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Mikrofonu açarsanız alıyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Geri alma... Geri alma...

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, bu tezkereyi yani terörle mücadele tezkeresini referandumu engelleme, Barzani'ye gözdağı verme tezkeresi gibi pazarladı Sayın Elitaş. Ben de dedim ki: "Hani bir atasözü var; Kayserililer eşeği boyar, babasına satar." Bunu söyledim.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Yok öyle bir atasözü.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ya, sen "Yok." de, ben "Var." diyorum. Hadi ispatla olmadığını. Ben de "Var." dedim ama peşine de "Elitaş siyaseti bıraksın, gitsin Kayseri'de ticaret yapsın; siyaseti bıraksın, ticaret yapsın." maksadını söylerken o deminki atasözünden kaynaklı bir boyama hikâyesi söyledik.

Sayın Elitaş, bu konuda bir hakaret...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hakaret yok efendim.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Özür dilerim yani mesele yok, burada bir şey yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Tamam, tamam, hakaret yok.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Var mı? Yok.

BAŞKAN - Efendim, herhâlde var tabii, herhâlde var.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Tamam, özür...

BAŞKAN - Yalnız, ben rica edeyim, tekrar bir sataşma olmasın.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Kastım; Elitaş siyaseti bıraksın, ticaret yapsındır. Kastım budur, o kadar.

BAŞKAN - Ben, Sayın Altay'ı düzeltmek için davet ettim, o bu sefer ekstra yaptı, bir dikiş daha attı.