| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 27.07.2017 |
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Anayasa Komisyonu olarak hazırlığını yapıp Genel Kurul gündemine taşıdığımız İç Tüzük'ün değiştirilmesine dair teklif için şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım. Hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Burada tüm milletvekillerimizin de malumu olan konu, mevcut İç Tüzük'ün işleyişi kilitlemeye ve tıkamaya yönelik olduğudur. Milletin temsil edildiği bu Meclis çatısı altında vekillerin her türlü tartışma içerisine girmesi, düşüncelerini özgürce dile getirebilmeleri elbette en tabii haklarıdır. Ancak bunu yapmak ile işleyişi tamamen kilitlemek çok farklı olgulardır. Ben bunu daha önceden ifade etmiştim, Türkiye, çevresi güllük gülistanlık, mistik bir ada ülkesi değildir. Çevresi ateş çemberinde yoğrulan, her zaman akrebin kıskacında olan bir devlet için zamanı kıymetli kullanmak ve değerlendirmek çok önemli bir husustur. Devletimiz, yeni sistemle nasıl çevresinde yaşananlara karşı güçlü refleksler verebilecek duruma geliyorsa Meclisimiz de aynı şekilde etkin, yetkin ve işleyen bir Meclis olarak yeniden bir tanımlamaya muhtaç durumdadır. Bu sebeple, elzem bir nitelik taşıyan bu düzenlemenin Meclisimize ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Ülkemizin içerisinden geçtiği bu yapılanma ve reform süreci sadece bizleri değil, bütün bir ümmet coğrafyasını ve dünyanın çeşitli bölgelerinde zulüm gören toplumları yakından ilgilendirmektedir. Bütün mazlumlar gözlerini, kulaklarını, gönüllerini ve umutlarını büyümekte olan Türkiye'ye çevirmiş durumdadır. Özellikle, son günlerde Kudüs'te mukaddes Mescid-i Aksa'da yaşananlar dünyanın, Türkiye gibi adalet ve merhametten beslenen bir ülkenin dengeleyici rol oynamasına ne kadar muhtaç olduğunu gösterir durumdadır. İsrail, Osmanlı gibi bir adalet otoritesinin çökmesi neticesinde zulümlerine hız kazandırmış, 1950'lerden başlayarak adım adım Kudüs'ü ve Filistin'i işgal etmiş, içecekleri bir damla suyu, yiyecekleri bir parça ekmeği Müslümanlara çok addetmiştir. Yıllardır uçaklarıyla, bombalarıyla, tanklarıyla, fosfor bombalarıyla saldırmasına rağmen, oradaki bir avuç Müslümanı Filistin ve Kudüs aşkından vazgeçirememiş, oradaki her zulüm izzetli direnişin tetikleyicisi olmuştur ve tüm dünya, İsrail'in bu bir avuç Müslümandan korktuğunu bizzat görmüştür. Biz diyoruz ki: "Mekke Allah'ın haremidir, Medine Resulullah'ın haremidir, Kudüs ise müminlerin haremidir." Allah ve Resul'ü haremine sahip çıkar ve korur fakat Kudüs'e sahip çıkmak tüm ümmetin namus borcudur. Biz Kudüs'e sahip çıkacağız. Oradaki bir avuç insandan ayakları titreyenlerin, tanksız, topsuz, silahsız insanları, plajda oynayan çocukları keyfî olarak katleden zalimlerin bu zulüm altında ezilmeleri haktır. Bunun bilincinde olarak Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı, kutsal topraklarımızı, haremimizi müdafaa etmek durumundayız. Bunu sağladığımız gün gerçek özürlüğe ve hürriyete kavuşacağımız inancındayım. Kudüs özgür olmadıkça Müslümanlar esir kalmaya devam edeceklerdir. Biz bu yüzden Kudüs'ü kendi kaderine bırakmayacağız, hürriyetimizi bir avuç işgalci zalime ve onun uzantılarına terk etmeyeceğiz, kanımızın son damlasına kadar bu mücadelede hakkın tarafı olacağız inşallah. Bazı siyasi parti liderleri gibi Batılı dostlarına hoş görünmek için "Kudüs İsrail'indir." demeyeceğiz ve dedirtmeyeceğiz inşallah. "..."(x) diyoruz yani. Yani "Kudüs bizimdir, ümmetin ortak değeridir." diyeceğiz ve bunun mücadelesini vereceğiz diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)