| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 27.07.2017 |
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet gazetesinde 12 Temmuz 2016 tarihinde Kadri Gürsel bir köşe yazısı yazdı. Kadri Gürsel'in yazısının başlığı "Erdoğan Babamız Olmak İstiyor"du ve yazının içeriğide, Recep Tayyip Erdoğan'ın her geçen gün nasıl otoriterleştiği ve ülkenin demokrasiden ve özgürlüklerden nasıl uzaklaştırıldığına ilişkin bir yazıydı. O yazıdan üç gün sonra hain darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık ve bu Parlamentoda hep birlikte mücadele ettik ama siz, çoğunluk olarak, iktidar olarak veya saray rejimi, Gazi Meclisin oturuşuna, tavrına, demokrasiye sahip çıkışına bizce büyük bir saygısızlık yaptı ve Meclisi devre dışı bıraktı, OHAL ilan ettiniz. OHAL sürecinde, OHAL rejiminde demokrasi ve hukuk askıdayken, suistimalci bir Anayasa değişikliği gerçekleştirdiniz. Neden suistimalci? Çünkü otoriter bir sistemi meşrulaştırmak istiyordunuz ve bunu, Anayasa'yı bir iktidar aracı olarak kullanarak yapıyordunuz.
Daha sonra, yine OHAL rejiminde İç Tüzük Değişiklik Teklifi'ni getirdiniz ve bugün de karara bağlayacaksınız. İç Tüzük Değişiklik Teklifi'yle de Meclis içi bir darbeyi gerçekleştirmek istiyorsunuz çünkü görüyoruz ki bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi'ni hazırlayanlar, aynı Anayasa değişikliğini hazırlayanlar gibi iyi niyetli değil. İç Tüzük'ü önünüze koymuşsunuz, İç Tüzük'ün neresinde konuşma varsa, neresinde bir itiraz varsa, onu ya kaldırmışsınız, yazılı usule tabi tutmuşsunuz ya da daraltmışsınız, kısaltmışsınız. Herhâlde sizin bütün derdiniz Meclisteki konuşmalar, müzakereler. Ve yine, OHAL rejiminde, terörle mücadeleyi aşar şekilde tüm muhalefeti boğma girişimleriniz de doruğa çıkmış.
İşte, 12 Temmuz 2016 günü o köşe yazısını yazan Kadri Gürsel'in de içinde bulunduğu Cumhuriyet gazetesi yazarlarını, avukatlarını, yöneticilerini tutukladınız ve iddianamede bu yazı da yer aldı ve duruşmalarda Kadri Gürsel'e bu yazı da soruldu. Denildi ki: "Sen açıkça Erdoğan'ı suçlayarak Türkiye'nin otoriterleştiği algısını mı yaratmak istiyorsun?" Düşünebiliyor musunuz, böyle bir soru soruldu bir gazeteciye. Eleştiren bir gazeteciye böyle bir soru soruldu. FETÖ'yle birlikte kumpas davalarını kurarken daha mantıklı dayanaklar yaratılmaya çalışılıyordu sahte delillerle, dayanak yaratılmaya çalışılıyordu kurguya dayalı iddianamelerde. Artık o da yok. Şimdi köşe yazıları, düşünceler, manşetler, suç unsuru olarak yargılamalarda sanıkların önüne konuyor.
OHAL rejimindeyiz. OHAL rejiminde tüm bunları gerçekleştiriyorsunuz ve sizin bir Siyaset Akademiniz var. Bu Siyaset Akademisinde ders notlarından bir alıntı paylaşacağım sizlerle. AK PARTİ'nin Siyaset Akademisinde öğretilenler: "Siyaset sadece demokratik yollarla yapılmaz ya da 'siyaset' denilince akla sadece barışçı yollar gelmez. Kendi politikalarınızı yürütmenize engel olabilecek muhalefeti fiziken ortadan kaldırmak -fiziken ortadan kaldırmak- hapsetmek, tehdit etmek, korkutmak, sindirmek de siyasi faaliyetin kapsamı içinde görülebilir." diyorsunuz.
İşte demek ki AK PARTİ'yi bu noktaya getiren, otoriterleştiren ama yalnızca AK PARTİ'yi değil, AK PARTİ'yle birlikte memleketi de hızla otoriterleşmeye sürükleyen zihniyet Siyaset Okulunda da siyasi faaliyet olarak bunu söyleyebiliyor. Bir siyasetçi olarak, bir hukukçu olarak siyasi faaliyetin bu tip eylemleri, fikirleri içerdiğini düşünmek gerçekten son derece talihsizlik; ülkemiz açısından da, sizin açınızdan da.
Masum insanlar cezaevinde, masum insanlar cezaevinde suçlularla birlikte çünkü siz muhalefeti, eleştiriyi, düşünceyi ve ifade özgürlüğünü yok etmek istiyorsunuz ama biz ana muhalefet partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizin tüm adaletsizliklerinizi adaletle yıkacağız; adaletle ve her yerde, Mecliste, yollarda, meydanlarda "Hak, hukuk, adalet!" demeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)