| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 27.07.2017 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz önce oylamadaki tablo ile şu anki tabloyu vicdanlara havale etmekten başka yapacak bir şey yok galiba. 2 milletvekilinin vekillikleri, devamsızlık yüzünden ya da bu bahaneyle düşürüldü. İktidar partisi sıralarında demin 300'e yakın milletvekili oy kullanırken, şimdi bakıyoruz, en fazla 30-35 milletvekili var ve devamı, vekilliği düşürmenin bir gerekçesi yapan oylamada o milletvekilleri "evet" oyu kullandılar. Bilemiyorum artık ne denir, gerçekten bir etkisi oluyor mu sözlerin, bir hicap duygusu oluşuyor mu? Bütün bunları yine de biz hem tarihe hem de bugünün vicdanına havale etmek zorundayız.
15'inci maddenin ne getirdiğini hep sorduk, cevap alamadık, tekrar açalım. İç Tüzük'te 15'inci maddede "ortak geçmişe ve tarihe hakaret etmek" gibi bir ifade kullanılıyor. Bir de -ezberleyemedim- bir başka formül var, 1982 Anayasası'ndan da geri; efendim, Anayasa'nın ilk 4 maddesinde belirlenen idari yapıya aykırı tanımlamalar. Bunun ne olduğunu herkes biliyor, ne amaçla getirildiğini biliyor. Fakat -bu ikisi- bu esnek, muğlak kavramların ne amaçla kullanılacağını kimse garanti edemez. Ne amaçla geldiğini biliyoruz dedim, siz de biliyorsunuz. Birincisi, "Ermeni soykırımı" sözünü burada kullandırmamak yani tarihe ilişkin belli bir yorumu dayatmak. Bunun adı literatürde "faşizm"dir; bir dil dayatmak, bir yorum dayatmak, tarihe tek açıdan bakmayı dayatmak. Sordum, defalarca sordum: Türkiye tarihinin hangi kısmına hep birlikte aynı yorumu yapıyoruz? Farklı tarih yorumları var; bu, son derece normal. Mesela, hep sordum: İstiklal mahkemeleri nasıl değerlendiriliyor AKP'liler tarafından İslami gelenekte? Mesela, İskilipli Atıf Hoca'yla ilgili yargılamayı cinayet saydığınızda, onun idamını katil saydığınızda bu madde kapsamına girecek mi diye sorduk. "Yok, efendim, kem küm..." falan diyorlar. Yok öyle şey. Açık söyleyin, açık olun, mert olun, getirin, bu kelimeleri açıkça yasaklayın. Mesela "kürdistan" kelimesini yasaklayın arkadaşlar, sadece Mecliste yasaklamak olmaz, dışarda bir milletvekili "kürdistan" sözünü, "Kürt illeri" sözünü kullandığında serbest, Parlamentoda yasak, bunun da adı faşizmdir.
Şimdi, ben Mardinliyim Nusaybin'de doğdum, Kürt değilim, Arap'ım. Mardin'de pek çok Arap var ama doğduğum şehrin bulunduğu coğrafyaya "kürdistan" demeyi istiyorum ve tercih ediyorum. Bu niye rahatsız etsin sizi? Ben Türkiyeliyim Türkiye'de bu coğrafyanın adı kürdistandır, coğrafyamı adıyla anmak istiyorum. Şimdi, herhâlde bu son anmalardır, yarın öbür gün bunu söylediğimde muhtemelen disiplin cezası olarak geçici çıkarma, üstüne para cezası gelecek. Soruyorum buradaki Kürt arkadaşlara, AKP'li Kürt arkadaşlara: Kendi aranızda "kürdistan" sözünü kullanıyorsunuz, seçim çalışmalarında "kürdistan" sözünü kullanıyorsunuz. Peki, burada başkaları kullandığında ceza yediğinde vicdanınız el verecek mi buna, nasıl açıklayacaksınız bunu tarihe? Bu dayatmalar, kelime dayatması, Anayasa'ya aykırılığı bırakıyorum, bizatihi kendisi faşist bir zihniyetin yansımasıdır.
Şimdi, bir örnek, daha sonra tekrar konuşacağım, "The Damned" diye bir film var, Visconti büyük bir yönetmendir. Orada bir sahne, küçücük bir sahne. Nazi yönetiminin kuruluşunun daha başları. Konuşuyorlar aralarında 2 kişi, Nazilerle çalışan önemli 2 kişi, çelik endüstrisine bir Nazi'yi yönetici yapacaklar, diğeri soruyor ki: "Ya, bu mümkün mü?" Aynen şu cevabı veriyor diğeri: "Artık Almanya'da her şey mümkündür. Eski kurallar kalktı, kişisel ahlak öldü, her şeyin serbest olduğu yeni bir toplum, yeni bir ilke var. Duymadın mı bunu, Führer söyledi." diyor. Şimdi, bu hâle mi geldik? Şimdi, hiçbir eski kural geçerli değil, kişisel ahlak öldü, ne istersek, işimize ne gelirse onu yapacağız mı diyorsunuz? Diyorsanız açık yapın, mertçe yapın, herkes kendi konumunu ona göre belirlesin.
Saygılarımla efendim.