| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 26.07.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2'nci madde üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, partimizin Diyarbakır'da başlattığı "Vicdan ve adalet nöbeti"ndeki arkadaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Buradan da yetkililere seslenmek istiyorum; hepimizin görevi demokratik siyasetin önünü açmaktır. Demokratik sivil eylemlerin yapılıp yapılmaması bir ülkede demokrasinin olup olmadığıyla ilgili turnusol kâğıdı işlevi de görmektedir. Bu anlamda toplumumuzu rahatlatmak amacıyla, demokratik siyasetin önünü açmak ve ülkede huzur ve barışın egemen olması için öncelikle Parlamentoya büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Bu açıdan, uygulanan bu kısıtlamaların bir an önce kaldırılmasını Türkiye toplumu adına bir kez daha talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olmasını ifade eden erkler ayrılığı teorisi anayasanın önemli konularından birisidir. Örneğin Montesquieu söz konusu erklerin ayrı ellerde toplanmasını hürriyetin varlığı için olmazsa olmaz bir koşul olarak ifade etmiştir. Tabii, parlamenter bir düzende hürriyetin tam anlamıyla var olabilmesi için yasama organında faaliyet gösteren temsilcilerin ayrıca korunması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, anayasal tarihin gelişimine paralel olarak yasama fonksiyonunu yerine getirenlerin yani parlamenterlerin üstlendikleri sorumluluğun niteliği gereği birtakım imtiyazlarla donatılmış olması da gayet tabiidir.
Değerli milletvekilleri, bakınız, bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi'yle iktidarın sayısal çoğunluğuyla muhalefet milletvekillerine dayatmak istediği uygulama özetle şöyledir: Muhalefet milletvekillerinin kürsüdeki konuşma süresi kısıtlanıyor, yani daraltılıyor.
İkinci olarak, muhalefet milletvekillerinin kürsüde konuşma süresini kısıtlamakla kalmıyor, kürsüde konuşurken iktidarın politikalarını eleştiren sözlü ifade dışında, sözlü ifadeyi desteklemek, daha somut kılabilmek için kullanacağı resim, tablo, benzeri görsel materyaller kullanması da yasaklanmaktadır ve bu İç Tüzük değişikliğiyle, üçüncü olarak, muhalefet milletvekili kürsüde konuşurken kendini sadece sözle ifade edecek ancak sözlerine de dikkat edecektir. Basit ifadeyle, milletvekilinin iktidarın hoşuna gitmeyen sözler sarf etmesi, tanımlamalar, tabirler kullanması da yasaklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, elbette üç başlıkta özetlemeye çalıştığımız İç Tüzük Değişiklik Teklifi'yle iktidarın hedef aldığı, itibarsızlaştırmak istediği asıl kavram ise ifade özgürlüğüdür çünkü bir milletvekili için ifade özgürlüğü demek, kendisini yani temsil ettiği halk iradesini ortaya koyabileceği bir konuşma süresine sahip olması demektir.
İkinci olarak, bir milletvekili için ifade özgürlüğü, anlatmak istediği konuya ilişkin anlatımını güçlendirebileceğini düşündüğü yardımcı materyaller kullanabilmesi hakkına sahip olması demektir.
Üçüncü olarak da, bir milletvekili için ifade özgürlüğü, anlatmak istediği konuyu kendi üslubunca, kendi tarzınca, kendi terminolojisi çerçevesinde ifade etmesi demektir.
Değerli milletvekilleri, tabii, sözünü ettiğimiz bu ifade özgürlüğü hakkına ilişkin görüşler sadece şahsımıza ait değildir. Milletvekillerinin ifade özgürlüğü gerek yaklaşık yüz yıllık bir geçmişe sahip olan Türkiye parlamenter demokrasisinin birikiminde gerekse Anayasa'nın 83'üncü maddesinde yer alan "yasama sorumsuzluğu" tarifinde de karşılığını bulmaktadır. Diğer taraftan, çoğulcu demokrasilerin önemli örneğini teşkil eden ülkelerde milletvekillerinin ifade özgürlüğüne ilişkin en çağdaş uygulamaları da görmek mümkündür.
İfade özgürlüklerine ilişkin değerlendirmeler yapan Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu yani Venedik Komisyonuna göre "sorumsuzluk" ilkesi parlamento içerisinde dile getirilen çoğunluk görüşü karşısında milletvekillerine sağlanan ek bir güvence niteliğindedir. Kendilerini o makama getiren halkın temsilcileri olarak milletvekilleri, azınlıkta kalan düşüncelere sahip olsalar bile, millî egemenliğin bir kısmını ifade etmektedirler. Halka ait olan millî egemenliğe saygı, "çoğulcu demokrasi" prensibinin merkezi konumundadır. Dolayısıyla, yasama bağışıklığının gerçek işlevi, ortak iradenin ifade edilmesi ve vatandaşların seçtiği şekliyle parlamento kompozisyonunun kurulmasıdır.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.