GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın 2016 Yılı Ekim, Kasım ve Aralık Aylarında Beşer Birleşimi Aşan (Toplamda Genel Kurulun 47 Birleşimi) Devamsızlığı Sebebiyle Anayasa'nın 84'üncü ve İçtüzük'ün 138'inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 31.05.2017 Tarihli ve 39 Numaralı Kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:118
Tarih:25.07.2017

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, yazman üyesi arkadaşlar ve basın emekçisi arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Galiba buradan asıl selamı bugün geleceklerini konuştuğumuz 2 vekil arkadaşımıza da iletmek gerekiyor çünkü burada bizzat bulunmuyorlar ve kendilerini savunabilme olanaklarından da yoksun bırakılmış durumdalar.

Biraz önce, değerli arkadaşımız, usul hükümleri yönünden içinde bulunduğumuz durumun ne gibi gereklilikler taşıdığını ayrıntılı bir biçimde ifade ettiler. Bu ifadede dayandıkları iki yasal kaynak vardı; bunlardan biri İç Tüzük ve tabii ki ondan önce, daha önemli olarak da Anayasa. Anayasa'da, evet, milletvekilliğinin düşürülmesi gibi bir düzenleme yer alıyor. Ancak milletvekilliğinin hangi koşullarda düşürülmesi gerektiği de sayılmış olmasına karşın, devamsızlık nedeniyle üyeliğin düşürülmesi konusunun en son sırada yer aldığını ve bunun hemen kullanılabilecek, hemen uygulanabilecek bir madde olmadığını ifade etmek isterim. Birincisi: İç Tüzük 135'te, aynı zamanda Anayasa'nın 83'üncü maddesinde istifadan söz ediliyor, kesin yargıdan, kesin hükümden söz ediliyor, kısıtlamadan söz ediliyor, üyelikle bağdaşmayan işlerde ısrarlı olmaktan söz ediliyor ve Meclis çalışmalarına özürsüz ve izinsiz olarak katılmamaktan söz ediliyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, işin püf noktası şu: Burada oylarımızı kullanacağımız zaman, bizim gibi, zorluklar içinde geniş bir kesimi temsil etmek üzere seçilmiş bir arkadaşımızın milletvekilliği görevini düşüreceğimiz zaman hukuki gerekçelere dikkatle bakmamız gerekiyor. Nedir bu? Biraz önce ifade ettim, izinsiz ve özürsüz olarak gelmemek. Şimdi, buradaki uygulamada, içinde bulunduğumuz, Faysal Bey'le ilgili uygulamada kendisinin raporlarının geçerli sayılmaması, raporların geçerli sayılmaması nedeniyle de özrünün kabul edilmemesi gibi bir sonuca ulaşılmış hem Karma Komisyonda hem de Komisyonda.

Şimdi, değerli arkadaşlar, özürsüz olmak sadece sağlıkla ilgili bir raporu sunabilmek anlamına gelmez. Şimdi, bu arkadaşımızın somut durumuna bakalım. Nerede vekil olarak görev yapmış? Cizre'de görev yapmış. Cizre'de görev yaptığı sırada, 14 Aralık 2015 tarihinden başlayarak burada sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. Sokağa çıkma yasağının arkasından da ne gibi sorunların doğduğunu burada hep birlikte yaşadık. Özellikle HDP'li arkadaşlar, bize güneydoğuda yaşanan sıkıntıları defalarca anlattılar, orada güvenlik adına bazı hukuka aykırı işlem ve eylemlerin yapıldığından söz ettiler; biz, genel olarak kulaklarımızı kapadık, bunu duymamak için çaba gösterdik.

Anımsayınız, dün burada, vekil arkadaşlarımız, çok haklı bir şekilde, kendi bölgelerinde ortaya çıkan selden söz ettiler, depremden söz ettiler, bitkilerle ilgili sorunlardan söz ettiler. Yani biz hem burada yasama görevi ve denetleme görevi yapıyoruz hem de yaptığımız görev nedir? Temsil ettiğimiz kentlerin, temsil ettiğimiz halk kitlelerinin sorunlarını buraya taşımaktır.

Sokağa çıkma yasağının olduğu, bu sebeple çok farklı sorunların doğduğu, yaşamsal sorunların doğduğu bir bölgede uzun süre kalmak, özürlü olmak anlamına gelir, özürsüz olmak anlamına gelmez, oradaki somut olaylarla ilgilenmek zorunluluğuna işaret eder ve siz, orada bulunduğunuz sürece kendi yurttaşlarınız, kendi temsil ettiğiniz seçmenlerinizle yan yana, onların yaşamını paylaşarak onların sorunlarını çözmeye çalışırsınız. Birinci yanlış uygulamanın bu noktadan kaynaklandığını düşünüyorum.

Başka bir konu, yine eski bir avukat olarak söylüyorum, çok yakında, vekilliğim henüz kesinleşmeden önce böyle bir olay yaşadım. Bir genç özürlü olduğunu, askere başlayamayacağını bildirerek raporunu yurt dışından gönderiyor ve mazeretli sayılmasını talep ediyor. Fakat yurt dışından gelen raporların ne kadar uzun sürede geldiğini bilirsiniz -raporların demeyeyim düzelteyim- mektupların ne kadar uzun sürede geldiğini bilirsiniz. Öğrenci, elindeki parayla daha acil posta gönderme olanağı da yok, onu postaya nasıl veriyor? Normal koşullarda veriyor. Süresi içinde verilmiş olmasına rağmen, mektubun askerlik şubesine ulaşamaması nedeniyle bu çocuğun askerlik görevine gelmediği kabul edildi ve buna karşı bir dava açmak zorunda kaldık, aynı zamanda posta şirketine karşı da dava açmak zorunda kaldık; bu, işin belki ayrıntı kısmı.

Başka bir şeye işaret etmek isterim: Biz yasal bir karar verirken yasal kurallara uymak durumundayız. Nereye uyacağız? Öncelikle Anayasa'ya uyacağız. Anayasa'nın 10'uncu maddesi ne der? Eşitlik ilkesinden söz eder. Eşitlik ilkesi neyi emrediyor? Türkiye Büyük Millet Meclisinde -benden önce konuşan arkadaşlarım da bunun altını çizdiler- hepimizin uygun bir şekilde, devamlı olarak Mecliste olduğumuzu kanıtlayabilme, kanıtlarıyla birlikte, resmî kanıtlarıyla birlikte ortaya çıkarabilme olanağımız var mı? Müşahede yoluyla geçiştirilmiş sayısız yoklama var ve burada kim var, kim yok. Örneğin, çok yakın zamana kadar başbakanlık görevi yapan arkadaşlarımızı burada görebiliyor muyuz ya da bakanlık görevi yapan arkadaşlarımızı burada görebiliyor muyuz? Onlara karşı hoşgörü var iken başka bir kesime karşı hoşgörü yoksa bunun altında siyasi tercih vardır, siyasi tercih de bizi öncelikle Anayasa'nın eşitlik ilkesi noktasında kusurlu hâle getirir. Bir parlamentoyu, yasa yapmakla sorumlu olan, hukuka uymakla sorumlu olan bir parlamentoyu suçlu hâle getirir. Eşit davranmıyoruz demek ki eşit bir uygulama yapmıyoruz. O hâlde ne yapıyoruz? Siyasi bir rakip olarak görüyoruz milletvekili arkadaşımızı ya da onun partisini ve o siyasi rakibi, her ne olursa olsun, hukuk dışı yollarla da ortadan kaldırmaya ve yenmeye çalışıyoruz.

Üzülerek belirtiyorum arkadaşlar, bu Parlamentoda HDP'den 11, Cumhuriyet Halk Partisinden 1 milletvekili arkadaşımız cezaevindedir. Bu konudaki uygulamanın asıl sebebi de muhalefete yönelik olarak iktidar partisindeki arkadaşlarımızın tahammülsüz olmaları ve hukuksuz olmalarıdır. Tahammülsüzlük belki insani bir olaydır ama hukuksuzluk bir parlamentonun, parlamenterlerin başvurmayacakları bir yoldur. Bir hukuksuzlukla karşı karşıya bu arkadaşlarımız, bunu biz açıkça görüyoruz. Buradaki siyasi amacı, eşitlik ilkesini ortadan kaldıran, yasa önünde herkesin düşünceleri yönünden de siyasi tercihleri yönünden de ırkları, dinleri, dilleri yönünden de eşit olması gereğine işaret eden Anayasa'yı... Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu arkadaşların vekilliğini bugün veya yarın, yasal süresi geçtikten sonra yapılacak oylamayla düşürdüğümüz zaman, hemen arkasından gelen 84'üncü madde ve izleyen maddedeki iptal olgusu karşımıza çıkacak ve böyle bir karar verilirse -ben de öyle düşünüyorum ki umarım böyle bir karar verilmeyecektir ama- ve Anayasa Mahkemesi de hukukçu bir mahkeme gibi durursa, etkilerden uzak davranırsa... Ki bu arkadaşımıza, şu anda durumunu tartıştığımız arkadaşımıza daha önce başka bir bühtanda da bulunuldu, arabasında silah bulunduğu gibi bir iddia gündeme getirildi, sonra bu konuda düzenlenen iddianamede böyle bir silahın da olmadığı ortaya çıktı.

Dün de burada işaret etmeye çalıştım. Biz, vekillerden başlayarak bizden farklı düşünen herkesi terörist diye suçladığımız bir ortamda birlikte davranabileceğimiz bir yurttaş kitlesi bulamayız arkadaşlar, hizmet edebileceğimiz bir yurttaş kitlesi bulamayız; halkla aramızı açarız. Biraz önce konuşan değerli arkadaşımız şöyle bir cümle kullandı, buraya da not etmeye çalıştım, belki sıkça duyduğumuz bir cümle ama: "Yasaklar böler, hürriyetler birleştirir." dedi. Yasaklar bölüyor, yasaklar aramızı açıyor, yasaklar ülkemizdeki birliği bozuyor. O zaman, izin verin, önce kendi aramızdaki yasaklardan kurtulalım, kendi aramızdaki engellerden kurtulalım; kendimiz hukuka uygun, Anayasa'ya uygun ve ahlaka uygun, vicdana uygun kararlar için bir arada olalım. Eğer bunu yapamazsak gerçekten, bu tür kararlar karşısında en azından bu arkadaşlarımızı seçmiş olan seçmenlerin ne kadar acı duyacaklarını, bu acının onları isyana yönelteceğini, ayrıca aklı çalışan, insan haklarından yana olan, eşitlikten yana olan insanların da böyle bir durum karşısında tepkili olacaklarını ve birbirlerine karşı kin duygularıyla dolabileceklerini düşünelim. Buna sebep olmayalım. Buradan birliği yaratalım, buradan insanlığı yaratalım. Böyle bir olanak var elimizde.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)