| Konu: | Kudüs ve son günlerde Kudüs'te yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 25.07.2017 |
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Müslümanların ilk kıblesi, peygamberler şehri olan Kudüs ve son günlerde Kudüs'te yaşanan insan hakları ve inanç özgürlüğü ihlallerine ilişkin söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kudüs, en başta ümmetin ilk kıblesi ve Mekke'deki Mescid-i Haram ve Medine'deki Mescid-i Nebevi'den sonra üçüncü kutsal mabet Mescid-i Aksa'yı bağrında barındırdığından dolayı İslam'da ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Mescid-i Aksa, biz Müslümanlar için Mekke ve Medine gibi kutsaldır. Kudüs'e karşı sorumluluğumuz vardır, Müslümanların bu davaya sahip çıkmaları gerekir.
Kudüs'ün ikinci fatihi Selahaddin Eyyubi seferde ordusuyla olmadığı zamanlarda bile çadırda yatardı, bunu görenler: "Ya Selahaddin, neden sen diğer sultanlar gibi evinde yatmıyorsun?" diye sorarlar. Bu soruya Selahaddin Eyyubi'nin cevabı şu şekilde olmuştur: "Allah'ın evi esaret altındayken Selahaddin nasıl kendi evinde yatar?" derdi ve bu hassasiyetle Kudüs'ü fethetti.
Kudüs'e sahip çıkmak, ona gereken hürmeti ve hassasiyeti göstermek her Müslümanın görevidir. Kudüs davası, sadece Filistinli kardeşlerimizin davası değildir. Birinci Dünya Savaşı'nda güney cephesinde en büyük mücadelemizi Mekke, Medine ve Kudüs'ü korumak için verdik, Çanakkale ve Kut'ül Amare'de kazandığımız zaferlere rağmen işgali durduramadık. İlk Haçlı Seferleri'nden beri uğrunda oluk oluk kan akıttığımız Kudüs, maalesef o günlerden beri huzur yüzü görmedi, göremedi.
İsrail'in 1967'den bu yana işgal altında tutmakta olduğu Doğu Kudüs'te 14 Temmuz günü Harem-i Şerif'i üç gün süreyle kapatması ve ardından Müslümanların Harem-i Şerif'e girişlerine yeni kısıtlamalar getirmeye çalışması kabul edilemez. İsrail yönetiminin buradaki amacının güvenlik kaygısı olmadığını, tamamen Müslümanların Mescid-i Aksa'dan tecrit edilmesi amacı taşıdığını herkes biliyor. İsrail'in Harem-i Şerif'in ve Mescid-i Aksa'nın kutsiyetini ağır biçimde ihlal eden uygulamaları ve Kudüs'ün çok dinli, kültürel yapısını değiştirmeye yönelik kabul edilmesi mümkün olmayan tasarrufları karşısında bu mukaddes şehrin dinî ve tarihî mirasına sahip çıkmak, geçmişimize ve kimliğimize sahip çıkmak anlamına geldiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Kudüs davası, sadece Filistinli kardeşlerimizin davası değil, 1,7 milyarlık tüm İslam âleminin haremiizzeti ve namusudur. Kudüs'ün ve Harem-i Şerif'in kutsiyetine ve tarihî statüsüne saygı gösterilmesi hukuki bir yükümlülüktür. Mescid-i Aksa'nın kontrolü, hem anlaşmalar hem hukuken hem de inancımızın gereği Müslümanlarda olmalıdır. Ayrıca İsrail güçlerinin Filistinli kardeşlerimize karşı aşırı güç kullanmasını kınıyor, Harem-i Şerif'teki olaylarda hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
İsrail, çeşitli güçlerden aldığı cesaretle hukuk ihlallerini ısrarla sürdürüyor. Kudüs'ü Müslüman'sız yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyor. İşlenen cinayetlerin, katliamların ve zulmün uluslararası hukuk içinde hesabı sorulmadan bölgede barış ve istikrar arayışları sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Orta Doğu'da kalıcı barış için tek yol, 1967 sınırları dâhilinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılığa sahip bir Filistin devletinin vücut bulmasıdır. Türkiye olarak biz, sadece, Kudüs'te Müslümanların kutsallarına saygı gösterilmesini istiyoruz. 15 Temmuzda gök kubbeden ezan seslerini susturmak isteyenlere nasıl ki en güzel cevabı verdiysek, bu hukuksuzluğa da elbette gerekli cevabı er ya da geç vereceğiz. Allah'ın izniyle, Kudüs semalarında ezanın susturulmasına da izin vermeyeceğiz diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)