| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 24.07.2017 |
MURAT ALPARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
"Hâkimiyet, bilakayduşart milletindir." diye çalışmalarına başlayan, kurulduğu günde bu ülkenin, bu vatanın savunması adına Kurtuluş Savaşı'nı yöneten, bugünlere kadar pek çok badireyi atlatarak gelen ve nihayetinde belki de bu tarihin, bu toprakların, bu vatanın, bu milletin o güne kadar gördüğü en kanlı, en vahşi, en kalleş darbe teşebbüsüne ve işgal girişimine karşı, temsilini üstlendiği milletin iradesine ve egemenliğine sahip çıkarak dimdik duran bir Gazi Meclisin üyesi ve mensubuyuz. Hiç tereddütsüz, bu Meclis, meşruiyetini ve egemenliğini milletten almaktadır ve çalışmalarında da milletin diliyle konuşmak, milletin gözüyle görmek, milletin hassasiyetlerine dokunmak, milletin taleplerini öncelemek durumundadır ve yine hiç tereddütsüz, bu çalışmalarını yaparken de bir kurallar manzumesi içerisinde hareket etmektedir.
Biz isterdik ki bu Gazi Meclisin İç Tüzük'ü dünya parlamentolarına örnek olan ve parmakla gösterilen bir iç tüzük olsun. Ancak kırk dört yıldır uygulanan ve başlangıçta kısmen Fransa ve belki de kısmen İngiliz parlamentolarından alınan bir dizi hükümlerle ortaya çıkarılan bu İç Tüzük'le, yine Anayasa maddeleri, teamüllerle birlikte oluşturulan parlamento hukukuyla bu Meclis idare edilmiş. Geride bırakılan kırk dört yıl içerisinde yüz elli altı defa değişikliğe uğramış, madde sistematiği bozulmuş, kimi olmayan maddeler, teamüller şeklinde uygulanmaya devam edilmiş.
O sebeple gerekçeleri değişik ve farklı olmakla beraber hem iktidar ve hem de muhalefet partileri her fırsatta bu İç Tüzük'ün mutlaka değiştirilmesi gerektiği konusunda da hep birbirine benzer beyanlarda bulunagelmişler. Ve bu beyanları yine zaman zaman birtakım çalışmalara, birtakım uzlaşma komisyonlarının faaliyetlerine konu teşkil etmiş ve bir müktesebat oluşmuş. O sebeple, bugün gündemde ve Meclis Genel Kurulunda görüşülmekte olan İç Tüzük'ün ve ilgili maddelerinin sanki bir uzlaşı sonucu bugüne gelmemiş olduğu şeklindeki iddiaların doğru olmadığını ifade etmek isterim. Zira uzlaşı, mutlak mutabakat değildir. Uzlaşı, samimi bir iyi niyet ve irade elinin uzatılması, bu konuda bir katkı beklenmesidir ki bu konuda geçmişte ve özellikle AK PARTİ iktidarı döneminde her türlü iyi niyetli talebin ortaya konulduğu açıktır.
İşte bu oluşan müktesebat çerçevesinde hem demokrasilerde var olan ve olması gereken muhalefetin, belki kendi öncelikleri olan söz söyleme, kendisini ifade etme, bilgilendirme, kamuoyu oluşturmayla birlikte özellikle Meclisin asli fonksiyonları olan yasama faaliyetlerinin ve denetiminin etkin bir şekilde yapılması arzusuyla birlikte, onun karşısında iktidarın da hizmet üretme ve hem de bu hizmetleri çok daha etkin, çok daha hızlı ve de verimli yapma konusunda bir dengenin ortaya çıkarılması zarureti vardı. İşte bu İç Tüzük değişikliğiyle hem iktidarın bu talebinin hem de muhalefetin haklarının asgari düzeyde ve daha da ziyadeleştirilerek muhafaza edilmesi anlamında bir dizi hükümler ortaya çıkarılmış ve konulmuştur.
Tabii, burada muhalefetin, bu İç Tüzük'le, bir şekilde sözlerinin kesilmesi, kürsü dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu gibi birtakım haklarının ellerinden alındığı ve alınmaya çalışıldığı şeklindeki iddialarının da şahsım tarafından kabul edilmediğini ifade etmek isterim. Aslında burada hem muhalefete haklarının bir şekilde yazılı metne dönüştürülmek suretiyle güvencesi verilmekte hem de iktidarın çalışmalarında bir serilik, bir verimlilik, bir de etkinlik sağlanması anlamında birtakım hükümler içermektedir.
İç Tüzük'ün değişen maddelerine baktığımızda, belki, işte bir an önce toplanması, yeminden imtina edilmemesi, teamül şeklinde devam eden grup konuşma sürelerinin bir düzene bağlanması, Meclis çalışmalarındaki huzur ve sükûnun bir şekilde daha etkin sağlanabilmesiyle ilgili zaten var olan disiplin cezalarının bir şekilde farklı talepler de göz önüne alınarak düzenlenmesi şeklinde hükümleri ihtiva ettiğini görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, hiç tereddütsüz, toplumun, siyasetin, devletin dinamik yapısı içerisinde şartların, beklentilerin ve ihtiyaçların da değiştiği muhakkaktır. O sebeple, bu değişikliklerin bir şekilde karşılanabilmesi için yasama faaliyetlerinin de bu değişikliklere uygun bir hâle getirilmesi ve bu çalışma düzeninin sağlanması da her birimizin millet tarafından bize verilen emanete sahip çıkma anlamında da bir görevidir ve yapılmak istenilen de budur. Onun ötesinde, yapılmak istenilen bu değişikliklere sanki farklı bir niyetle, farklı bir arka planla veya gizli bir ajandayla, farklı bir sebep içerisinde yaklaşıldığı ve farklı sonuçlar elde edilmeye çalışıldığı, muhalefetin sesinin kesilmeye çalışıldığı ve bir şekilde onların kamuoyunu bilgilendirme haklarının ellerinden alındığı iddialarının da doğru olmadığını ifade etmek isterim.
İç tüzükler, parlamentoların normatif çerçevesini belirlerler ve belki de geçmişlerine baktığımızda birer tarihî vesikadırlar ve kimi hukukçuların tabiriyle de sessiz anayasalardır. Biz, bu parlamento hukukunun bizim ülkemizin, bizim demokrasimizin ve bizim milletimizin beklentilerine uygun bir şekilde çalışacak Meclise zemin oluşturması anlamında bir gayret, bir irade beyanı ve bir teklif ortaya koyuyoruz. Tabii, bu teklif, Komisyonda uzun süre tartışıldı, çok farklı konulardan meseleye yaklaşımlar oldu ve bunlar orada uzun süre dinlenildi ve birtakım değişikliklere de maddeler eklenmek suretiyle Meclis Genel Kuruluna getirildi. Biz, buradaki çalışmaların da bu yapıcı ve olumlu katkılar şeklinde devam ederek milletin iradesinin ve egemenliğinin tecelligâhı olan bu Meclisin çok daha güzel çalışmasına imkân sağlayacak bir metne dönüşmesi konusunda her bir milletvekili arkadaşımızın katkılarını bekliyoruz.
Tabii, siyasetin sadece konuşma olduğunu ifade etmek doğru olmaz, belki Meclis "oturulan yer" ve parlamento da "konuşulan yer" diye tanımlanabilir. Ancak, siyaseti, sadece hamaset, sadece söz söyleme olarak bildiğimiz takdirde bu milletin beklentilerine cevap veremeyiz. Oysa, AK PARTİ siyaseti, hani klişe hâline gelmiş sloganlarımızda da ifadesini bulduğu gibi "Onlar konuşur, AK PARTİ yapar." diye belirttiğimiz ve konuşmayla birlikte, millete dokunduğumuz, hizmet ürettiğimiz, proje ortaya koyduğumuz ve vizyonlarımızı milletimizle paylaştığımız bir siyaset tarzıdır ve öyle de olması gereklidir. Ancak, siyaseti sadece bir söz sanatı ve konuşma üzerine asgari düzeyde indirgeyen bir yaklaşımda, işte buradaki siyasetin sadece kısıtlandığı ve sözlerin kesildiği konusunda bir kanaat oluşur ki bu da doğru değildir.
Kaldı ki günümüzde muhalefetin, sesini duyuracağı farklı zeminler, farklı mecralar da vardır. Ancak bu mecralar, belki de doksan dört yıllık tarihlerine ve ilave dört saatlik istişareleri üzerine koydukları Adalet Yürüyüşü'yle de sınırlı değildir. O yürüyüşten bir başarı tahayyülü sadece kendi şahsi kanaatleridir. Oysa, AK PARTİ bu topraklarda kutlu yürüyüşüne 1071'de başladı ve pek çok badireler atlatarak bu günlere geldi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Allah Allah!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Alparslan da sizin üyenizdi herhâlde!
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Ve inşallah bu yürüyüş 2019'a, 2023'e, 2053'e, 2071'e kadar uzanacak.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kendinle karıştırdın Alparslan.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Biz, yürüyüşümüzü milletle omuz omuza bir ve beraber olarak, milletin hizmetkârı olarak devam ettiriyoruz ve inşallah, milletin hizmetkârı olarak da bu çalışmalarımızı yapacak noktada, bize sağlıklı bir zemin oluşturacak İç Tüzük'ün de hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.