| Konu: | Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 18.07.2017 |
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı bölge adliye mahkemeleriyle ilgili düzenlemenin ikinci bölümüne ilişkin söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bölge adliye mahkemeleri, hukukumuzda 2004 yılından bu yana uygulanması için büyük çaba harcanan bir sistem. Bu sistemin günümüzde önemli bir kolaylaştırıcı unsur olduğunu görmekteyiz, lakin çok eksiklikler var. Bu düzenlemede bu eksikliklerin giderilmesi anlamında birtakım çabalar gösterilmiş, bunları da takdir ediyoruz ama en önemli unsur şu ki bir bölge adliye mahkemesinin belirlenmesinde mahkeme başkanına tek başına yetki verilmesini son derece sakıncalı buluyoruz. Zira bu, önemli davalarda atanacak hâkimin üzerinde kuşku bulutları oluşturacaktır. Komisyon çalışmaları sırasında da bunun üzerinde defaatle durduk ama ne yazık ki göz ardı edilmiştir. Asıl uygulamada bunu bir süre sonra göreceğiz ve atanan hâkimlerle ilgili yine çok değişik önyargılı değerlendirmeler doğacaktır. Gönül isterdi ki bu başkanlar kurulu gerekli hâkim görevlendirmesini yapsın. Bu hâkim görevlendirmesiyle ilgili bir kişinin belirlemesinin ne gibi sonuçlar doğuracağını biraz sonra Adil Öksüz'ün serbest bırakılması olayına ilişkin olarak da somut bir şekilde bilginize sunacağım.
Değerli milletvekilleri, şu anda, çok önemli bir 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, ciddi sorunlar yumağı yargıda devam etmektedir, ciddi kaygılar vardır. Yargıda yanlış verilen kararlar konusunda kaygılar gün yüzüne çıkmaktadır. Keza, hâkimlerin üzerinde büyük bir ürkeklik hâli söz konusudur. Özellikle İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinin başına gelenlerden sonra, ciddi anlamda, hâkimler karar vermekte güçlük çeker hâle gelmişlerdir. Bu, önemli bir handikaptır. Tahliye zamanları gelen, hakkında suç işlediğine dair yeterli kanıt bulunmayan insanların tutukluluk hâlinin devamına karar verilmektedir. Bunun vahim sonucu şudur: Ortada darbe girişiminde bulunan, insanlarını tankın altında ezmekten çekinmeyen anlayış ile öyle ya da böyle bu gruba yapıştırılmış, iltisaklı olmuş ya da bu grup içinde göründüğüne dair yanlış algı olan kişiler aynı kefeye konmaktadır. Bunun sonucunda, bu soruşturmalar, bu yargılamalar sulanacaktır. Bu sulanmanın sonucu da, gerçekten, gerçek adalete ulaşma anlamında kafamızda soru işaretleri oluşacaktır. Bu anlamda, özellikle, yürütme organını ve bir anlamda ona bağlı hâle gelen Hakimler Savcılar Kurulu üyelerini uyarmak istiyorum: Lütfen, yargıdan elinizi çekiniz, yargıya özgür, bağımsız, gönül rahatlığıyla karar verme hakkını tanıyınız. Bugün, hâkim ve savcılar gerçekten, biz de FETÖ suçlaması gibi bir akıbete uğrar mıyız endişesini taşımaktadırlar.
İkincisi, yargının önemli sorunu: 4 bin dolayında, yargının yaklaşık üçte 1'i oranındaki hâkim ve savcı meslekten ihraç edilmiştir. Mevcut ihraçlar dolayısıyla yargıda önemli bir hâkim, savcı açığı ortaya çıkmış bulunmaktadır. Davalar sürüncemede kalmaktadır. Bölge adliye mahkemelerinin kurulmasından önce gelen davalar hâlen Yargıtay tarafından bitirilmesi gereken dosyalardır. Yargıtayda büyük bir yığılma söz konusudur, bu önemli bir sorundur.
Üçüncü bir sorun: Alelacele bu meslekten ihraç edilenler dolayısıyla mesleğe kabul konusunda birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bunlardan bir tanesi, staj sürelerini tamamlamadan bazı hâkim adayları göreve başlatılmıştır. İkincisi, çoğunlukla siyasal yapıları gözetilerek atanan avukatlar vardır, avukatlıktan hâkim, savcılığa atananlar vardır. Uygulamada -ben bir anlamda uygulamadaki hâkim, savcı, avukatların düşüncesini dile getiriyorum- son derece yeterli hukuki muhakemeden yoksun bir yapı ortaya çıkmıştır. Deneyimsiz, mesleğini icra ederken bir yığın hatalar yapan hâkim, savcıların elindedir bugün yargı. Bu noktalarda özellikle konuya dikkat çekmek istiyorum.
Bir diğer konu, gene konuşmalarımda bazı hukuki yanlışlıklara yer vereceğim ama şu Adil Öksüz meselesi konusunda boş Meclise bilgi aktarmak istiyorum. Geçen gün 15 Temmuz sonrası TRT'nin hazırladığı ve sürekli yayınlanan belgeselde "Adil Öksüz'ü serbest bırakan hâkim de sonunda tutuklandı." diye bir ibare geçiyor. Oysa, gerçekte, değerli arkadaşlar, şu anda tutuklu bulunan hâkim, Adil Öksüz'ü serbest bırakan hâkim değildir. Adil Öksüz'ü serbest bırakan hâkim şu anda açıktadır. Bu, kamuoyundan özellikle gizlenmeye çalışılmaktadır. Adil Öksüz karakolda tutuluyor, o zamana kadar polisin gözetiminde, polisin sorgusunda. Polisin sorgusundan sonra birdenbire bir haber geliyor, jandarmaya teslim ediliyor. Ankara Adliyesine getirilmesi gerekirken Sincan Adliyesine götürülüyor. Sincan Adliyesine jandarmayla giderken bir tane büyük mavi dosya var, bu mavi dosya evraka konmuyor. Orada Adil Öksüz'ün cemaatin Hava Kuvvetleri imamı olduğu yazılı, bir; birkaç gün önce yayınlanan çatı iddianamesinde de Adil Öksüz'ün Hava Kuvvetleri imamı olduğu kaydedilmiş, savcı tarafından saptanmış. Bu kişi adliyeye geliyor 76 dolayında asker kişiyle beraber, hepsi savcı tarafından hiç sorgulanmadan, ifadeleri alınmadan tutuklamaya sevk ediliyor; sadece yirmi bir dakika sonra Adil Öksüz adliyeden ayrılıyor, serbest bırakılıyor, geri kalan herkes tutuklanıyor. O serbest bırakan hâkim, savcıyı arıyor, diyor ki: "Bana bu evrakı gönderdin ama dosyada bir tane delil yok, hiçbir kanıt yok. Ben bunu serbest bırakacağım." Savcı diyor ki: "Bana da öyle geldi evrak. Sen bilirsin, istersen serbest bırak." Ve serbest bırakıyor. Sonra herkes evine gidiyor. Sabaha karşı beşte oluyor bu olay. Öğleden sonra, aradan on saat geçtikten sonra başsavcı dosyaları getirtiyor bir bakayım diye, bakıyor ki herkes tutuklanmış, bir kişi serbest bırakılmış, "Buna neden itiraz etmediniz?" diyor. O savcı on saat sonra bu karara itiraz ediyor. Malum, itiraz üzerine serbest bırakan hâkimin önüne gelir dosya. Hâkim o dosyayı inceliyor, diyor ki: "Benim eski kararımda bir isabetsizlik yok, dosyada hiçbir kanıt yok. Onun için ben eski kararımda direniyorum." Bunun üzerine itiraz dolayısıyla bir üst sulh ceza mahkemesine gidecek dosya. O noktada Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı bütün sulh ceza hâkimlerinin işi çok yoğun olduğu için kendi üyelerinden birini görevlendiriyor. Bu görevlendirdiği kişi Hâkim Çetin Sönmez yani "Bu dosyaya evrak üzerinden bak." diye. Çetin Sönmez'in eline evrak geliyor, bakıyor ki o da serbest bırakan hâkimin kararında bir isabetsizlik yok ve o zamana kadar, tabii, Adil Öksüz çoktan adliyeyi terk etmiş, uçağa binmiş, Sabiha Gökçen'de inmiş ve ortadan kayıp. Çetin Sönmez bu aşamada incelemeyi yapıyor, "Ben yakalamayı gerektirecek -tutuklamayı değil- bir husus görmüyorum." diyor ve ne yapılıyor? Aylar geçiyor, iki hâkim yani gerçek serbest bırakan hâkim ile Çetin Sönmez açığa alınıyorlar. Aylar geçiyor, birdenbire Çetin Sönmez'in öğrencilik yıllarında cemaatin evlerinde kaldığına dair iki tanık bulunuyor ve bu kişi tutuklanıyor ama diğer arkadaş hakkında hiçbir işlem yapılmıyor. Sonra, iddianamede, başka bir iddianame yani bu Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin güvenlik görevlileriyle ilişkili iddianamede...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Başkanım, bir dakika verin; güzel bir konu, bir dakika verin.
BAŞKAN - Peki, vereyim bir dakika ek süre.
Buyurun.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, bu kolluk görevlilerine ilişkin Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasına dair iddianamede açıkça şu yazıyor: "Hâkim, savcılara gönderilen dosya boştu. Onların zaten yapacak bir şeyi yoktu."
Şimdi, buradan yola çıkarsak gerçekten çok iyi sorgulamamız lazım. Bakın, bir tane ağır ceza reisinin o gün "Ya, Çetin Sönmez, sen görevlisin." demesiyle adam içeride şu anda ve bu noktalarda hassas davranılmadığını görüyoruz ve öyle bir ortam yaratılmaya çalışılıyor ki "Adil Öksüz serbest bırakıldı, bırakan da içeride." Toplum aldatılıyor, kandırılıyor. Ha, ben gerçek serbest bırakan hâkim de tutuklansın, yakalansın demiyorum asla ama iş detayına inilerek incelensin, haksızlık yapılmasın.
Adalet herkese lazım olur diyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aldan.