GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:113
Tarih:18.07.2017

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bundan kırk sekiz yıl önce bir siyasetçi demiş ki: "Birbirimizi yemeyelim, birbirimizi yiyerek karnımızı doyuramayız." Maalesef, kırk sekiz yıl geçmesine rağmen hâlâ birbirimizi yemekle meşgulüz. Bu sözlerin aslında bizim siyasi tarihimize ibret olması gerekirken, bundan ders almamız gerekirken maalesef, inadına hatalara sapmaya devam ediyoruz. Yine, 1972'de, Çetin Altan, Cumhurbaşkanına hakaretten bir yıl hapis cezası alıyor, 18 Temmuzda hapse giriyor; aradan kırk iki yıl geçiyor, bu sefer de her 2 oğlu şu anda hapiste. Yani bunlar tesadüf olmasa gerek. Tevafuk ama nasıl bir tevafuk, onu da ehlivicdanın ve özellikle adaletten, hukuktan sorumlu insanların vicdanına bırakıyorum.

Sayın Bakanımız burada, Adalet Bakanımız. Birçok zaman aslında kendisinin beni dinlemesini isterdim, bugün nasip olacak. Sayın Bakanım, yeryüzündeki ve kâinattaki bütün mevcut, bütün her şey Allah'ın bir esmayiilahiyesine dayanmaktadır. "Adalet" ismi de Allah'ın "Adl" isminden gelmektedir yani dengelemek, hakkaniyet ve istikamet üzerine olmak. Aynı zamanda, adaletin bir zıt anlamı da vardır, haktan sapma anlamına da gelebiliyor yani Arapça'da bir harf değişikliğiyle mana tam zıttı bir hâl alabiliyor. Yani nasıl ki yılan su içer, zehir üretir; bal arısı da su içer, bal üretir; adalet de iyilerin elinde oldu mu adalet üretir, kötülerin elinde oldu mu zulüm üretir. Dolayısıyla bu dengeye çok dikkat etmek gerekiyor.

Şimdi, bu dengenin ne tarafta olduğunu bilebilmemiz için bizim objektif bir şekilde, ilkesel yaklaşımlarla bir değerlendirme yapmamız gerekiyor.

Bakın, yani bunu üzülerek söylüyorum, İslam ülkelerinde bir AİHM gibi ya da bir uluslararası kuruluş nezdinde üst mahkemeler yoktur ama Batı dünyasında vardır. İslam ülkelerindeki Müslümanlar, kendi ülkelerindeki hakkaniyetsizlikten dolayı Batı ülkelerindeki mahkemelere başvurmak zorunda bırakılıyor. Bu, aslında Orta Doğu'daki bütün İslam ülkelerinin büyük bir ayıbıdır. Neden bizler, neden İslam ülkeleri, Müslüman ülkeler Batı'daki uluslararası diğer hak, hukuk kurumlarına başvurmak zorunda bırakılıyor da neden hiçbir Batı, Avrupa ülkesi hiçbir İslam ülkesinin mahkemesine başvurmuyor? Yani haşa, Allah'ın "Adalet" ismi Avrupa'da, Batı'da farklı, İslam ülkelerinde farklı mı tecelli ediyor? Bu sorunun cevabını bizim kendimizi eleştirerek, bir öz eleştiride bulunarak vermemiz gerekiyor.

Hiç şüphesiz, Sayın Bakan -üzerime farzdır bunu söylemem- benim inancıma göre, adaletten sorumlu bir bakan Allah'ın nezdinde o ülkede olup biten bütün adaletsizliklerden birinci derecede sorumludur çünkü Allah'ın o "Adl" isminin o ülkedeki, o zamandaki, o coğrafyadaki mümessilidir, temsilcisidir yani birinci dereceden adalete, Allah'ın "Adl" ismine karşı bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk perspektifinde hareket edilmesi bizim temennimizdir, isteğimizdir.

Bin dört yüz yıllık İslam geleneğimiz var, referansımız var; özellikle, adaletiyle meşhur Hazreti Ömer'i biliyoruz, Hazreti Ali, Peygamberimiz ve birçok sahabe. Yani bunlar bize referans olması gerekirken bin dört yüz yıldır bu adalet meselesini İslam ülkeleri kendi aralarında çözememiştir, yapboz tahtasına çevirmiştir. Örneğin, iki temel kriteri, esası söyleyelim, Peygamber (ASM) buyuruyor: "Kendine yapılmasını istemediğin şeyi bir başkasına yapma." Bu bir. İkincisi: "Kendin için istediğini kardeşin için de isteyeceksin." Biz bunları esas alırsak hiçbir adaletsizlik olmaz, hiçbir zulüm olmaz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslan.