GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:113
Tarih:18.07.2017

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün yapılan görüşmeler sırasında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Naci Bostancı, bu kürsüden Fetullah Gülen terör örgütünün 17-25 Aralık tarihinden önce terör örgütü sayılamayacağını ama o tarih milat kabul edilerek o tarihten sonra terör örgütü sayılması gerektiğini çünkü o tarihte kendilerine karşı cemaatin bir kumpas ve darbe girişiminde bulunduğunu, bunun da millî iradenin gasbına yönelik bir şey olduğundan terör örgütü sıfatını o gün kazandıklarını söyledi, yersen.

Ben, şimdi, arkadaşlar, cemaatin terör örgütü olup olmadığını geçmişten sadece birkaç örnekle size anlatmak istiyorum. Örneğin, Hrant Dink öldürüldüğünde bu cinayetin basit bir çocuk işi olmadığı, cinayete azmettirenlerden soruşturmayı engelleyenlere kadar geniş bir ağın işi olduğu belliydi; olağan şüphelilerden biri Gülen cemaatiydi. İşin üzerine gitmediniz veya gidemediniz, cemaatin suçlanmasına ise şiddetle karşı çıktınız. Cemaat Türkiye'nin emniyet ve hukuk sistemine kastettiğinde de sesiniz çıkmadı, terör örgütü olmadı. Örneğin, KPSS soruları çalındığında bu işin bir defaya mahsus gerçekleşen basit bir hırsızlık olmadığı belliydi, devlette kadrolaşma kastı taşıyan bir iş olduğu, muhtemelen daha önce ve sonra defalarca tekrarlandığı belliydi; olağan şüpheli yine Gülen cemaatiydi. Milletin çocukları iyi puan alacağız, bir işe gireceğiz ümidiyle haftalarca, aylarca çalıştılar, yok canlarından KPSS harçlarını yatırdılar, sınavda saatlerce terlediler, cemaat onların emeklerini çaldı. O zaman cemaat yine terör örgütü olmadı. Cemaat milletin çocuklarının hakkını gasbederken sesiniz hiç çıkmıyordu. Ordunun içinde darbe yapmaya teşebbüs ettiği tahmin edilen birileri tespit edildiğinde alakalı, alakasız bir yığın subay tuhaf gerekçeler ile düzmece delillerle, hatta onlara bile tenezzül edilmeden içeri atıldı. Eğer birtakım darbeciler vardıysa onların yakalanmaması ihtimalini de göze alarak sulandırılan bu davalarda hedef Silahlı Kuvvetlerdi; olağan şüpheli yine Gülen cemaatiydi. Cemaatin memleketin ordusuna kumpas kurduğunu bildiğiniz hâlde, o davaların savcısı ilan ettiniz kendinizi. Aleni hukuksuzluklarla itiraz edeni darbeci ilan ettiniz, zarara uğrayan yönettiğiniz ülkenin ordusu olduğunda sesiniz çıkmadı, bu işi yapanları terör örgütü ilan etmediniz ama 17-25 Aralık skandalı patladığında her nasılsa "şıp" diye teşhis ettiniz suçluyu. Dink cinayetinde, KPSS hırsızlığında, Ergenekon, Balyoz sahtekârlıklarında bir türlü teşhis edemediğiniz cemaati sizin hırsızlıklarınız ortaya çıktığında birden teşhis ettiniz. Sizden başka herkesin "Bu işte cemaat var." dediği onlarca olayda "Ne alakası var?" diye yukarılara bakıp ıslık çalarken 17-25 Aralıkta birden cemaati terör örgütü ilan ettiniz. Nasıl kandırılırsınız diye tartışmalara girmiyorum, işaret ettiğim şey başka. Sizden başkaları cemaatten zarar görürken kılınız kıpırdamadı, umurunuzda olmadı; memleketin kurumları imha edilirken cemaate yardım ettiniz, milletin gariban çocuklarının hakları KPSS marifetiyle gasbedilirken seyrettiniz. Cemaat size saldırdığında gördük, meğer ne kadar cevvalmişsiniz.

"Millet, millet" deyip, "devlet, devlet" deyip durmayın. Ne millet, milletin çocukları umurunuzda ne de devlet. Milletin çocuklarının hakkının gasbedilmesi sizi harekete geçirmiyor, devletin kurumlarının imha edilmesi sizi harekete geçirmiyor ama hedef siz olduğunuzda, sizin hırsızlıklarınız ortaya çıktığında cemaat terör örgütü oluyor. Gülen cemaati terör örgütü, hep öyleydi, milletin hakkına, hukukuna göz koymuş, devleti ele geçirmek için uzun vadeli planlar yapan bir terör örgütü. Bu terör örgütü onca yıllık faaliyetinde biricik doğru iş yaptı, yapılan hırsızlıkları ortaya serdi, o zaman da terör örgütü oldu.

Saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hakaret etmeseniz daha iyi olurdu Sayın Yüksel.