| Konu: | Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 18.07.2017 |
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasından sonra bir kez daha Türkiye'nin gündemine adalet duygusu oturdu.
Şimdi, Sayın Bakan, bir milletvekilinin yurt dışına kaçma teşebbüsü var mı, kaçma ihtimali var mı? Bir milletvekili neden tutuklu olarak yargılanır? Bakın, buna ilişkin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları var, Anayasa Mahkememizin iki tane örnek kararı var; bir, Balbay kararı var, Haberal kararı var; bir de Can Dündar davasında verilen karar var. Kamu yararı açısından düşünün, bir milletvekilinin şu anda Maltepe Cezaevinde yatması mı -kamu adına, yarışan hakların- burada yasama görevini yapması mı kamu yararına daha uygundur, orada tek başına infaz edilmesi mi? Şimdi, biz buradan şunu anlıyoruz, bize Enis Berberoğlu üzerinden deniliyor ki: "Ey milletvekilleri, ayağınızı denk alın; Hükûmete karşı yapacağınız muhalefette sizi de casusluk, eften püften bir davayla suçlarız, MİT'ten belgeleri göndeririz, doğru cezaevine göndeririz." Tablo bu. Yani Enis Berberoğlu üzerinden Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri açıkça tehdit ediliyor. Aslında, millî iradenin kendisi tehdit ediliyor.
Sayın Bakan, bakıyorum, Enis Berberoğlu olayı bir; iki, daha dün Yeliz adında bir kız Kocaeli gazetesinde eleştirel bir yazı yazıyor, gözaltına alınıyor. Twitter'dan, Facebook'tan öğrenciler, gençler düşüncelerini ifade ediyor, gençler takibata uğruyor, gözaltına alınıyor, hapse tıkılıyor. Burası neresi? Bakın, bugün Genel Başkanımız ifade etti, Türkiye'nin insan hakları alanında yüz akı olan Profesör Doktor İbrahim Kaboğlu'na, neden görevinden atıldığına ilişkin defalarca müracaat etmesine rağmen Bakanlık hâlâ bir yanıt vermiyor. Ben burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda soruyorum: Sayın Bakan, sarayı olan ama adaleti olmayan saraylarıyla, bakanlığı olan ama adaleti olmayan bakanlıklarıyla Türkiye, adaletsiz bir ülke hâline geldi.
Şimdi, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda devletin yaptığı bir işlemin beş unsur yönünden inceleneceğini, hukuka uygunluk denetiminden geçeceğini biliyoruz; kanun maddesi bu, biz çıkardık. Yetki, şekil, sebep, konu, maksat unsurları yönünden o idari işlemin denetlenmesi gerekiyor. Peki, soruyorum: İbrahim Kaboğlu'nu hangi hukuksal sebeple mesleğinden ihraç ettiniz? Bunun bir cevabı var mı? Yok. O zaman hukuk devleti nedir? Hukuk devleti, devletin icraatlarının her birisinin yargısal denetimde olmasıdır. Var mı? OHAL uygulamalarından beri atılan hiçbir memuru, hiçbir kamu görevlisini biz yetki, şekil, sebep, konu, maksat unsurları yönünden denetleyemiyoruz, denetlenmiyor. Bunun adı "hukuk devleti" değil, bunun adı literatürde açıkça "dikta devleti".
Bakın, belediyelerimiz aynı şekilde. Bugün, bizim Edremit Belediye Başkanımıza bir mahkeme kararı gönderiliyor, 2015'te bir başka beldenin belediye başkanı, oradan kendi görev alanına girmeyen bir şeyle ilgili ilişkilendiriliyor, mahkemeye veriliyor. Diyor ki Başkan bana: "Benim yetki alanımda olmayan bir şeyle ilgili ben sorumlu tutuluyorum." Ve burada, bölge idare mahkemesinde Belediye Başkanımıza ceza veriliyor. Güre Belediyesi Başkanıydı, şimdi Edremit Belediyesi Başkanı bu Başkanımız, diyor ki... Kırk beş gün süreyle bu Başkanımız Başkanlık makamından ayrı kalacak şu anda. Şimdi soruyorum: Burada ben milletvekiliyim, milletvekilliği görevimle ilgili bana bir ceza veriliyor ama ben milletvekilliği görevimi bırakıyorum, başka bir görevdeyim, sonra bana Meclise girmeme cezası veriliyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Sayın Bakan, bakın, Türkiye'de adaletin dengesi bozuldu. Hep birlikte Türkiye'de herkese lazım olan adaleti, yargı bağımsızlığını, hukuk devletini mutlaka kurmamız lazım; aksi hâlde, büyük hukuk garabetleriyle Türkiye adaletin, gerçekten insan haklarının en fazla ihlale uğradığı bir süreci yaşayacaktır.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Havutça.