| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 18.07.2017 |
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekilimiz ve arkadaşları tarafından Cerattepe'nin ihale süreci ve mahkeme süreçleriyle ilgili Meclis araştırması komisyonu kurulmasına dair Cumhuriyet Halk Partisi önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisine baktığımız zaman temelde üç konunun dile getirildiğini düşünüyorum. Birisinde ihale sürecine fesat karıştırıldığının, bir diğerinde mahkemenin karar veriş sürecinde siyasi baskıların yapıldığının, bir diğerinde de maden şirketi ile siyasilerin ticari ilişki içerisinde olduğunun iddia edildiğini görüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Çevre de yok mu Başkan?
İSRAFİL KIŞLA (Devamla) - Bakarsanız içerikte genelde bu var.
Sayın Başkan, değerli üyeler; tabii, ihaleye fesat karıştırılma meselesi çok önemli bir iddiadır. Bu ihale sürecini Uğur Bey defalarca burada gündeme getirmiştir ve her defasında da dönemin bakanları bu süreçle ilgili gerekli cevapları vermişlerdir. Tabii, Türkiye bir hukuk devletidir. Bütün bakanlıklarda her gün yüzlerce ihale yapılmakta, bu ihalelere itirazlar olmakta, Kamu İhale Kurumu diye bir kurum bu şikâyetleri incelemekte ve eğer somut deliller varsa mahkeme süreçleri de bu ihale sürecinin bir parçası olarak devam etmekte. Şimdi, yıllardır yani bu ihaleye fesat karıştırıldığı iddia edilmesine rağmen, bunun esas gündem edilmesi gereken yer mahkemeler olmasına rağmen somut delillerle savcılıklara bugüne kadar bir şikâyette bulunulmamıştır veya açılmış bir mahkeme yoktur. Olsa da birçok ihalenin iptal edildiği gibi bu ihale de iptal edilebilir veya mahkeme, lehine karar verebilir. Onun için, bu, ihaleye fesat karıştırılma meselesi mahkemelerin ve savcılıkların görev konusudur.
İkincisi, mahkeme kararının siyasi olduğu, siyasetçilerin mahkemeye talimat verdikleri ve sair hususlar. Bu konuda duyarlı olan bütün arkadaşlarla, Artvin'deki sivil toplum kuruluşlarıyla, siyasi parti temsilcileriyle, bu konuyu, Ahmet Davutoğlu Bey Başbakanken, Çankaya Köşkü'nde Uğur Bey'in de olduğu bir ortamda hep birlikte değerlendirdik. Tabii, mahkeme sürecinin beklenmesi hepimizin talebiydi ama tabii, mahkemenin verdiği karara da saygı göstermek hepimizin vazifesi çünkü onun ötesinde bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Faaliyet yapma imkânı olmasına rağmen şirkete de "Mahkeme sürecini bekleyeceksin ve bu süreçte hiçbir şey yapmayacaksın." dendi.
Maalesef bir alışkanlığımız var değerli arkadaşlar, eğer mahkeme bizim arzumuz doğrultusunda karar vermişse o karar adil, o mahkeme tarafsız; eğer hoşumuza gitmeyen bir karar verilmişse de o zaman o mahkeme heyeti satılmış, o karar siyasi, o karar gayriadil ve sair eleştiriler yapıyoruz. Doğrusu, hukuku yıpratmamanın, adalete saygı duymanın hepimizin hassasiyet göstermesi gereken bir husus olması gerektiğini düşünüyorum. Hele hele, mahkemelere siyasilerin talimat verdiğini iddia etmek çok ciddi bir iddiadır ve suçtur. Aslında bu konuda somut bir delil varsa bunun da mahkemelere konu edilmesi ve savcılıklara bir an önce suç duyurusunda bulunulması lazım.
Mahkemelerin, tabii, siyasilerin talimatlarıyla karar verdiğini iddia etmek, gerçekten, Türk yargısı adına bir bühtan olur ve bir haksızlık olur ve bunu da Türk yargısının hak etmediğini düşünüyorum.
Tabii, mahkemeler de ellerindeki delillere göre, bilirkişi raporlarına göre karar veriyorlar. Ben, mahkemelerden ziyade, bilirkişi müessesesini ve bilirkişiliği birazcık eleştirmek istiyorum. Bilirkişiler ideolojik hareket etmemeli, bilirkişiler bilimsel rapor vermeli, siyasi hareket etmemeli ve bilirkişilerin gerçekten aynı konuyla ilgili birbirine zıt raporlarını gördüğümüz zaman bilirkişi müessesesine olan güven de zedelenmekte.
Bir rapora bakıyorsunuz, Artvin batar, biter, Artvin'de hayat diye bir şey kalmaz; bir rapora bakıyorsunuz, Artvin'de ne heyelan olur ne ekolojik denge zarar görür ne suyu zarar görür. O da üniversitede öğretim üyesi, ona da bakıyorsunuz üniversitede öğretim üyesi.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sizin vicdanınız ne diyor?
İSRAFİL KIŞLA (Devamla) - Burada, ticari ilişkilerle, siyasi bağlantılarla veya ideolojik saplantılarla verilen kararlarda aslında eleştirilmesi gerekenin bilirkişilik müessesesi ve bilirkişilik yöntemi olduğunu düşünüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sizin düşünceniz ne?
İSRAFİL KIŞLA (Devamla) - Ben düşüncemi söyledim, bilirkişilik konusunu eleştirdim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sizin vicdanınız ne diyor?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Vicdanınız ne diyor?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Artvin bunda rahat mı?
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
İSRAFİL KIŞLA (Devamla) - Ben Artvin'le ilgili kendi konuma geleceğim.
Üçüncüsü, şirkette siyaseten rant bağlantısı olduğunun iddia edilmesi. Bu da çok ciddi bir iddiadır ve siyasetçiler tarafından yapılması doğru değildir. Hepimiz siyaset müessesesinin itibarını yükseltmek zorundayız. Ben de Artvin'de siyaset yapan bir milletvekiliyim ama şu ana kadar ne milletvekili ne il başkanı -her düzeyde bir kişi- kendi çıkarlarını ülke çıkarlarının üstünde görürse böyle bir siyasetçinin yüzüne tükürmek lazım. Böyle bir belgeniz, bilginiz varsa lütfen bu konuyu da mahkemelerin gündemine taşıyın ve gerçekten de gereken yapılsın yani siyasetçi ülkesine, milletine hizmet etmek için vardır. Sizler de doğru bildiğiniz yönde siyaset yapıyorsunuz biz de doğru bildiğimiz yönde siyaset yapıyoruz.
Burada bu üç konunun da bir mahkemeler konusu olduğunu, savcılık meselesi olduğunu, buranın gündem konusu olmadığını düşünerek grup önerisi konusundaki eleştirilerimi bir kenara bırakıp, şimdi Artvin ve maden konusundaki görüşlerimi arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Artvin iki şeye alışmak zorunda, birisi barajlar -alıştık- birisi de maden. Bundan kaçınmamız mümkün değil. Bu, bir gerçek, Artvin'in gerçeği.
Şu anda Yusufeli'de maden çalışması var. Yeni ilçeyi kuruyoruz, yolu bile geçirtmediler, "Burada çok ciddi bir altın rezervi var." diye maden çalışması başladı.
Şimdi, ülkenin çıkarları için Yusufeli ilçesi, bir baraja feda edildi, ilçe kalkıyor, şimdi, oradan da yolu öbür güzergâha geçirdik, "Maden var." diye. Niye? Ülke ekonomisi için.
Artvin'in merkez köyü, Aşağı Maden, Yukarı Maden; şu anda madencilik faaliyeti var.
Benim Şavşat'taki ilçem Dereiçi, şu anda sondaj çalışmaları yapılıyor. MTA, Artvin'in pek çok yerinde şu anda sondaj ve maden araştırma çalışmaları yapıyor.
Şimdi, tabii, bir yatırım, yapılması gereken yerde yapılır. Yani her şeye karşı olanları ikna etmek mümkün değil ama benim, Artvin adına duyarlılığı olan, sağduyu sahibi insanlar olarak iki tane talebim var, iki mesele. Bir, bu faaliyetleri yaparken Artvin ve Artvinlinin en asgari zararını temin etmek, zararı minimize etmek, çevreye de zararı minimize etmek. Bu, çok önemli. İkincisi, Artvin ekonomisini güçlendirmek, Artvin'in zenginleşmesi. Bu külfete Artvin tahammül ediyorsa, fedakârlık ediyorsa, Artvin halkı da, Artvin de bu nimetten istifade etmelidir.
Bakın, barajlar konusunda... Birçok ildeki barajlar o ilin sulaması içindir, Artvin'deki barajların hiçbiri sulama için değildir; ülke enerjisine, ülke ekonomisine katkı içindir ve Artvin'in, bütün barajlar tamamlandığı zaman, ülke ekonomisine yıllık 1 milyar dolara yakın getirisi olacak. Artvin böyle bir il ama Artvin halkının buradan bir faydası var mı? Acaba enerjiyi 5 kuruş ucuza mı veriyorlar Artvin'e? Hayır. Ama hiç olmazsa maden konusunda, bir, şirketler, hangi şirket olursa olsun ÇED kurallarına riayet etmeli; iki, devlet yetkilileri de ülkemizin, Artvin'in çıkarlarını koruma noktasında, sağlık il müdürlüğü, DSİ, çevre şehircilik il müdürlüğü ve belediye olsun, kim olursa olsun Artvin halkının hakkını ve hukukunu korumalı, ÇED kurallarının dışına, hukukun dışına çıkmaya asla izin vermemeli.
Bir diğeri de, bu madenlerle ilgili, Allah aşkına, yerel yönetimlerin, belediyelerin ve il özel idarelerinin payları artırılsın ve Artvin bu madenlerden hiç olmazsa zenginleşsin, Artvin halkı kalkınsın diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kışla.