| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 18.07.2017 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün de burada yine gündem dışı bir konuşma yapmıştım. Cerattepe Artvin'in bitmeyen bir yılan hikayesi. Yirmi beş yıldır süren bir çevre mücadelesi var. Yirmi beş yıldır Artvinliler kendi tepelerinde bir maden cinayetine karşı, çıkartılmak istenen bir maden cinayetine karşı dik durmaya çalışıyorlar ve bir hukuksal mücadele, bir çevre mücadelesi yürütmeye çalışıyorlar değerli arkadaşlarım ve bu yirmi beş yılda gerek Rize gerek Erzurum İdare Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar Danıştaydan geçerek onandı ve verilen kararlarda maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden şöyle bir karar ortaya çıktı, denildi ki: "Eğer burada bir madencilik faaliyeti yapılırsa ya 'Artvin' ya 'maden' demek zorundasınız, bir tercih yapmak zorundasınız."
Artvin, Türkiye'de herhangi bir şehre benzemeyen bir şehir. Türkiye'de bütün kentler birbirine benzer, Artvin sadece kendine benzeyen bir kent. Neden? Çünkü yüzde 60, yüzde 70 eğimi olan bir kentte yaşıyoruz değerli arkadaşlarım. Şimdi siz bu kentin üzerinde bir madencilik faaliyeti yapmaya çalışıyorsunuz, bu kenti bir anlamda yok etmeye çalışıyorsunuz. O nedenle, Artvinliler kendilerini yok etmek isteyen, yaşam alanlarını ortadan kaldırmaya çalışan bir madencilik faaliyetine karşı direnmeye çalışıyorlar; yirmi beş yıldır onurlarıyla, şerefleriyle, haysiyetleriyle büyük bir mücadele veriyorlar. Bu mücadeleyi veriyorken siyasi kimliklerini kenara bıraktılar, siyasal düşüncelerini buzdolaplarına koydular, Artvin kimliklerini ön plana çıkardılar; çocuklarımıza gelecekte güzel bir dünya, güzel bir çevre bırakabilmek için onurlu ve haysiyetli bir mücadeleyi yerine getirdiler.
Değerli arkadaşlarım, 2012 yılına kadar bu mücadele onurlu bir şekilde devam etti. 2012 yılında, ne yazık ki Hükûmetiniz tarafından yapılan hilkat garibesi bir ihale sözleşmesiyle, paket ihaleyle, bildiğiniz bir yandaş firmaya paket olarak teslim edildi. Değerli arkadaşlarım, burada ben belki otuz kere konuşma yaptım. Eğer buna ilişkin ciddi anlamda bu ihalenin şartnamesine ilişkin bir Meclis araştırması önergesi bu Parlamentoda kabul edilmiş olsaydı da bir ihalede nasıl yolsuzluk yapıldığını, nasıl hırsızlık yapıldığını görseydiniz siyasal kimliklerinizi kenara koyarak bu hırsızlığı gördüğünüz zaman sizlerin de tüylerinin ürpereceğine inanıyordum. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, ne yazık ki yapmış olduğumuz bütün bu mücadeleler, konuşmuş olduğumuz bütün bu söylemler bir duvara karşı konuşmanın ötesine geçemedi değerli arkadaşlarım.
Şimdi, hemen arkasından daha önce, daha yakın zamanda 2013 yılında davaları kazanmış olmamıza rağmen, Rize İdare Mahkemesinin bu kararlarında bilirkişiler "Ya Artvin ya maden." demesine rağmen, maden çıkarılmamasına ilişkin tespitlerine rağmen ve bu karar Danıştayın 14. Dairesinden geçmiş olmasına rağmen, yeni bir hukuki durum ortaya çıkardılar değerli arkadaşlarım. Bakın, Danıştayın kararı burada, 24 sayfa, 24 sayfa karar var; 750 kişi tarafından açılan Türkiye'nin en büyük çevre davası. Bu kararın 19 sayfasında sadece davacıların ismi var. Kararı ayrıntılarıyla inceledim değerli arkadaşlarım -yirmi beş yıla yakın avukatlık yaptım- kararın sadece bir paragrafında -bakın, dikkat edin, burada her partiden hukukçu olan arkadaşlarım var- sadece 2 kelimeyle geçiyor, diyor ki, aynen şöyle, hiçbir şey yok bu kararda: "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49/1 fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbiri yoktur." diyor, başka hiçbir şey yok değerli arkadaşlarım. Bu kararı veren kim? Hep söylüyoruz Danıştay 14. Dairesi; yok öyle bir şey arkadaşlar, Danıştay 14. Dairesi bir tüzelkişiliği ifade ediyor, kararı verenlerin adlarını sayayım, bu kahramanlar kendilerini bilsinler: Daire Başkanı Levent Artuk; üyeler Ahmet Arslan, Osman Tural, Nedret Engin, Mahmut Ballı. Bu karar yaşadıkları müddetçe yafta gibi boyunlarına yapışacaktır değerli arkadaşlarım.
Danıştaya siyasi bir müdahale olmuştur, bakın bunu açıkça ifade ediyorum, Danıştaya bir siyasi müdahale olmuştur. Neden diyorsunuz, neden müdahale olmuştur? Bakın, bu mektup bana 2016 yılında bir cezaevinden yazıldı, iadeli taahhütlü geldi değerli arkadaşlarım. Bu mektubu, Rize İdare Mahkemesinde daha önce lehimize karar veren ve şimdi -FETÖ soruşturması da olabilir, neden olduğunu bilmiyorum- tutuklanan hâkimlerden bir tanesi yazdı, bana "Sayın milletvekilim, Rize'deki duruşmada çıktın 'Sadece Berlin'de hâkimler yok, Rize'de de hâkimler var.' demiştin. Bak, biz Rize'deki hâkimlerden biriyiz, bize siyasi baskı yaptılar. İnanılmaz baskılarla karşı karşıya kaldık; onurumuzla, şerefimizle, haysiyetimizle dimdik durduk, o baskılara direndik; bugün cezaevindeyiz." dedi. Arkadaşlar, güç çok büyük bir güç; bu güçle baş etmek var ya, olağanüstü bir şey.
Bakın, Artvin'de şu anda devlet yok, çok açık ifade ediyorum, devletin valisini filan kenara koyuyorum. Artvin'de devleti teslim almış bir iş adamı var değerli arkadaşlarım; kolluk da onun emrinde, her şey onun emrinde. Şu anda Artvin'de...
Bakın, siz, Sayın Cumhurbaşkanıyla alakalı kıyamet kopartıyorsunuz, haklısınız da. "Almanya'da Hamburg'ta G20 Zirvesi'nde neden konuşma yapamadı?" diyorsunuz; haklısınız, tamam, bir şey demiyoruz. Değerli arkadaşlarım, Misakımillî sınırları içerisinde Artvin'de miting yapmak yasak, konuşmak yasak. Birer aylık periyotlar hâlinde Artvin Valisi -ona da bir şey demiyorum, o da sonuç olarak bir bürokrat, siyasi iradenin emrinde- bir emir veriyor, diyor ki: "Artvin'de Cerattepe'yle alakalı herhangi bir düzenleme yapamazsın." Artvin Türkiye'nin en huzurlu illerinden bir tanesi; terör yok, terörle alakalı bir problem yok, anarşi yok. Peki, ben size soruyorum: Artvin'de buna ilişkin niye düzenleme yapılır, niye mitinglerle alakalı yasak koyulur, niye toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle alakalı düzenlemelerde bulunulur? Neden arkadaşlar? Çünkü bir iş adamı öyle istiyor değerli arkadaşlarım, bir iş adamı öyle istiyor. Diyor ki: "Ben altını çıkartacağım. Oradan gerekli... Kent ne olursa olsun."
Değerli arkadaşlarım, bakın, bizim kentimiz küçük bir kent. Artvin belki coğrafyanın en öbür tarafında -ben Artvin'i burada çok konuşuyorum, Türkiye'ye ezberlettirdiğimi biliyorum- ama o küçük kent bize bir şey öğretti değerli arkadaşlarım: O küçük kent yeri gelince kırılmayı ama eğilmemeyi öğretti; o kent bize doğru olmayı öğretti; o kent bize onurlu olmayı, şerefli olmayı, haysiyetli olmayı öğretti; o kent bize o memleketin koşulları ne olursa olsun satmamayı öğretti değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) O memleketi satamayız, o nedenle kalkıp da -bir kere daha söylüyorum- bir iş adamının ihtiraslarına bir kenti kurban edemeyiz değerli arkadaşlarım.
Bakın, bu konuda Başbakana bu ihale yolsuzluğunu anlatabilmek için 30 Kasım 2016'da Sayın Başbakandan randevu talebinde bulundum. Artvinliler olarak, Sayın Ahmet Davutoğlu Başbakanken -sayın milletvekilimiz de biraz sonra konuşacak- hep beraber gittik; Artvin heyeti olarak anlatmaya çalıştık, "Bakın, buradaki yolsuzluk çok büyük. Bu, sadece bir iş adamının ihtirası değil, bunun bir siyasi ayağı var." Hani "FETÖ'nün siyasi ayağı var." diyoruz ya. "Bakın, bu ihalede bir siyasi ayak var ve çok büyük bu siyasi ayak. Bakın, bunu başka boyuta taşıyorlar." dedik. Bunu Başbakana birinci elden anlatmaya çalıştım. Buradan Başbakanı sizin gruba şikâyet ediyorum. Dokuz aydır Başbakandan randevu alamıyorum bir ilin milletvekili olarak, Artvin'in milletvekili olarak. Benim Başbakanla ne işim olur, borç para istemek için Başbakandan randevu istemiyorum, Artvin'in derdini anlatmak için Başbakandan randevu istiyorum. Baktım altından kalkamıyorum kendisine sözlü sorular, yazılı sorular sordum "Bana ne zaman randevu vereceksiniz?" diye.
Buradan sesleniyorum: Sayın Başbakan, bana ne zaman randevu vereceksiniz? Bakın, Artvin olaylara gebe.
Bakın, bu mahkeme kararını kabul etmiyoruz. Bakın, bu, Danıştay kararının son sayfası. Danıştay kararıyla alakalı burada hiç... Bu kararı yırtıp atıyorum, bu kararı kabul etmiyoruz değerli arkadaşlarım altında yirmi tane de imza olsa. (CHP sıralarından alkışlar) Bu karar hukuki karar değildir, bu karar yasaya uygun değildir, bu karar paket karardır arkadaşlar, paket karar. Bu karar kimi bağlar biliyor musunuz? İhaleyi yapan şirketin başındaki adamı bağlar...
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Kimdi o adam?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - ...Artvin Valisini bağlar, tarafları bağlar. Beni bağlamıyor Artvin'in milletvekili olarak, bu kararı tanımıyorum.
Bakın, ben inşaat mühendisi değilim, mimar değilim, kimse yanlış anlamasın ama ben hukukçuyum, kararın ne olduğunu biliyorum değerli arkadaşlarım. Paket ihaledir, size bunu anlatmaya çalışıyorum. Hep diyorsunuz ya: "Vicdan, hukuk, hak, adalet." Onun için 500 kilometre yürüdük. İşte, burada adaletle alakalı ciddi anlamda bir problem var değerli arkadaşlarım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Artvin'e adalet istiyoruz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Cerattepe'de sıkıntılar var. Cerattepe'de yasaklar koyarak, birer ay, birer ay bunları öteleyerek bunları engellemeniz mümkün değil değerli arkadaşlarım. Artvin halkının bir iradesi var. Ora bizim yaşam alanlarımız; biz orada yaşadık, orada doğduk, bir yere gideceğimiz de yok. Yarın emrihak vaki olduğu zaman gene gideceğimiz yer, cenazelerimizin gideceği yer Artvin. Bakın, bugün Artvin'de o mücadeleyi veren bir büyüğümüzü toprağa verdik. İnsanlar Cerattepe'ye bakıyorlar, düz bir yer değil değerli arkadaşlarım. Yarın bir gün bir felaket olduğu zaman, Artvin'de onlarca, yüzlerce, binlerce insan... Allah göstermesin, bir felaket olduğu zaman benim bu konuşmamı televizyonlarda birinci olarak yayınlayıp "Zamanında Uğur Baykaktutan bunları dedi." diye hayıflanacak mıyız değerli arkadaşlarım? Yeri geldiği zaman doğruyu yapmak zorundayız.
Bakın, ihaleden bu tarafa doğru, mahkeme kararlarından bu tarafa doğru ciddi anlamda bir yolsuzluk var, hırsızlık var; açıkça söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Kim yolsuzluk yapmışsa, kim hırsızlık yapmışsa, kim bu mahkemeye müdahale etmişse, kim Rize hâkimlerini telefonla aramışsa, kim Danıştayda gidip o hâkimlerle oturup kalkmışsa, onlara siyasi müdahalede bulunmuşsa onun Allah belasını versin diyorum değerli arkadaşlarım, başka herhangi bir şey söylemiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Beddua etmeyin Sayın Bayraktutan.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Bunu kabul etmemiz mümkün değil değerli arkadaşlarım. O nedenle sözlerimi bitirirken şunu bir kere daha ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım, Cerattepe beni iyi dinlesin: Cerattepe bizim onurumuz, namusumuz, şerefimiz. Eğer biz Cerattepe'yi bu işgalcilere terk edersek suyu cenazemizi yıkasın, ağaçları tabutumuz olsun, toprağı mezarımız olsun; dilimiz lal olsun, gözümüz kör olsun. Cerattepe'yi yağmacılara teslim etmeyeceğiz.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.