| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 18.07.2017 |
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye olarak maalesef hızlı bir şekilde siyasal ve ekonomik bir açmaza doğru ilerliyoruz. Biz burada ne zaman kalksak konuşsak emin olun gerçekten büyük bir vicdan muhasebesi yaparak milletimizden aldığımız bu yetkiyi layıkıyla yerine getirebilmek amacıyla gördüğümüz yanlışları objektif bir gözle dile getirmeye, sizlerin de gözünü açmaya çalışıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye 15 Temmuz darbe girişimini yaşadıktan sonra Türkiye'de OHAL ilan edildi ve bu OHAL ilanıyla birlikte Parlamentonun baypas edildiği, işlevsiz bırakıldığı bir süreci yaşıyoruz. Bakın, Türkiye esasında jeopolitik konumu itibarıyla, doğal yapısı itibarıyla dünyanın en güzel, en kıymetli ülkelerinden biri, kıymetini bilmek lazım. Türkiye jeopolitik açıdan çok değerli, bununla birlikte kendi öz kaynakları sınırlı olan bir ülke. Bundan kastım şu: Türkiye'nin Orta Doğu ülkeleri gibi öyle sınırsız doğal gaz rezervleri falan yok, petrol rezervleri yok. Türkiye eğer geleceğe emin adımlarla ilerlemek istiyorsa, sağlam temellerle yürümek istiyorsa Türkiye'nin çok sağlam bir hukuk yapısının olması lazım, şeffaf bir yönetiminin olması lazım. Şu an OHAL altındaki bir Türkiye'ye yabancı ülkelerden -kara parayı kastetmiyorum, temiz para, yani sağlıklı bir yatırım ortamının oluşup da Türkiye'deki hukuk sistemine güvenip- insanlar bu yatırımı yapmazlar ve bunun neticesinde de Türkiye hızla kendi içine kapanır, yalnızlaşır ve yoksullaşmaya da devam eder.
Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi, OHAL ilan edildi. OHAL'in ilk ilan edildiğindeki gerekçe FETÖ'yle mücadeleydi. Hadi bunu biraz daha genişletelim, bunu şöyle ele alalım, diyelim ki Türkiye çok sayıda terör örgütüyle mücadele ediyor, tüm terör örgütleriyle mücadele olarak ele alalım, bunun da makul, belli bir sürede yerine getirilmesi lazım. Nitekim, ilk OHAL ilan edildiği zaman, hatırlarsınız, Hükûmet sözcüsü şöyle bir açıklama yapmıştı: "Üç aylık süre aldık ama o kadar dahi kullanmayı düşünmüyoruz." Yani bunu çok kısa bir düzenleme... O zaman Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklaması da bu şekildeydi. "Çok kısa bir süreliğine OHAL ilan edilmiş olacak ve ondan sonra OHAL kalkacak." şeklinde açıklamalar vardı. Şu an artık Genel Başkanınız "OHAL niye kalksın?" diyor arkadaşlar. Bu, hepinizin inkârıdır. Milletin size verdiği yetkiyi elinizden alıyorlar ve sizler ses çıkarmıyorsunuz. Biz burada dil döküyoruz. Bu Parlamento, Gazi Meclis hak ettiği saygıyı görmeli, bu iradeyi biz burada sergileyebilmeliyiz diyoruz maalesef siz kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Burada Türkiye'nin yaşadığı tüm sıkıntılar böyle komplo teorileriyle açıklanabilecek durumda değil.
Bugün İstanbul'da bir sel olayı yaşanıyor, bakın, hiçbir sorumluluk, en ufak bir sorumluluk hissetmiyorsunuz. Neredeyse yirmi beş yıldır İstanbul'u siz yönetiyorsunuz. İstanbul'da -yağan yağmuru- artık çok basit bir şekilde kanalizasyon şebekesinin çok sağlam olması lazım. Böyle bir dünyada, 21'inci yüzyılda yaşıyoruz. Yani "mega şehir" diyoruz, İstanbul bir yağmurda kilit hâline geliyor, kriz masaları kuruluyor, kimlerin ne kadar zararı var filan diye tespit ediliyor. Yani duyan da zannedecek ki böyle 8-9 şiddetinde -Allah korusun- deprem oldu, altı üstü yağmur yağdı arkadaşlar. Bir yağmurda koca kent kilitlenmiş hâle geliyor. Bir sistematik içerisinde yürüyen, bir planlama eşliğinde yürüyen bir yönetim şekli maalesef yok.
Ve artık inanın, bütün samimiyetimle söylüyorum, şunu da düşünmeye başladım: Bu mevcut yönetimin tek mağduru bizler değiliz. Görüyorum ki, siyaset mekanizması bir bütün olarak mağdur edilmiş durumda. Yani bir anlamıyla sizlere de kayyum atandığını düşünmüyor değilim. Çünkü ben bu kadar, bu denli milletvekillerinin kendi iradesini kendi isteğiyle teslim edebileceğine inanmak istemiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra -Türkiye'de işte o güne kadar yaşananlar her ne olursa olsun- biz burada elimizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu ifade ettik, 20 Temmuzda OHAL ilan edilirken o zaman Grup Başkan Vekilimiz dedi ki: "Bu yaptığınız Gazi Meclise nankörlüktür, bu FETÖ darbe girişimine karşı bu Meclis milletiyle birlikte, halkıyla birlikte tek vücut bir şekilde bu işin karşısında durmuştur. Dolayısıyla Mecliste FETÖ'yle mücadele konusunda hangi yetkiyi siz istiyorsanız biz sınırsız destek vermeye hazırız." Ancak bu gerekçeyle el koyduğunuz o iradeyi bir türlü bırakmıyorsunuz, bırakmak da istemiyorsunuz ve bunun maalesef, bize çok ağır sonuçları oluyor ve olmaya da devam edecek. Bakın, şu an OHAL altında hukuk güvenliğinin olmadığı bir Türkiye'ye dünyanın yatırım yapmasına, dünyadaki ülkelerle ticaretimizi geliştirmemize imkân yok ve Türkiye maalesef hızla yoksullaşan bir ülke konumuna ilerliyor. Artık bu gidişe bir yerde dur dememiz lazım. Ülkemizdeki vatandaşlarımızın siyasi tercihlerine göre insanları ayrıştırarak, insanları kutuplaştırarak Türkiye'nin gideceği bir yer yok. Bu yolun sonunda bir çıkış yok. Dolayısıyla bir an evvel en başta OHAL'in kaldırılması lazım. Sizleri size verilen oylara sahip çıkmaya davet ediyorum. Sizlere verilen millî iradeye saygı duymanızı ve bunu geri almanızı bekliyoruz. OHAL ilanıyla birlikte...
Bakın, şu sorunun cevabını verebilir misiniz, FETÖ'yle mücadeleyle şunların ne ilgisi var: Kış lastiği düzenlemesi dahi OHAL KHK'larıyla yapılıyor bugün Türkiye'de. Bugün, ön ödemeli konut satışları OHAL KHK'sıyla yapılıyor. Bugün, Merkez Bankasının bazı alımlarının Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkarılması OHAL KHK'sıyla yapılıyor değerli arkadaşlar. Bugün, Cazibe Merkezleri Programı kurulması OHAL KHK'sıyla yapılıyor. Bugün, İçişleri Bakanlığının müsteşar yardımcısı sayısının 4'ten 5'e çıkarılması OHAL KHK'sıyla yapılıyor ve sizler bütün bunların hepsini bir bir izliyorsunuz.
Bakın, bugün Türkiye'nin içine düştüğü durumun bizatihi tek sorumlusu sizsiniz ancak bir sorumluluk hissetmediğiniz gibi, sürekli, işte, iç ve dış mihraklar minvalinde kendinize düşmanlar üretiyorsunuz ve bütün sorumluluğu sizin dışınızdaki siyasi partilere ve dış güçlere izafe etmeye çalışıyorsunuz.
Bugün, 15 Temmuz darbesine giden yolda, bu darbenin taşları nasıl döşendi diye izah etmeye çalışıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biz gelmeden önce de bu yapı herkesle ittifak hâlindeydi, biz gelmeden önce de kadrolaştı."
Bakın, siz iktidara geldiğiniz günden itibaren, 2002 yılından bugüne kadar, on beş yıllık süre içerisinde göreve başlattığınız -15 Temmuz darbe girişimine kadar olan kısmı söylüyorum- 8.794 hâkim, savcıdan 3.029'u ihraç oldu arkadaşlar. Siz göreve geldiğiniz zaman, Türkiye'de görev yapan, görevde bulunan 7.672 hâkim, savcıdan sadece 1.210'u ihraç edildi. Yani orana baktığınızda, oran neredeyse yüzde 15'ten yüzde 35'ler seviyesine çıkmış. Bu, neredeyse bütün kurumlarda benzer şekilde devam ediyor.
Bakın, Türkiye'de, şu anda, işte, hem darbe girişimiyle ilgili olsun hem FETÖ'yle mücadeleyle ilgili olsun ortaya çıkan delillerden, yazılan iddianamelerden şöyle bir gerçekle yüzleşmek durumundayız: Maalesef, çok yakın zaman içerisinde, son on beş yıllık dönem içerisinde, hangi sınav varsa, bizim çocuklarımız hangi sınavlara girdiyse, neredeyse hepsinin soruları çalınmış, yandaşlara peşkeş çekilmiş, FETÖ'cülere kadro verilmiş. ÖSYM sınavlarında böyle olmuş, Sayıştay sınavlarında böyle olmuş, kaymakamlık sınavlarında böyle olmuş, hâkim, savcılık sınavlarında, avukatlıktan hâkim, savcılığa geçiş sınavlarında böyle olmuş. Bir kurumsal yönetim anlayışı içerisinde olmadığı sürece, bu düşünceniz devam ettiği sürece, siz çok hak yemeye devam edersiniz, bunun sonucunda da maalesef ülkemiz kaybeder, kaybetmeye devam eder.
Ben bu yüce Meclisin, Gazi Meclisin almış olduğu yetkiye sahip çıkmaya devam ediyorum, bir an evvel OHAL kalksın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emre.