| Konu: | Başbakanlığın, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tespit edilmek üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Hükûmet tarafından verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2/8/2016 tarihli ve 1119 sayılı Kararı'yla Hükûmete verilen izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 2/8/2017 tarihinden itibaren 31/10/2018 tarihine kadar uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1166) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 17.07.2017 |
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tespit edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında yurt dışına gönderilmesi ve Hükûmet tarafından verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2/8/2016 tarihli ve 1119 sayılı Kararı'yla verilen bir yıllık iznin süresinin 2/8/2017 tarihinden itibaren 31/10/2018 tarihine kadar uzatılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinden izin istenilmesine dair Başbakanlık Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ terör örgütü tarafından girişilen darbe girişimi sırasında, asker elbisesi giymiş bu teröristlere kahramanca direnen ve bu uğurda hayatını kaybeden 249 şehidimize şehadetlerinin birinci yılında Allah'tan rahmet diliyorum, 2.193 gazimize acil şifalar diliyorum.
15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanlara koşan aziz milletimiz, tüm dünyaya bu millete asla diz çöktürülemeyeceğini, ezanın susturulamayacağını, bu ülkenin bölünemeyeceğini, millî iradenin ortadan kaldırılamayacağını göstermiştir. Milletimiz o gece destan yazmıştır, milletin gücü tankın gücünü yenmiştir, milletimiz darbecilere darbe yapmıştır. 15 Temmuz destanını yazan aziz milletimize, destek veren tüm siyasi parti yetkililerine, Gazi Meclisimizin milletvekillerine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatanperver mensuplarına, Emniyet güçlerimize şükranlarımızı sunarım.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 25 Nisan 2013 tarihli ve 2100 sayılı Kararı'yla Mali'de Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonunun kurulması oy birliğiyle kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu, son olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 29 Haziran 2015 tarihli ve 2227 sayılı Kararı'yla tadil edilen görev yönergesinde, ülkede istikrarın sağlanması, ateşkes sürecinin desteklenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi, barış süreci yol haritasının uygulanması, ulusal siyasi diyalog sürecine destek sağlanması, Birleşmiş Milletler personeli ve sivillerin korunması, insan haklarının güvence altına alınması ve teşviki, insani yardım faaliyetleri ile kültürel varlıkların korunmasına destek verilmesi ana görevler olarak tanımlanmış ve Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonunun acil ve ciddi düzeyde tehdit altında olması durumunda, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin talebine binaen, Fransız birliklerinin bu misyona destek vermek üzere müdahale etmesine imkân tanınmıştır.
Diğer taraftan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 10 Nisan 2014 tarihli ve 2149 sayılı Kararı'yla Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonunun görev yönergesinde, imkânlar ölçüsünde ve konuşlanılan bölgelerde sivilleri korumak, sivil halka yönelik tehditleri tespit etmek ve kayıt altına almak, ülkedeki geçiş sürecinde siyasal hayatın işleyişine ve devlet otoritesinin ülkede tesis edilmesine katkı sağlamak, ülkenin toprak bütünlüğünü korumak, insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak, Birleşmiş Milletler personelini korumak, insan haklarını korumak ve teşvik etmek, silahsızlandırma ve ülkeye geri dönüşlere destek vermek ile Orta Afrika Cumhuriyeti'nde güvenliğin yeniden tesisi için reform çalışmalarını desteklemek gibi hususlar yer almaktadır.
Birleşmiş Milletler tarafından ülkemize söz konusu misyonlara katılım davetinde bulunulmuştur. Ayrıca Birleşmiş Milletler 70'inci Genel Kurulu görüşmeleri sırasında düzenlenen Barışı Koruma Zirvesi'nde söz konusu Birleşmiş Milletler misyonları için ülkemizden katkı sağlanması talebinde de bulunulmuştur.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinden biri ve NATO başta olmak üzere birçok Avrupa kuruluşunun üyesi Türkiye, güvenlik politikasının temellerini iş birliği ve ortaklık politikası üzerine inşa etmiştir. Türkiye bu anlamda, bir yandan uluslararası barış ve istikrarın korunması için ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması, kolektif savunma ve kriz yönetim operasyonlarına katkıda bulunmaya devam ederken, diğer yandan istikrara katkı amacıyla uluslararası iş birliğinin küresel ölçekte artırılmasıyla ortaklığa, diyaloğa ve yumuşak güce dayalı güvenlik anlayışını giderek ön plana çıkarmaktadır.
Türkiye, iş birliği ve ortaklık politikası kapsamında hâlen Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Lübnan'da, Afganistan'da, Mali'de, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde, Liberya'da, Güney Sudan'da, Fildişi Sahili'nde ve Darfur'da; NATO kapsamında ise Kosova'da, Afganistan'da ve Akdeniz'de; Avrupa Birliği şemsiyesi altında da Bosna-Hersek'te ve Kosova'da yürütülen barışı destekleme harekât ve misyonlarına katılmaktadır. Ayrıca, Aden Körfezi ve Somali açıklarında yoğunlaşan deniz haydutluğu ve korsanlık faaliyetlerine karşı yürütülen deniz operasyonlarına da politikamız kapsamında katkı sağlamaya devam etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, 1998 yılında başlayan Türkiye'nin Afrika açılım politikası yerini artık Afrika ortaklık politikasına bırakmıştır. Afrika ortaklık politikamız kıtada barış ve istikrarın tesisine; siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmaya yardımcı olmayı; bu amaçla siyasi, ekonomik, ticari, insani yardım, yeniden yapılanma, güvenlik, kamu diplomasisi ve ara buluculuk alanlarında karşılıksız yardımda bulunmayı içermektedir. Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî katkıda bulunulması politikamızın da bir gereğini oluşturmakta ve bölge halkının refahı için sorunların bir an önce çözülmesini amaçlamaktadır. Afrika ortaklık politikası kapsamında ülkemiz birçoğu son beş altı yılda olmak üzere 39 Afrika ülkesinde büyükelçilik açmıştır, ülkemizdeyse 33 Afrika ülkesinin büyükelçiliği bulunmaktadır. Temsilcilik sayısında geldiğimiz nokta ikili siyasi ilişkilerimizin ne denli hızlı arttığını gösterir niteliktedir. Kalkınma ortaklığından siyasi diyalog mekanizmalarına, eğitim ve kültür faaliyetlerinden ekonomik iş birliğine, ticaret hacminden yatırımlara, müteahhitlik hizmetlerinden ulaştırma alt yapılarına kadar birçok alanda birlikte büyük ilerlemeler sağladık. Afrika'dan bahsettiğimizde 1 milyarın üzerinde bir nüfustan bahsetmekteyiz. Bu ülkelerin birçoğunun orta vadede orta gelirli ülkeler arasına katılacağını düşünürsek kıtanın bizim için önemini daha iyi idrak edebiliriz. Gerçekten de Afrika bugün sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda kaydettiği dikkat çekici ilerlemeleriyle tekrar dünyanın ilgi odağı hâline gelmiştir. Afrika kıtasının yaşamakta olduğu büyük dönüşümden Türkiye olarak çok büyük mutluluk duymaktayız. Cumhurbaşkanımızın 2016 ve 2017 yılında kalabalık heyetlerle gerçekleştirdiği Batı ve Doğu Afrika turları da bu vizyonumuzun önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Biz Afrika halklarını her zaman gönüldaşlarımız, kader arkadaşlarımız olarak gördük. Dillerimiz, değerlerimiz, etnik kökenlerimiz ve haricî görünümlerimiz farklı da olsa biz kendimizi Afrika'yla aynı geminin yolcuları olarak hissettik. Afrika kıtasının kadim medeniyetine her zaman takdirle baktık. Afrika'nın yaşadığı acılara politik, stratejik, çıkar odaklı bakanlardan olmadık, her zaman insani, vicdani nazarla yaklaştık. Afrika'nın ülkemizin dış politikasında ve uluslararası arenada önümüzdeki dönemde üstleneceği rolün önemini şu aşamada bile hepimiz görmekteyiz. Bu nedenle uzun vadeli planlarımızın sağlıklı gerçekleşmesi için kıtada istikrarın sürdürülmesi büyük önem arz etmektedir.
Afrika ülkelerinin bağımsız, özgür, barış ve emniyet içinde olabilmeleri ve kendi istikametlerini tayin hakkına sahip olabilmeleri Türkiye'nin dış politikasının merkezinde olmuştur. Ülkemiz özellikle 2011'den beri Afrika kıtasındaki sorunlara yaklaşımıyla bir siyasal aktör olarak kendisini kabul ettirmiştir. Somali'deki bölgesel ve iç barışa yönelik 1990'larda başlayan derin ve kapsamlı çalışma ve katkılarımız bunun en net örneğidir. Özellikle sessiz diplomasi olarak tarif edilebilecek bu tip politikalarımız Türkiye'ye hem arazi tecrübesi hem de kıtada saygınlık kazandırmıştır. Bu açıdan bakıldığında ülkemizin bölgedeki görünürlüğü, bilinirliği ve varlığını perçinlemesi elzemdir. Türkiye daha önce Liberya, Sudan, Fildişi Sahili gibi çeşitli ülkelere sayıca küçük de olsa askerî destek vermiştir. Bu tür katılımlar belki de arazideki gelişmeler açısından Türkiye'nin hem operasyonel etkinliğini hem de kıta hakkında bilgisini artırmak için en ideal yoldur.
Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî katkıda bulunulması bölgede ve genel olarak Afrika kıtasında izlemekte olduğumuz faal dış politikamızın doğal bir uzantısını oluşturarak ülkemizin uluslararası toplumda görünürlüğünü artıracaktır. Diğer taraftan, barışı destekleme ve koruma operasyonları uluslararası barış ve istikrarın korunmasında, uluslararası toplumun elindeki en önemli araçlardan biri olma özelliğini korumaktadır. Dış politikamızın esas hedeflerinden biri, ülkemizde ve dünyada barış ve istikrarın tesis edilmesine ve güçlendirilmesine katkıda bulunmaktır. Barış operasyonları bu amacı gerçekleştirmenin meşru bir yöntemi olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler sisteminin hemen her boyutuna aktif olarak katılmaya gayret eden ülkemiz uluslararası barış ve istikrarın korunması bağlamında Birleşmiş Milletler çerçevesinde yürütülen faaliyetlerde rol oynamakta ve bu husus uluslararası politikada etkinliğimizin artmasına yardımcı olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Mali'deki güvensizlik ortamı, Mali Hükûmeti ve uluslararası ortakları tarafından hukukun üstünlüğünü güçlendirmek ve temel sağlık hizmetleri, eğitim ve insani yardım sağlamak için gösterdikleri çabaları baltalamıştır. Orta ve Kuzey Mali'de devam eden topluluklar arası çatışmalar birçok kişiyi etkilemiş ve bu kişiler âdeta terörist gruplar tarafından yeni üye kazanmak için sömürülmektedir. Bu çerçevede, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki çatışma ortamının sona erdirilmesi, bu sorunların diğer ülkelere sirayet etmemesi açısından önem taşımaktadır. Nitekim, bahse konu iki ülkenin coğrafi konumları ele alındığında buradaki istikrarsızlığın Sahra ve Sahel Bölgesi'ndeki terör örgütlerini de güçlendireceği düşünülmektedir. Libya'da DAEŞ'in güç kazanması ise bu bölgede meydana gelebilecek sorunların bizim için de önemli tehdit oluşturabileceği düşüncesini doğurmaktadır. Bu itibarla, Mali'deki MINUSMA ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki MINUSCA güçlerine ülkemiz tarafından sağlanacak katkıların bahse konu ülke hükûmetlerinin terör örgütlerine karşı güçlendirilmesine destek vermesinin yanı sıra, bunun gerek terörün her türlüsüyle olan mücadelemize gerek bölge ülkeleriyle olan ilişkilerimize olumlu yansıyacağı düşünülmektedir.
Müzakere etmekte olduğumuz tezkereyi farklı bir noktadan da ele almak mümkün. NATO Parlamenter Asamblesi Türkiye Delegasyonu Başkanı görevime ek olarak NATO Parlamenter Asamblesinde Bilim ve Teknoloji Komisyonunun Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da gıda ve su güvenliği konusunda özel raportörlüğü görevini yürütmekteyim. Haziran ayında bu konuda yazdığım raporda da değindiğim üzere, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde 2010'dan beri var olan terörist saldırılar, silah kaçakçılığı ve kitle imha silahlarının kullanılması gibi sorunlar bölgede güvenlik sorunları yaşanmasına sebep olmaktadır. Bölgedeki birçok ülkede kişi başına düşen temiz su ve ekilebilir alan çok düşük seviyelerdedir ve bu durum gıda ve su kıtlığına yol açmaktadır. Bölge ülkelerinde gıda ve su güvenliğinin sağlanması, bölgenin istikrarının tesis edilmesi ve korunmasında büyük önem arz etmektedir. Gıda ve su güvenliği göçlere yol açmakta, devletler arası uyuşmazlıklara sebebiyet vermekte ve bu bölgedeki ülkelerde insani krizler çıkmaktadır. Bu tip insani krizler uluslararası toplumun müdahalesini gerektirmektedir. Bu yönden bakıldığında, gıda ve su güvenliği ile uluslararası güvenlik arasında yakın bir ilişki olduğu görülmektedir.
Bu çerçevede, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali'de istikrarsızlıklara biraz önce değindiğim hususlara önem verilerek yaklaşılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.
Görüşmekte olduğumuz tezkerenin, ülkemiz ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)