GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:110
Tarih:18.06.2017

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Usul olarak her ne kadar önergenin aleyhinde söz alsak da aleyhinde konuşmayacağımı da baştan ifade etmek isterim.

Sözlerime başlarken, bugün, Babalar Günü; başta şehit babaları olmak üzere bütün babaların Babalar Günü'nü kutluyorum. Ayrıca, başta babam olmak üzere ebediyete intikal etmiş bütün babaların ve şehit olmuş bütün babaların hepsini rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

Yine, bildiğiniz gibi, çarşamba günü Kadir Gecesi'ni idrak edeceğiz. Bunun, Türk İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

İnşallah, önümüzdeki pazar günü de hep birlikte Ramazan Bayramı'na ulaşacağız. Bayramın da ülkemizin birliğine, bütünlüğüne, huzuruna vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi, 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan ve her yönüyle ihanet kokan hain kalkışma girişimini aynı zamanda bir işgal girişimi olarak gören ve yok edilmeye çalışılan devlet otoritesini yeniden tesis etmek adına üzerine düşeni eksiksiz bir şekilde yapmayı kendisine görev edinmiş bir siyasi partidir.

FETÖ'nün yıllardır var olduğu ve siyasetle en güçlü bağı yakın zaman içinde kurduğu gözardı edilmiştir. Yapılan ihmallerin ve izlenen yanlış politikaların sonucunda en büyük ve en önemli kaynağımız olan insan kaynağımızın heba edildiği ise ayrıca dikkat çekilmesi gereken bir husustur.

Toplumun tüm kesimleri, 15 Temmuz darbe girişimini araştırma komisyonunun çalışmaları neticesinde birçok sorunun cevap bulacağına inanmıştır. Haklı olarak böyle bir beklenti içerisine girmiştir ancak bu soruların cevabının bulunması bir kenara, vatandaşlarımızın kafasında bazı yeni soru işaretleri de ortaya çıkmıştır. Özellikle örgütün siyasi ayağının ve 15 Temmuz gecesi darbeciler adına bildiri okutan yurtta sulh konseyinin tam olarak ortaya çıkartılamaması bu minvalde yapılmak istenen çalışmalarımızın ve önergelerimizin bir şekilde Komisyon Divanı tarafından engellenmesi, yeni şüpheleri beraberinde getirmiştir.

ByLock kullanan üst düzey bürokratların ve siyasilerin listesinin MİT tarafından Komisyona iletilmesi, tarafımızca talep edilmiş, ancak bu talebimiz, Komisyon Divanı tarafından adli soruşturmanın sürdüğü gerekçesiyle yerine getirilmemiştir. Hâlbuki adli soruşturmalar, idari soruşturmalara engel değildir. Üst düzey bürokratların ve "byLock"çu siyasilerin listelerinin Komisyonumuza bildirilmesi talebimizin yerine getirilmemesi gerekçelerinden bir diğeri de kişisel veriler konusudur ki bu da gerekçe olarak, mazeret olarak kabul edilemez.

ByLock, FETÖ terör örgütüyle iltisakı gösteren somut bir veridir, dolayısıyla bu kişilerin açıklanmasının muhakkak sağlanması gerekir. MİT, her kuruma kendi mensuplarının byLock listesine göndermiştir, bu çerçevede de Meclisimize üst düzey bürokratların ve siyasilerin listesini pekâlâ gönderebilir. Alt kademedeki byLock kullanıcılarının tutuklandığı bir dönemde üst kademedeki bürokratların ve siyasetçilerin kimliklerinin ve listelerinin açıklanmaması, bunlar hakkında herhangi bir adli ya da idari soruşturma yapılmaması, anlaşılır bir durum olmadığı gibi adalete, hakkaniyete uygun bir durum da değildir.

Yine, çok sayıda diplomatik pasaport sahibi kişinin yabancı ülkelere sığınma talebinden bahsedilmektedir. Kimdir bunlar? Bunların içinde siyasetçiler var mıdır? Bu diplomatik pasaport sahibi diplomatları kimler atamıştır? Bunların bu örgütle bağı nedir, ne değildir; bunun da açıkça ortaya konması lazım. Sayıları yüz binlerle ifade edilen kamu görevlisi, kamudan ihraç edilmiş, açığa alınmış, haklarında adli takibatlar başlatılmıştır. Bu kadar kamu görevlisinin siyasi ayak olmadan kamuda yer bulabilmesi mümkün değildir. Onları devletin içerisine kim yerleştirdiyse bu ayakların kopartılması lazım.

Yine, Mehmet Partigöç, Mehmet Dişli ve Akın Öztürk gibi darbe girişiminin en önemli aktörlerinin Komisyon tarafından dinlenilememesi, buna da adli soruşturmanın gerekçe gösterilmesi yanlıştır, Komisyon Başkanlığı bunu engellemiştir. Bu durumun sonucu olarak da, darbe başarılı olsaydı siyasi ayağın kimlerden teşekkül ettirileceğinin ortaya çıkarılması sağlanamamıştır. Darbe bildirisinin altında ismi bulunan yurtta sulh konseyinin kimlerden oluştuğunu sadece Ankara çatı iddianamesinden görebilmekteyiz, bu konuda Meclisimiz bir çalışma yapamamıştır.

Darbe girişiminin ardında bulunan dış desteklerin kimlerden ve hangi uluslararası kuruluşlardan oluştuğu da maalesef tespit edilememiştir. Bu durum, FETÖ üyelerinin yurt dışında kimlerle bağlantıda olduğuna ilişkin bilgilere ulaşmamızı engellemiştir. Darbe girişimi öncesi belediyelerden FETÖ'ye ciddi kaynak aktarıldığı kamuoyunun malumudur ancak belediyelerin de siyasi ayak içerisinde incelenmesi sağlanamamıştır.

Gene, Komisyonda ilgisiz alakasız kişiler de dinlenmiştir. Bunlardan bir tanesi, Doktor Hasan Polat'tır. Kendisi, Komisyona sunduğu CV'sinde referans olarak Enerji Bakanı Berat Albayrak'ı göstermiştir ve lüzumsuz bilgilerle Komisyonumuzu meşgul etmiştir. Sonuç olarak, sadece, Berat Albayrak'ın cemaatçi olmadığını bize söylemek için görevlendirilmiş bir kişidir; kim arayıp buldu, onu da bilmiyoruz.

Yine, raporun 184'üncü ve 185'inci sayfalarında, Fetullahçı terör örgütü kontenjanından bazı isimlerin milletvekili olarak seçildiği, bunlara kontenjan ayrıldığından bahsedilmektedir. Bu, son derece ürkütücü bir açıklamadır. 2011 milletvekilliği genel seçimlerinde FETÖ, iktidar partisinden milletvekilliği kontenjanı kullanmış mıdır? Böyle bir kontenjan varsa iktidarı elinde bulunduran AKP kadrolarından bu kontenjandan kaç isim milletvekili seçilmiştir. Örneğin, FETÖ lideri Fetullah Gülen'in ilk öğrencilerinden olan yani çekirdek kadroda yer alan İlhan İşbilen, kimin veya kimlerin talebi üzerine AKP'den milletvekili yapılmıştır? Raporda olduğu söylenen FETÖ kontenjanından milletvekili seçilen isimlerin yanında belediye başkanı seçilenler de var mıdır? Tüm bu sorular maalesef cevabını bulamamıştır Komisyonumuz çalışmaları sırasında.

Raporda FETÖ'nün etkin olduğu, ele geçirdiği veya geçirmeye çalıştığı her türlü kurum, kuruluş ve meslek grubuyla ilgili yorum veya tespitte bulunulduğu görülmektedir ancak FETÖ'nün siyasi ayağından hiç bahsedilmemiştir. Yine, FETÖ'yü besleyen, ona alan açan, onun tetikçiliğini yapan, siyasi partneri dizayn etme çabası içindeki FETÖ'nün figüranlığını yapan, kanal kanal dolaşıp FETÖ'yü zamanında aklamaya çalışan siyasilerden hiç bahsedilmemesi ve bunların bulunup yargı önüne çıkarılmasıyla ilgili bir önerinin de komisyon raporunda bulunmaması önemli bir eksikliktir.

FETÖ'nün her türlü siyasi yapıyla diyalog hâlinde olduğu veya olmaya çalıştığı doğrudur ancak bu yapıya kucak açanlarla bu yapıyı en başından beri elinin tersiyle itenler aynı kefeye konamaz, ödenen bedeller göz ardı edilemez, bu yapıyla mücadele eden, her türlü siyasi çıkarı bir kenara bırakıp aziz Türk milletinin bekasını düşünen siyasi partilerin öngörülerinin ve uyarılarının raporda yer bulması, alınması gereken tedbirler açısından önemlidir. ByLock ve Eagle kullanan kişilerin makam ve mevki gözetilmeden yargılanmasının muhakkak önü açılmalıdır.

MİT raporundan da anlaşılacağı üzere, FETÖ'nün 7 katmanlı bir yapıdan oluştuğu görülmektedir ancak bu 7 katman içinde siyasilerden hiç bahsedilmemesi de ayrıca bir garabettir. 2002 öncesi FETÖ'nün birlikte hareket ettiği siyasiler açık açık belirtilirken 2002 sonrasındakilerden hiçbirisinden bahsedilmemesi de çok önemli bir eksikliktir.

Yine, Abant Platformu bu toplumda çok konuşulmuş, buraya birçok yazarlar, çizerler, siyasetçiler gitmiştir; bunlarla ilgili herhangi bir hususun da raporda yer almaması önemli bir eksikliktir.

Raporun 65'inci sayfasında FETÖ'nün 2009 yılında AKP iktidarına bayrak açtığından bahsedilmektedir. Bu tespit, temelsizdir çünkü aynı FETÖ'yle 2010 referandumunda AKP iktidarının gerçekleştirmiş olduğu seçim ittifakı, bu durumda nasıl açıklanabilir? Yine, raporda yer alan 2011'deki bu seçimdeki kontenjanlar nasıl açıklanabilir, 2010 referandumu sonrası HSYK seçimlerinde Adalet Bakanlığı FETÖ'nün listesini niçin desteklemiştir? Bu HSYK seçimleri aynı zamanda yüksek yargıyı ve YSK'yı etkilemiştir.

Yine, 2011 yılında çıkartılan KHK'lar var. Bu KHK'larla idareci pozisyonundaki binlerce kamu görevlisinin müktesep hakları ellerinden alınmış ve kamuda görev yapan idareciler, müşavir, araştırmacı ve uzman kadrolarına atanmıştır. Boşalan bu idari kadroların çoğu, FETÖ tarafından kullanılmıştır. Bu bakımdan bu KHK'ları kimler hazırlamıştır, bu KHK'lar hakkında siyasi iradeyi kimler, nasıl ikna etmiş ve yönlendirmiştir?

Ayrıca, bundan sonrası için de yeni paralellere alan açılmaması gerekir. FETÖ'nün siyasi ayağını ayıklamak zorundayız. Bu ayıklamayı başaramazsak FETÖ'nün uyuyan hücrelerinin uyanmasına kimse engel olamaz; bu bakımdan herkesin uyanık olması lazım.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)