| Konu: | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 17.06.2017 |
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.
Burada sanayiyi geliştirmek için kafamızı yoruyoruz. Elbette her parti grubunun kendisine göre de bir düşüncesi var. Ama şimdiye kadar konuşulanlar ortada ve ne yazık ki maksatlar çok belli, hep rant kokuları geliyor burnumuza. Özellikle zeytinlik alanları konusundaki ısrarlar bunu o kadar belli etti ki her şeyi ortaya dökmüş oldu.
Sanayiyi geliştirmeye çalışıyoruz ama sanayinin en önemli faktörü olan insan faktörünü atlıyoruz. Özellikle iş yaşamında insandan ziyade, kazanılan paralar daha önemli oldu ne yazık ki. Her ne kadar iş kazalarında bir azalma olduğunu söyleseniz de İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2016 yılında en az 1.970 işçi, çalışırken hayatını kaybetti. 2013 yılının Aralık ayında en az 112 işçi hayatını kaybederken bu sayı 2014 yılı Aralık ayında 127'ye, 2015 yılının aralık ayında en az 137'ye çıktı. 2016 yılının Aralık ayında ise 141 oldu. Görüyorsunuz ki maalesef, iktidarınızda ölen insanlarımızı birer istatistik olarak vermek zorunda kalıyoruz.
İş kazalarında ülkemizin kötü sicilini düzeltmenin yolu da çalışma hayatına dair ciddi, samimi bir siyasal tavır almaktan geçiyor ama bu konudaki samimiyetiniz ne yazık ki ortada. Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 85 ve 86'ncı maddeleriyle ilgili olarak, bu maddeler yasalaştığı takdirde 50'den az çalışanı olan iş yerlerinde ve kamu iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi çalıştırma zorunluluğu 1 Temmuz 2020'ye ertelenecek, bu da işçi ölümlerini artırmaktan başka bir işe yaramayacak.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 6 Haziran 2012'de çıktı, aradan beş yıl geçti ama 3 binden fazla insanımız bu sürede can verdi. Oysa 2012 yılında yasalaştırılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun ana amacı Türkiye'deki bütün çalışanları iş sağlığı ve güvenliği açısından koruma ve bu yasa kapsamına almaktı. Yasanın çatısında da özellikle küçük iş yerlerinde meydana gelen iş cinayetlerinin önlenmesi vardı ama partimizin tüm itirazlarına rağmen 6495 sayılı Kanun'la yürürlük tarihi 1 Temmuz 2016 tarihine ertelendi. Ardından, torba kanunla iş yeri hekimi istihdam zorunluluğunu 10 ve daha az işçi çalıştırılan iş yerleri için yok etti. Bu kanun tasarısıyla da 10 kişiden az iş yerleri için getirilen istisnai düzenleme 50 işçiden az iş yerleri için genişletilmiş oldu. Ayrıca, Türkiye'de iş kazalarının yüzde 80'den fazlası KOBİ'lerde meydana geliyor ama siz, daha önce, 6745 sayılı Kanun'la bu tarihi 1 Temmuz 2017 tarihine ertelediniz. Şimdi, bu kanun tasarısıyla 50'den az işçi çalıştırılan az tehlikeli iş yerleri için, iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi istihdam zorunluluğu dışındaki risk değerlendirmesi ve yasanın öngördüğü diğer zorunlulukların giderilmesi zorunluluğunu 2020 tarihine kadar erteliyorsunuz. Yani her yıl insanımızın hayatına daha az değer verir hâle geliniyor. Ülkemizde 50'den az işçi çalıştırılan iş yeri sayısı 1 milyon 24. Bu da şunu gösteriyor: Siz, o 1 milyon 24 adet iş yerinde çalışan insanımızın canını ne yazık ki pek de değerli bulmuyorsunuz. Gerek ILO sözleşmeleri gerekse çalışanlarının sağlık ve güvenliklerini, devlete ait olan koruma yükümlülüğünü anlatan Anayasa'mızın 56'ncı maddesi olsun, bu konuda oldukça açıklayıcı olmuştur diye düşünüyorum. Asla ve asla ekonomik kaygılar ve kâr hırsı uğruna iş sağlığı ve güvenliğini yok sayamazsınız.
Kuvvete dayanmayan adalet âciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Adalet güzeldir fakat devlet büyüklerinde olsa daha da güzeldir ve "Her zaman, herkes için adalet." diyebilmek bir parti meselesi değildir, bu aslında hepimizin sorunudur. İşte tam da bu noktada "Herkes için adalet." diyen yoldaşlar adalet talebiyle sokağa damgasını vurdular, tüm dünyaya adalet talebimizi şu anda ve önümüzdeki günlerde haykırmaya devam edecekler. Ne yazık ki adaleti silah olarak kullanıyorsunuz ama gün gelecek, bumerang gibi, bu, adaleti silah olarak kullananlara vuracak ve o zaman adaletsizlik adaletle yıkılacak ve ne yazık ki bundan yine mağdur olacak sizler olacaksınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan Hürriyet.