| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 17.06.2017 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Elitaş'ı hayretler içinde izlediğimi, dinlediğimi belirterek başlayayım. Gerçekten, acaba, Parlamento tarihinin çeşitli aşamalarındaki tartışmaları dikkate almamayı özel bir yöntem hâline mi getirmiş Elitaş? Kendisini daha önceki dönemlerde de izledim. Mesela, 1990'larda Parlamentoda en önemli muhalefet şeklinin çoğunluklara karşı İç Tüzük'ün muhalefete tanıdığı imkânları sonuna kadar kullanmak olduğunu bilmiyor mu? Parlamento tarihinin en güçlü İç Tüzük üzerinden muhalefet pratiğiyle övünen partisinin Refah Partisi olduğunu bilmiyor mu? Muhtemelen, AKP'nin iktidar olmadan önceki yıllarda aynı yöntemi kullandığını bilmiyor mu?
Değerli milletvekilleri, bazı bilgileri çok kısa hatırlatmak isterim. Bunların önümüzdeki dönem çokça karşımıza çıkabileceğini, hatta bugünden itibaren ciddi kriz nedeni olabileceğini de dikkatlerinize sunmak isterim. Bakın, devamsızlık ve yoklama meselesi belli bir çerçeveye oturmuştur. Sayın Elitaş, biraz önce 1971 yılından bir karar okudu, oysa çok daha yeni uygulamalar var, bu konu Parlamentoda mesela 1985'te de apaçık konuşulmuştur. İki yöntemle açılıyor Genel Kurul, müşahede ve yoklama. Şimdi bunları yerleştirmiş bir Parlamento geleneğimiz varken bugün yeniden tartışmaya açmanın, değiştirmeye çalışmanın sebebi nedir sorusuna samimi cevap bekliyoruz. Yoklamayla açılan birleşimlerde, birleşimin başında veya herhangi bir zamanında hazır bulunmayı mevcut olmak için yeterli sayıyor Parlamento geleneğimiz yani yoklamayla açılmışsa yoklamanın başında hazırsak artık yok sayılmıyoruz. O birleşimin ilerleyen oturumlarında herhangi bir şekilde gelip pusulaya imza atmışsak yok sayılmıyoruz. Müşahedeyle açılan oturumlarda ise herhangi bir oturumda bulunmamak yok sayılma nedeni kabul edilmiyor. Müşahedeyle açılan birleşimlerde her bir milletvekili Parlamento hukukuna göre bir hak kazanıyor. Nedir o hak? O birleşim boyunca yok sayılmama hakkıdır, başka bir şey değildir. "Bunun maddi gerçekle uyuşmadığını ispat ederiz." diye "İspat edersek de o birleşimde devamsız sayılır." diye bir kural geliştirirseniz Sayın Elitaş, emin olun, bugün bu Parlamentoda en başta sizin grubunuz en az yüzde 80'i devamsızlıktan milletvekilliğini kaybeder. Eğer bunu bu hâle getirirsek yarın öbür gün başka bir çoğunluk istediği muhalefet partisi aleyhine her zaman Demokles'in kılıcı gibi sallar. Bu da parlamento hukukunun geleneksel bütün ilkelerini ters yüz eder. Parlamentoda esas olan şudur: Elbette yasama faaliyeti, elbette siyasi iktidarı denetleme ama aynı zamanda muhalefetin çoğunluklara karşı korunması ve demokratik siyasetin bu şekilde korunması. Bu da parlamento hukukunun var oluş sebeplerindendir.
Şimdi, bugüne kadar böyle yürüdü. Size 1985'ten bir diyalog aktarayım. 1985'te Aydın Milletvekili İskender Cenap Ege bu 151 üzerine yapılan tartışmalar dolayısıyla şu sözleri söylüyor: "Şimdi efendim, biliyorsunuz, Anayasa'nın 84'üncü maddesinde yoklamayla ilgili bir husus var. 84'üncü maddede 'beş birleşim' diye bir ifade vardır. Şimdi, buradaki yoklamaların her birinin birleşimin başında yapılan yoklama gibi kabulüne imkân yok. Benim anlayışıma göre sabahleyin yapılan ilk yoklama birleşim yoklamasıdır, ondan sonra yapılan yoklamalar arızi yoklamalardır." Bunun üzerine oturumu yöneten Meclis Başkanı Necmettin Karaduman "Efendim, biz de öyle telakki ediyoruz, esasen uygulama da budur." diyor.
Şimdi, bugüne kadar bir tartışma yok. Müşahedeyle açıldığında burada bulunmadığını bir milletvekilinin başka görüntüler, kayıtlarla ispatlamaya kalkarsanız çok tehlikeli bir yol açarsınız. Burası askerî kışla değil, burası ilkokul değil, burası askerî okul değil, siyaset sadece parlamentodan ibaret değil, bir parlamenterin görevi sadece parlamentoda bulunup bu tartışmalara katılmak değil. Bu nedenle, eğer devam zorunluluğu getirmek istiyorsanız -üniversitelerde bile büyük çoğunlukla yoktur- devam zorunluluğu vesayet yönetiminin genel olarak okullarda, ailede, öğrenci yurtlarında vesayet anlayışının bir yansımasıdır. Bunu Meclisin, milletvekillerinin kendi vicdanına, takdirine ve çalışma anlayışına bırakırsınız. İktidarların çoğunlukları vardır, istedikleri zaman toplantı yeter sayısına ulaşırlar, istedikleri zaman karar yeter sayısını elde ederler. Bu durumda, yoklamayı bu kadar sorun eden bir anlayışın amacı ne olabilir? Muhalefeti devamsızlık üzerinden terbiye etmeye yönelik olabilir ancak. Bir şantaja dönüştürdüğünüz takdirde yoklamayı bile, devamsızlığı bile bir şantaja dönüştürürseniz size defalarca söylediğimiz "Parlamentoyu işlevsizleştiriyorsunuz." ithamının tamamını gerçekleştirmiş olursunuz. Eğer Parlamentoyu işlevsizleştirirseniz insanlar sokağa çıktığında "Neden sokağa çıkıyorsunuz, gelin Parlamentoda, sorunların çözüm yerinde bulunun." deme hakkınız yok. Kaldı ki sokağın demokrasinin nihai güvencesi olduğunu en açık ve vurgulu şekilde söyleyen şimdinin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Sokak size hak da, muhalefete yasak mı? Böyle bir anlayış olabilir mi? Evet, doğrudur, bütün bu oyunlara, Parlamentodaki çoğunluk oyunlarına, başka bütün yasaklara karşı en nihai güvence, demokrasinin en nihai, en sağlam güvencesi barışçıl, demokratik sokak hareketleridir, yürüyüştür, mitingdir, toplantıdır, konuşmadır. Sizler bunu 15 Temmuzdan sonra öğrenmiş olabilirsiniz ama bu ülkede bütün muhalefet, bütün demokrasi güçleri yıllardır biliyorlar. Tekrar ediyorum: Barışçıl, demokratik her türlü sokak hareketi yani yürüyüştür, toplanmadır, şimdi CHP'nin yaptığı adalet yürüyüşüdür, bizlerin daha önce yaptığımız bütün yürüyüşlerdir, bunlar demokrasinin nihai güvencesidir. Burada bürokrasi oyunlarına fırsat tanımamak için de sokağın bu gücüne, daha önce verdiğiniz değere sadık kalın. Sadece 15 Temmuz dolayısıyla, sadece işinize yaradığı için sokağı kutsamak -kusura bakmayın- ağır bir çifte standarttır.
Yine, söylemeye gerek bile yok, şu kararlar... Eğer Parlamentoyu böyle yönetecekseniz "Nasıl, buyurun Parlamentoya gelin sorunları çözelim diyorsunuz?" Üç tane aynı tarihli Başkanlık Divanı kararı buraya getirildi. Üçü de farklı birbirinden. Birincisi, fark ettiler ki burada büyük bir gaf var, tehlike var -önceki gün yapıldı bunlar ya da dün- sonra, başka bir yazım şekliyle önümüze getirdiler. İmzalar değişmiş, paraflar değişmiş.
Arkadaşlar, bu, gerçekten sahtekârlıktır. Bunu Mecliste ve Başkanlık Divanı adına yaparsanız başka alanlarda niye size güvenmemizi beklersiniz?
Sayın Başkan, süre bitiyor galiba...
BAŞKAN - Buyurunuz, bir dakika ek süre veriyorum.
MİTHAT SANCAR (Devamla) - Öte yandan, muhalefet partisi grup başkan vekillerinin verdikleri sözlere uymadıklarını, yaptıkları mutabakatlara riayet etmediklerini söylediniz Sayın Elitaş. Benim de bulunduğum müzakerelerde sizinle sabahlara kadar yaptık o konuşmaları. Bir torba kanun vardı 15 Temmuzdan önce, içinde kayyumla ilgili maddeler ile birkaç madde daha vardı "Bunları çekin, biz de bu kanunun daha hızlı geçmesine yardım edelim." dedik. Söz verdiniz, çektiniz. Bakın, Türkiye'nin şu an demokrasisinin en ağır yarası olan halk iradesine el koyma maddesini beş gün sonra Kanun Hükmünde Kararnameyle getirdiniz. O gün verdiğiniz söz üzerine bizler önergelerimizi çektik, siz "Bu torba kanunda bu madde yer almayacak." dediniz. Bu mudur üslup?
Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sancar.