Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 108 |
Tarih: | 16.06.2017 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, 4 Kasımdan beri, yaklaşık iki yüz yirmi beş gündür rehin edilen, rehin edilmiş olan çok kıymetli, sevgili eş genel başkanlarımı, milletvekili arkadaşlarımı, yerlerine kayyum atamak için tutuklanmış olan ve hâlâ birçoğu hakkında iddianame dahi düzenlenmemiş olan sevgili, kıymetli belediye eş başkanlarımı, parti yöneticilerimi ve tutsak edilmiş tüm yoldaşlarımı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, CHP Grubunun verdiği önerge üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Sermayenin ve sermayedarların devlet ve iktidarlar tarafından halk, işçi, emekçi aleyhine destekleniyor olması, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde her daim çok yönlü bir sorun alanı oluşmasına neden olmaktadır.
Sonuçlarından hareketle, Türkiye'deki duruma bakacak olursak, aslında bu konunun sadece izlenen yanlış ekonomi politikalarından kaynaklanmadığını, hukuki, toplumsal, sosyal, siyasal alanlardaki yanlış düzenleme ve politikalardan da kaynaklandığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.
Neredeyse her gün karşılaştığımız işçi cinayetleri ya da uzuv kaybına ve sakatlanmalara yol açan ağır yaralanmalar.
Denetimsiz ya da iş yeri güvenliğinin alınmadığı, alınmamasına göz yumulan ve yine katliam gibi ölümlere yol açan iş yerlerinin, madenlerin, ocakların hâlâ aynı koşullarda çalıştırılıyor olması.
Her defasında "kaza" ya da "kader" denilerek üzeri örtülen cinayetler, güvencesiz çalıştırmaya mahkûm eden kiralık işçilik yasaları.
Hangi kademede ve hangi bilgiyle donatılmış olursa olsun, bir gece yarısı, KHK'larla sadece "muhalif" diye işlerinden ihraç edilen yüz binlerce insan ve hâlâ KHK'ların, Demokles'in kılıcı gibi âdeta, toplum üzerinde çok ciddi bir şeklide tehdit oluşmaya devam ediyor olması.
Mevsimlik Kürt tarım işçilerinin uğradığı nefret ve linç girişimleri sonucu yaşanan ölümler ve ciddi toplumsal kutuplaşma.
Alınması gereken önlemlere uyulmadığı ya da önlemler alınmadığı için yine ölümle sonuçlanan fiziksel koşulların varlığı.
Yabancı ve göçmenlerin, sığınmacıların ucuz iş gücü olarak kullanılması konusunda hiçbir düzenleme yapılmaması ya da yine göz yumulması.
Öyle çok sorun alanı var ki burada belki saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok fazla. Ama her birisi, ayrı ayrı çeşitli toplumsal sorunlara da tekabül ediyor.
Devlet bir yandan sürekli tedbir aldığını söylüyor ama sonuçta emek her daim sömürülmeye, işçiler güvencesiz çalışmaya, iş cinayetleri artmaya ve halk gittikçe yoksullaşmaya devam ediyor.
Bakın, sayısal olması açısından son derece çarpıcıdır: Yüzde 13'le son kırk yılın en yüksek işsizlik oranına 2016 yılının sonunda ulaşıldı ve bu orana kayıt dışı işsizlik dâhil değildir ve gençler içerisindeki işsizlik bunun çok daha üzerindedir. Gençler arasındaki işsizliğin yüzde 25'e ulaştığı bilinen veriler arasındadır.
Sayın milletvekilleri, çok defa kâğıt üzerinde düzenlemeler yapıldı ama kayıt dışı istihdamın önüne geçilemedi. Bir devlet kurumu olan TÜİK verilerine göre -her sene düzenli olarak açıklanıyor- eldeki sonuçlara göre çalışan nüfusun üçte 1'i yani yüzde 33'ü kayıt dışı istihdam edilmektedir, diğer bir deyişle kaçak çalışıyor. Milyonlarca yurttaşın kaçak işçi olarak çalıştırılması, anayasal haklarının ihlal edilmesi, İş Yasası'nın sağladığı haklarının ihlal edilmesi, bütün sosyal güvencelerinin gasbedilmesi anlamına geliyor. Bu insanların hasta olmaya hakları yok çünkü sosyal güvenceleri yok. Bu insanların haftalık ya da yıllık izin kullanma hakları yok çünkü kâğıt üstünde böyle bir işçi yok.
Sayın milletvekilleri, çalışan nüfusun üçte 1'inin kayıt dışı istihdam edilmesi "Önüne geçilemeyen bir sorun." demekle açıklanamaz. Bu husus, ancak Hükûmetin gizli ajandasında yazılı bir politika olmasıyla açıklanabilir. Her politikanın yazılı olması yahut parti programında yer alması gerekmiyor. Hükûmetler eğer var olan bir yanlışı görmezden geliyorlarsa, milyonlarca yurttaşın güvencesiz bir şekilde çalıştırılmasına göz yumuyorlarsa ve hatta güvencesiz çalıştırmaya yol açan yasal düzenlemeler yapıyorlarsa bu, açıkça bilinçli yürütülen bir devlet politikası hâline gelmiş demektir. Bugün burada konuştuğumuz bu konudan haberdar olmayan tek bir milletvekili dahi yoktur.
Kayıt dışı istihdamın hangi çalışma koşullarında, ne koşullarda yürütüldüğünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Bağı, bahçesi, tarlası olan sayın milletvekilleri ve kişiler de gayet iyi biliyorlar ki yılın bu aylarında doğu ve güneydoğu kentlerinden yoğun bir işçi akını başlar batı illerine doğru. Şimdi, soruyorum: Acaba mevsimlik Kürt tarım işçilerinin asgari insani koşullarda sosyal güvenceyle çalıştırıldığını kim iddia edebilir? Tarım işçiliği, kayıt dışı istihdam sorununun besleyici ögesidir. Bu insanlar hangi hava koşulu altında olurlarsa olsunlar çadırlarda yaşamak zorunda bırakılan, gündelik yevmiyeyle çalıştırılan Kürtlerdir. Peki, tarım işçilerinin geldikleri iller ve çalıştıkları iller tesadüf müdür? Elbette ki hayır. Yıllardır ifade edilen bölgesel eşitsizliğin en somut göstergesi mevsimlik Kürt işçilerdir. Kürt tarım işçilerinin karşı karşıya kaldıkları tek sorun elbette ki kayıt dışı çalıştırılmaları değildir ne yazık ki. Kamyonet arkalarında ulaşım, derme çatma çadırlarda barınma, sağlıksız beslenme, temiz suya ve tuvalete erişim gibi hijyen koşulları, günde on dört-on beş saate varan çalışma koşulları, düşük günlük yevmiyeler, bahsi dahi edilmeyen iş güvenliği, sağlık ve sosyal güvence eksikliği, çocuklarının eğitimden kopması, etnik ayrımcılıkla karşılaşmak ve dışlanma, tarım işçilerinin en sık maruz kaldıkları sorun alanlarıdır. Etnik ayrımcılıkla karşılaşma ayrı bir gündemin konusu olmakla beraber, çok kısa olarak sadece şu hususlara değineceğim: Bu ülkede bir kentin valisi, Kürt tarım işçilerinin boş vakitlerinde şehir merkezine inmesini yasakladı. Neredeyse her gün bir şehirden Kürt işçilere ya da Suriyeli işçilere yönelik saldırı haberleri geliyor. Sırf Kürt olduğu için ırkçı bir saldırıya maruz kalıp diri diri yakılan Kürt işçi insanları birçoğunuz hatırlar. Hafta başında Nallıhan'da Kürt işçilerine yine saldırı oldu. Daha dün akşam ise Sakarya'nın Hendek ilçesinde Suriyeli bir işçiye saldırı oldu ve bu saldırılar maalesef küçük çaplı olarak kalmıyor. Bu sonuçlar, son iki yıldır izlenen aşırı güvenlikçi ve nefret söylemini körükleyen politikaların bir ürünüdür aslında. "Kürtleri istemiyoruz." diye bağıran yüzlerce insan, bu işçilerin kaldıkları yerleri ateşe veriyorlar ve ölümle tehdit ediyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevsimlik işçilerden bahsetmişken çocuk işçiliğine de kısaca değinmek istiyorum. Malumunuz, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü'ydü. Bugün Türkiye'de çocuk işçi sayısı 2 milyona yaklaşmış durumdadır. DİSK'in araştırmasına göre, sayıları 2 milyona yaklaşan çocuk işçilerin yüzde 80'i kayıt dışı olarak çalıştırılmaktadır. Hepimizin bildiği bir sahnedir, okulların kapanmasına yakın son aylarda doğu ve güneydoğudaki okullarda öğrenci kalmaz çünkü aileleriyle beraber batıya tarım işçisi olarak göç etmek zorundadırlar ve yaşlarına bakılmaksızın hepsi, okul parasını çıkarmak ya da aile bütçesine katkı sunmak için çalışmak durumunda kalırlar.
Bilgi Üniversitesinin araştırmasına göre de mevsimlik tarım işçilerinden 12 ve 18 yaş arası çocukların yüzde 73'ü tarlada çalışıyor. Oysa İş Yasası çok açık bir şekilde 15 olarak belirlemiştir bu yaşı. DİSK'in de bir raporu var ve şu ifadelere yer veriyor: "Türkiye'de 14 yaşını doldurmuş ve zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devam etmesine engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilmektedir." deniyor.
Değerli milletvekilleri, çocuk işçiliğinin kayıt dışı istihdam yoluyla yaygınlaşmasının önemli bir nedeni de ülkemizde geçici koruma statüsünde bulunan Suriyelilerin çalışma koşullarının hâlâ mevzuata göre düzenlenmemiş olmasından kaynaklanıyor. Zira şu anda, Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin yüzde 45'inin 18 yaşının altında olduğu ve bu çocukların yarıya yakınının da eğitim olanaklarından yararlanmadığı için kayıt dışı sektörlerde çalıştıkları raporlara yansıyan bir başka gerçekliktir. Ben bunun nedeninin ucuz iş gücü yaratma amacından kaynaklandığını düşünüyorum çünkü ekonomik büyümenin, kontrolsüz bir şekilde ve sermaye sahiplerinin lehinde olacak şekilde yürütülmesinin koşulu ucuz iş gücüdür. Kayıt dışı istihdam edilen bir insanın da bu gayriinsani koşullara itiraz etme şansının olmadığını hepimiz biliyoruz. Bugün, Suriyeli sığınmacılar, emek sömürüsü ilişkilerinin en vahşi koşullarını yaşayan kesimdir. Tıpkı 1960'larda Almanya'ya göç eden Türkiyelilerin maruz kaldığı ırkçı muamelelere şu an Suriyeliler bizim ülkemizde maruz kalıyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayıt dışı istihdamı ya da mevsimlik tarım işçiliğini ülkenin siyasi gündeminden bağımsız düşünemeyiz. 1990'lı yıllarda izlenen köy boşaltma politikaları sonucu Kürt halkının çok büyük bir kesimi evsiz ve işsiz kalmıştır. Yerinden edilmeye maruz kalmadan önce kendi topraklarını işleyebilen ve üretime fayda sağlayan bu kesim, o yıllardan beri defalarca kez farklı dışlanma süreçlerine maruz kalmış...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlamak için...
BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu, tamamlayınız.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, değerli arkadaşlar, o günlerden bugünlere defalarca kez farklı dışlanma süreçlerine maruz kalarak güvencesiz, eşit ve adil olmayan bir biçimde çalışma ve yaşama koşullarına sahip olmaları hiç tesadüf değildir. Kayıt dışı istihdamın en büyük grubunu oluşturan mevsimlik Kürt tarım işçilerinin defalarca ölümle burun buruna gelmeleri, ırkçı saldırılara maruz kalmaları, varlıklarının sadece trafik kazalarıyla ülke gündemine gelmesi sadece bir ekonomi politikasıyla açıklanamayacak hâldedir. Bu alanın ne kadar Kürt sorununun çözümüyle de ilgili olduğunun bir karşılığıdır. Kürt sorunu ile zorunlu göç arasındaki bağ kurulmadıkça bizler ne mevsimlik işçiliğe çözüm bulabiliriz ne de Hükûmetin kayıt dışı istihdamın önüne geçmesini bekleyebiliriz diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)