Konu: | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 107 |
Tarih: | 15.06.2017 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gündemimizde görüşmekte olduğumuz 485 sıra sayılı üretim reformu tasarısının 28'inci maddesi üzerinde konuşmak üzere söz aldım.
İfade etmek isterim ki Toprak Bayramı Haftası'nda AKP'nin meraları, kıyıları talan etmesinin önünü açan tasarıyı görüşmek hem bizler açısından hem de Türkiye toplumu açısından son derece üzüntü vericidir. Tasarıya ve ayrıca bu maddeye dair görüşlerimizi gerek Komisyon aşamasında gerekse de muhalefet şerhimiz kanalıyla açıkladık. Ben yargı bağımsızlığına dair konuşmak istiyorum.
Aslında bugün ve 26'ncı Dönem başladığı günden beri, özellikle, en çok yargı bağımsızlığı üzerine konuşmalar yapıldı bu kürsüden çünkü bir toplum için ve bir devlet için en önemli olgulardır. Birey olarak bizlerin devletle ilişkilenmemizin tek ve en önemli güvencesi adalet ve hukukun üstünlüğü prensipleridir. Bu prensiplerin hayata geçmesinde sorun varsa, örneğin hukuk üstün değer olarak tanımlanmıyorsa ya da ele alınmıyorsa ya da yargı bağımsız değilse yaşamımızı çevreleyen hiçbir konuda güvencemiz de yoktur. Özellikle yargı bağımsız değilse kişiye sıkı sıkıya bağlı temel haklarda ihlallerin yaşanması kaçınılmazdır. İşte yıllardır süren iktidar partisi tasarrufları ve yönetim anlayışı, özellikle son iki yıldır süren güvenlikçi politikalar tüm toplumda yargı bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün tartışılır hâle gelmesinin önünü açmış, yargıya güveni son derece zayıflatmıştır.
Değerli milletvekilleri, özellikle partim Halkların Demokratik Partisine ve Demokratik Bölgeler Partisine yönelik 7 Hazirandaki seçim sonuçlarından sonra başlatılan tutuklama operasyonları peşin cezalandırma yöntemine dönüşmüştür. Büyük bir kumpas olduğu yakında da ortaya çıkacak olan Ceylânpınar'da 2 polisin evlerinde öldürülmesi ve akabinde, 24 Temmuz 2015'te çatışmalı sürecin yeniden başlamasından bu yana partimize yönelik baskılar vekillerimizin tutuklanmasıyla bambaşka bir evreye taşınmıştır. Bu tarihten günümüze dek partimize, parti tabanımıza, bileşenlerimize yönelik gerçekleşen gözaltı ve tutuklamalar: Bu operasyonlar neticesinde en az 11 bin insan, 11 bin yöneticimiz ve partilimiz gözaltına alınmış; eş genel başkanlarımızın, milletvekillerimizin, il ve ilçe yöneticilerimizin, parti üyelerimizin içinde bulunduğu 3 binden fazla HDP'li tutuklanmıştır. Yine, 86 belediye eş başkanımızın dâhil olduğu DBP'nin üye ve yöneticileri bu sayıya eklendiği zaman 5 bin insan, 5 bin gönüllü ve yöneticimiz tutukludur hâlihazırda. Bu sayısal görüntü bile bir siyasi partiyi siyaset alanından ceza kanunlarını bile kötüye kullanarak ve yargı eliyle uzaklaştırma anlayışı olduğunun en bariz göstergesidir. Yargının yürütmenin talimatıyla hareket ettiğini biz çok iyi biliyoruz ve görüyoruz; bunu artık gizleyemeyecek hâle geldiniz. Vekilleri tutukla, beş ay, on ay ceza ver, istinaf mahkemelerinde çok kısa bir sürede kesinleştir, sonra vekilliklerini düşür. Belediye başkanlarını tutukla, görevinden alıp yerine AKP gibi hareket eden devlet memurlarını kayyum olarak ata; başkanlar, parti yöneticileri uzun süre tutuklu kalsınlar, davalarını açma, bir gün dava açtığında ise ağır cezalarla cezalandır. Kusura bakmayın ama hiç kimse "Suçla, suçlulukla mücadele ediyorum." diyemez bu tablo karşısında. Sadece HDP için atanmış savcı ve hâkimler var, özel görevli yargı mensupları var. Anlıyoruz ki bu tablo karşısında durum, Hükûmetin, iktidarın bir tutumudur. Evet, bu bir tutumdur. Bu, Kürt halkını siyasetten uzaklaştırma tutumudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; makul sürede adil yargılanma hakkı hukukun temel ilkelerindendir ve herkes için geçerlidir. Burada haktan, hukuktan, özgürlüklerden, taleplerden... Demokratik taleplerin anayasal güvenceler altında talep edilmesi durumlarında bile öyle ağır cezalandırmalar uygulanıyor ki ve bu temel ilkelerden öyle uzaklaşılmış ki ben çoğu zaman bu kürsüde konuşurken "Ya, ne hukuku, ne adaleti!" demekten kendimi alamıyorum. Ne yazık ki milyonlarca insan da benimle aynı durumdadır.
Bu demokratik hukuk ilkelerini uygulamamanın sebebi olsa olsa bir kesime karşı düşman hukukunun açıkça uygulanıyor olmasıyla açıklanabilir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.