GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:106
Tarih:14.06.2017

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel durumdan dolayı ben de önergemize bağlı olmadan bir konuşma yapacağım.

Sayın milletvekilleri, şimdi ben içimizde aklı olan, vicdanı olan, Allah'a, ahirete, ilahi adalete inancı olan milletvekili arkadaşlarıma sesleneceğim. Konuşmam bittiğinde, eğer arazından "Yahu, bu mahkeme haklı olarak Enis Berberoğlu'nu bu kadar cezaya çarptırmış ve tutuklamış." diyen bir arkadaşımız dahi çıkarsa da diyeceğim ki: "Ben ne hukuku biliyorum ne insanlığı biliyorum ne siyaseti biliyorum. Bir daha da bu kürsüye gelip konuşma yapmayacağım."

Enis Berberoğlu -mahkeme kararı elimde, uzun uzun anlatmayacağım- devlet sırrını açığa çıkarmaktan dolayı yirmi beş sene hapis cezası aldı. Bunun için, bakacağız, devlet sırrı ne? Buradan aynen okuyorum, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 47'nci maddesinde diyor ki devlet sırrını tarif ederken: "Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, millî savunmasına ve millî güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgilerdir." ve (2)'nci fıkrada da diyor ki: "Tanıklık konusu bilgilerin -yani devlet sırrıyla ilgili tanıklık yapılıyorsa- sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zabit kâtibi dahi olmaksızın dinlenmesi gerekir." Yani ortada bir devlet sırrı varsa zabıt kâtibinin dahi haberi olmayacak, olursa devlet sırrı olmaktan çıkıyor, aleni oluyor.

Şimdi, olaya dönelim. 1 Ocak tarihinde MİT tırları durduruluyor, diyelim ki ortada da bir devlet sırrı var. 14 Ocak tarihine kadar yayın yasağı yok yani ortada devlet sırrı yok. Hadi, olduğunu varsayalım. Ne yapılıyor? Bir arama ve yakalama tutanağı düzenleniyor. Kim imzalıyor bunu? Oradaki şüpheliler imzalıyor, savcı imzalıyor, zabıt kâtibi imzalıyor ve 14 Şubata kadar bu bilgiler her yerde ve alenileşmiş artık, devlet sırrı yok. Onu boş verin, Yargıtay 16. Ceza Dairesi o tırları durduran savcılar ve askerî personel hakkında yargılamaya başlıyor. Bu belgelerin hepsi o dosyanın içine giriyor, aleniyet kazanıyor ve devlet sırrı değil. Olay ne zaman? 1 Ocak. Cumhuriyet gazetesinin haberi ne zaman? 29 Mayıs, beş ay sonra. Alenileşmiş, devlet sırrı olmaktan çıkmış birtakım bilgileri açığa vurmaktan -o da kanıtlanamamış- Enis Berberoğlu'na yirmi beş sene hapis cezası veriliyor. Peki, gerekçe ne? 25-26 Mayısta solcu bir milletvekili -öyle diyor Can Dündar- bunu aramış, bilgileri vermiş. HTS kayıtlarına bir bakıyorsun 25-26 Mayısta 3 solcu milletvekili aramış. Niye Enis Berberoğlu? Çünkü o sırada Cumhuriyet gazetesinin oralarda bir yerde sinyal vermiş onun telefonu, herhâlde odur. Can Dündar "Bunu Enis verdi bana." diyor mu? Yok. Enis Berberoğlu "Ben verdim." diyor mu? Yok. Herhangi bir tanık var mı? O da yok. E, biraz vicdan gerekir, biraz adalet gerekir.

Şunu söyleyeceğim son olarak: Tutuklama gerekçesi. Tutuklama gerekçesi, aynen okuyorum, mahkeme kararında diyor ki: "Sanık Kadri Enis Berberoğlu'nun dosya içerisindeki HTS kayıtları, baz bilgileri, Can Dündar'ın açık kaynaklardan ve kitabında geçen beyanları dolayısıyla işlediği sabit olduğu anlaşılan suç dolayısıyla hükmolunan cezanın haddi itibarıyla -yani yirmi beş sene- kaçacağı ve saklanacağı hususunda somut emarelerin bulunmasından dolayı tutuklanmasına..." Vallahi ben bunu okuyunca, hani Can Dündar'ın beyanlarını da ciddiye almıyorum gerçi ama Enis Berberoğlu'nun -devlet sırrını açığa vurmaktan ceza almasından- devlet sırrı casusluğundan dolayı suçlu olmadığına inanıyorum ama Enis Berberoğlu'nun bir suçu var, onu gördüm. Enis Berberoğlu'nun tek suçu hem AKP'li hem de FETÖ'yle iltisaklı olan bir kayınpederinin olmaması. Nokta. (CHP sıralarından alkışlar)