| Konu: | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 14.06.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 15'inci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, akademik özgürlük ve YÖK konusundaki değerlendirmeleri Parlamentonun takdirlerine sunmak istiyorum. Bakınız, üniversitelerin var olma sebepleri arasında, bilim alanında özgür olmayı en başta yazmak gerekir. Anayasa'mızın 27'nci maddesinde "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir." ifadesine yer verilirken bilimsel özerklik ise Anayasa'nın 130'uncu maddesinde güvence altına alınmıştır. Ancak ülkemizde akademisyenler için var olması zaruri olan bu özgürlük ortamına ciddi müdahalelerin olduğunu görmekteyiz. Herkesin malumudur çünkü sırf barış bildirisini imzaladı diye imzacı akademisyenlere karşı yürütülen linç politikaları, sözleşmelerinin iptal edilmesi, sonrasında OHAL ilanıyla kanun hükmünde kararnamelerle görevlerinden atılmaları, açlık ve yoksullukla terbiye edilmeye ve nihayet yalnızlaştırılarak adım adım ölüme gönderilmeleri zihinlerde canlılığını korumaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, günümüz Türkiyesinde üniversite sadece anlamını yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hatırlatalım, AKP Hükûmeti iktidara gelirken YÖK'ü kaldıracağı vaadinde bulunmuştu ancak geldiğimiz noktada bırakın kaldırmayı YÖK daha da kurumsallaştırılmıştır. Merkezî otoritenin olduğu bir yerde özgürlükler gelişebilir mi? Düşünmekten korkan bir akademisyen ordusu yaratmış olursunuz en fazla, maalesef daha fazlası değil.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ifade özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz. Üniversite ve akademisyenin görevi, akıl yürütme ve vicdan muhakemesi sonunda vardığı fikirleri toplumla paylaşmaktır. Fikrin eleştirilmesi demokrasinin, fikri ifade edenin cezalandırılması ise otoriterliğin göstergesidir. Akademisyenlerin ülke sorunlarıyla ilgili dile getirdikleri görüşlerinin siyasi irade tarafından cezalandırılmaya çalışılması akademik özgürlüklere ve dahası toplumsal gelişmelere zarar vermektedir.
Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 40'ıncı yıl dönümünde, Lima'da, yükseköğretim kurumlarının özerkliği ve akademik özgürlüğü üzerine Lima Bildirgesi kamuoyuna açıklanmıştır. Bu bildirgede "'Akademik özgürlük', akademik bir çevre üyelerinin tek tek ya da toplu halde bilgiyi araştırma, inceleme, tartışma, belgeleme, üretme, yaratma, öğretme, anlatma ve yazma yoluyla edinmelerinde, geliştirmelerinde ve iletmelerindeki özgürlükler anlamına gelir." ifadesi yer almaktadır.
Unutmayalım ki bir fikri söylemek ülke demokrasimize zarar vermez, bilakis ne kadar kışkırtıcı, rahatsız edici veya azınlıkta olsa da görüşlerini ifade özgürlüğü özellikle bilim insanları için en temel özgürlük olmalıdır çünkü Lima Bildirgesi'nde de ifade edildiği üzere, üniversiteler insanların haklarının yaşama geçirilmesini takip etmekle yükümlüdürler.
Değerli milletvekilleri, 2005 yılında Norveç Bergen'de, Türkiye'nin de dâhil olduğu ve "Avrupa Yükseköğretim Alanının Değerlendirilmesi" konulu toplantıda, Türkiye'deki üniversitelerin özerkliğinin artırılması ve akademik özgürlüklerin genişletilmesi konusuna vurgu yapılmıştır. Diğer taraftan Avrupa Konseyinin akademi alanına özgülenmiş çok sayıda tavsiye kararı, araştırma ve eğitimde akademik özgürlük, ifade etme, bilgi yayma, araştırma yapma ve gerçekleri kısıtlama olmaksızın aktarma özgürlüğüne işaret etmektedir. Akademik özgürlük ve kurumsal özgürlük temel ilkeleri üniversitelerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu değerlerin korunması hem ilgili toplumun hem de genel olarak insanların yararınadır.
Değerli milletvekilleri, tarih, akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin ihlal edilmesinin her zaman entelektüel gerilemeyle, dolayısıyla sosyal ve ekonomik bir duraklamayla sonuçlandığını göstermiştir. Ülkemizdeki bu kaygı verici gidişin tersine çevrilmesi ve evrensel standartlarda bilim özgürlüğünün üniversitelerimizde tesisi için gerekli adımları bir an evvel, vakit kaybetmeksiniz atmak ve herkesin soluk alabileceği gerçek bir üniversiteyi yaratmak siyasi iktidarın hepimize borcudur diyerek Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)