GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:106
Tarih:14.06.2017

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Darbe Araştırma Komisyonu Raporu'nun en zayıf yanı siyasi sorumluluğu atlamış olmasıdır. Siyasi sorumluluk nedir? İki boyutta açıklayabiliriz bu darbe girişiminin siyasi sorumluluk ayağını. Birincisi: Doğrudan doğruya siyasi kadroları kimlerdi darbecilerin? Eğer başaralı olsaydılar hemen ardından veya bir süre sonra kimlerden hükûmet oluşturacaklardı? Devletin siyasi yönetimini kimlere vereceklerdi? Bu konuda sorulan bütün sorular geçiştiriliyor. Komisyon çalışmaları sırasında da ısrarla bu soruları aydınlatacak bilgi ve tanık ya da kişi dinlenmesini istedik. Bunların tamamı reddedildi.

Neden böyle bir çaba içine giriyor komisyon üyeleri, ayrıca AKP'nin kamuoyuna konuşan bütün sözcüleri? Neden "Darbenin siyasi ayağı olmaz." gibi bir söz sarf etmeye ihtiyaç duyuyorlar? Bizim bu soruya verdiğimiz cevap: Kendilerinden korktukları için. Evet, siyasi sorumluluk ki en çok AKP'nin içine uzanacağından korktukları için bu konudaki bütün ciddi soruları, makul soruları cevapsız bırakmayı tercih ediyorlar. Ancak, tekrarlamaya bile gerek görmüyorum, hakikatleri ilelebet karartmanın imkânı yoktur, uzun süre örtmenin de imkânı yoktur. Bunlar ortaya çıkacaktır.

Siyasi sorumluluğun ikinci ayağı şudur arkadaşlar, ikinci boyutu: Acaba bu cemaat devlet içinde örgütlenirken kimlerden, nasıl yardım gördü? Hangi yöntemlerle devletin içinde bu kadar güçlü bir konuma gelebildi? Darbe Komisyonu raporuna bakıyorsunuz, 60'lardan, 70'lerden, 80'lerden, 90'lardan söz ediyor; Özallardan, Ecevitlerden, Demirellerden bahsediyor fakat 2000'lere gelince susuyor. Bu süre içinde en uzun dönem Başbakanlık yapan Sayın Erdoğan'ın adı bir kere bile zikredilmiyor.

Peki, böyle bir geçiştirme haklı soruların ortadan kalkmasına yol açabilir mi? Kesinlikle yol açmaz, bu soruların cevapları ortaya çıkacaktır.

Şimdi, bu soruları biraz daha detaylandıralım. Şimdi, terör örgütü olarak ilan edilen bu cemaat yapılanması en çok hangi iktidarlar döneminde devlet içinde kadrolaştı? Mesela, bugün açığa alınan ve tutuklanan hâkim ve savcıların yüzde kaçı hangi dönemde işe alındı, hangi dönemde göreve başladı? Açığa alınan ve tutuklanan Emniyet mensuplarının yüzde kaçı hangi iktidar döneminde işe alındı, hangi iktidar döneminde yükseltildi? Üniversitelerden ihraç edilen akademisyenlerin yüzde kaçı hangi iktidar döneminde nasıl teşvik gördü, nasıl yükseldi? Hangi rektörler hangi dönemde, cemaate mensup olduğu iddia edilen hangi kişiler en çok hangi dönemde üniversite yönetimine, YÖK'e üye olabildi ya da üniversite yönetiminin başına geçirilebildi?

Eğer bu soruları cevaplandırmazsanız siyasi sorumluluk ithamından asla AKP'yi kurtaramazsınız. Bakın, örgüte iltisaklı diye açığa alınan ya da tutuklanan ve şu an yargılanan pek çok kişi, 2013'ten önce bir bankaya, örgütün bankasına, cemaatin bankasına veya dershanelerine veya okullarına herhangi bir bağlantıyla ilişki içinde olduğu için atılmış ya da tutuklanmış ve yargılanmaktadır. Peki, 2002'den sonra 2013'e kadar bu iktidarların, AKP iktidarlarının yaptıkları birdenbire nasıl silinebiliyor? Eğer sizin sorumluluğunuz 2013'te başlıyorsa o zaman başkalarının da 2013'ten önceki fiillerini gerekçe göstererek ihraç etme veya yargılanmaya sevk etme hakkınız olmaz.

Bir diğer çelişki -Darbe Komisyonu raporunda da var- "Efendim, neden cemaat mensupları bu kadar yoğun kullanıldı?" Çünkü AKP iktidara geldiği zaman kendisine bağlı, kendisine ait kadroları yoktu. Cemaatin kadrolarını hazır buldu, onları işe aldı. E, bu bir sorumluluk gerektirmiyor mu? Çünkü onlardan yararlandınız; biliyordunuz, bir cemaattir bu. Devlet içinde bir cemaati örgütlemek, bu şekilde yoğun kadrolaştırmak darbe sonrasında yapılacak her yargılamada bir suç olarak, iş birliği olarak mutlaka davalara dâhil edilmelidir. O dönemdeki bütün bakanların, o dönemdeki bütün genel müdürlerin bugün darbe yargılamalarında sanık sandalyesine oturmaları gerekiyor. Bunu yapmadığınız takdirde, bu darbeyi önceden iktidarın bildiği ama önlemek yerine harekete geçmesi için fırsat verdiği, sonra bastırıp bunun sonuçlarından yararlandığı iddialarını asla gündemden, akıllardan, vicdanlardan çıkaramayacaksınız.

Darbelerle mücadelenin tek kalıcı yöntemi vardır: Sağlam bir demokrasi, şeffaf bir kamu yönetimi oluşturmaktır; objektif kriterlere dayalı kamu istihdam sistemi oluşturmaktır. Ama bugün "darbeyle mücadele" adı altında yapılan şey tam tersidir. İktidarın kadrolarını iktidara yakın kişileri devlet içine yerleştirmek en temel yöntem olarak kullanılmaktadır.

Bir başka önemli konu arkadaşlar: Bugün ihraç edilen, örgüte mensup olduğu için ihraç edilen hâkim ve savcıların hazırladıkları dosyalar yargılanma konusu olmaya devam ediyor. Onlar ihraç edildiler ama onların hazırladıkları dosyalardan en başta bizim milletvekillerimiz, eş genel başkanlarımız yargılanıyor. Peki, bunu hangi mantığa, hangi vicdana kabul ettireceksiniz? Madem bunlar hep bir örgüt üyesi olarak faaliyet göstermişlerdi, o hâlde o dönemde hazırladıkları fezlekeler, yaptıkları yargılamalar nasıl objektif ve adil kabul edilebiliyor?

Şimdi, biraz önce söylediğimi bir örnekle birleştireyim. Geçen gün benim hakkımda bir fezleke geldi. Diyarbakır Başsavcı Vekili -daha önce burada adını zikrettim- benim 2011-2014 yılları arasında DTK'ya davet edilmemi örgüt üyeliği delili sayıyor. Bizim dosyaların tamamı böyle arkadaşlar.

2011-2014 arasının bir bölümünde çözüm sürecinin başarıya ulaşması için Akil İnsanlar Heyetinde çalıştım. Bakanların yaptıkları toplantılara DTK temsilcileri resmen davet edildi, birlikte bulunduk oralarda. Şimdi bir savcı çıkıyor, böyle bir dosya hazırlıyor ve burada da muhtemelen alkışlanacak.

Tekrar söylüyorum: Eğer adalet sisteminde bu ayıklamayı ve temizlemeyi yapmazsanız eninde sonunda bu yöntemlerin ucu mutlaka size dönecek ama onunla da kalmayacak, bunların hesabını mutlaka vereceksiniz. Sizi paralel devlet yapılanması konusunda uyaran, harekete geçmeye çağıran Sevgili Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş cemaatin savcılarının dosyalarından tutuklu, siz burada onların yaptığı darbe girişiminin nimetlerinden yararlanacaksınız ve bu da kamu vicdanında kabul görecek, öyle mi? Sizi her seferinde uyaracağım, faydası olsun olmasın, bunları hep söyleyeceğim. Eğer size faydası olmazsa tarihe kayıt düşer, vicdanlara kayıt düşer.

Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)