| Konu: | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 13.06.2017 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun'un sanayi işletmelerine yönelik hükmünün kaldırılması; 6245 sayılı Harcırah Kanunu'nda yapılan düzenlemeyle piyasa gözetim ve denetim personelinin denetim görevlerinde aldığı harcırahın düzenlenmesi; Sanayi Sicili Kanunu'nda sanayicinin tanımı yapılarak bilişim teknolojisi ve yazılım üreten işletmelerin dâhil edilmesi; yeni kurulan sanayi işletmelerinin takibi ve üretim faaliyetlerinin başlamadan önce yükümlülükleri konusunda bilgilendirilmesi amacıyla ön kayıt sisteminin getirilmesi; işletmelerin sanayi sicil belgesinin olmaması hâlinde uygulanamayan müeyyidelerin uygulanması için kayıt sisteminin oluşturulması; organize sanayi bölgeleri, serbest bölge ve endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde yapılacak sözleşme ve taahhütnamelerden damga vergisi alınmaması, harç istisnası ve emlak vergisi muafiyetinin getirilmesi; üniversitelerimize bölge ve sektör odaklı istihdam sağlayacak şekilde düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı sonradan eklenen birbirinden ilgisiz birçok maddeyle sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacından saptırılmıştır. Tasarı mevcut hâliyle -ki bugün değişti, 102 maddeydi, 101'e düştü tahmin ediyorum- 28 farklı kanun ve 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik öngörmektedir. Sanayi üretim reformuyla doğrudan ilgisi bulunmayan, birçoğu adrese teslim nitelikteki maddeler sonradan telafisi imkânsız sonuçlar doğuracaktır. Yasa tasarısında bir etki analizinin olmadığı görülmektedir. Böyle önemli bir Bakanlığın hazırladığı ve diğer bakanlıklara örnek olması gereken etki analizi çalışmasının yapılmamasını kabullenmek de mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, yukarıda belirttiğimiz madde değişikliklerine baktığımızda, getirilen kanun tasarısında, üretimi artıracak tedbirler ve teşviklerden ziyade, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu'nda -ki 57'nci Hükûmet döneminde çıkarılmıştır- günün şartlarına uygun olarak aksayan yönlerinin yeniden değerlendirilmesi yapılmaktadır.
Tasarının gerekçesinde yer alan, yatırım ortamının iyileştirilmesi, bürokrasinin azaltılması, teşvik ve desteklerin kritik ve öncü teknolojilere yoğunlaşması, planlı sanayileşmenin sağlanması, yerli, yeşil ve yenilikçi üretime geçişin tamamlanması olarak belirtilmesine rağmen, kanun tasarısında bu gerekçelere uygun bir düzenlemenin yapıldığını görmemekteyiz. Yenilik ve teknoloji altyapısı güçlü olmayan ve imalat sanayisindeki sıçramaya dayanmayan bir üretim yapısıyla yüksek büyüme hedeflerine ulaşılması mümkün değildir.
Diğer yandan, rekabet edebilmenin yolu yüksek katma değerli üretimden ve verimliliğe dayalı iş süreçlerinden geçmektedir. Bu bakımdan her sektörde verimliliği artıracak sanayi politikaları uygulanması gerekmektedir. On dört yıllık süreç içerisinde AR-GE, yenilik ve teknoloji alanında atılım yapılamadığı gibi geriye gidilmiş, yüksek katma değerli ve AR-GE yoğun üretim yapısına geçilememiştir. Nitekim yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretimi ve ihracatı içindeki payı 2002'ye göre gerilemiştir.
Bugün başta ölçek sorunları olmak üzere pek çok sorun KOBİ'lerin omuzlarında ağır bir yük oluşturmaktadır. Ölçek sorunlarından kaynaklanan rekabet dezavantajları, finansmana erişimde karşılaşılan problemler, nitelikli iş gücü eksikliği ve göreceli olarak yükselen maliyetler bunların başında gelmektedir. Esasen sanayicimiz -temel beklentisi- ucuz finansman ve üretim yapabilecekleri alanların oluşturulmasını, teknolojik altyapının kurulmasını ve genişletilerek kendilerine sunulmasını beklemektedir. Bu tasarıda bunlara yönelik bir çalışmanın yapıldığını göremiyoruz maalesef.
Bu tasarının en can yakan tarafı ise 2'nci maddeydi ancak 2'nci maddenin Komisyonda çekildiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle uyum çalışmaları ve gümrük birliği anlaşmaları sonucunda üretime getirilen kotalar, iyi tarım uygulamalarından uzaklaşılması, sanayileşmenin önemini tarım alanlarının yok edilmesi olarak gören politikalarla pamuk, tütün, şeker pancarı, buğday, pirinç, nohut, mercimek gibi pek çok tarım ürününde maalesef ülkemiz kendi ihtiyacını karşılayamaz duruma gelmiştir. Sizlerin de çok iyi bildiği gibi eti, hatta samanı dahi ithal eder duruma geldik.
Diğer tarım ürünlerindeki bu kayıp ülkemizin pek çok yerinde çiftçimizi zeytin ağacı dikmeye ve zeytincilik yapmaya yöneltmiştir. Bu çerçevede Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız zeytincilik sektörünü desteklemiş, özellikle, yeni dikim alanlarına yapılan fide destekleriyle zeytin ağacı varlığımız son on yılda yaklaşık yüzde 72 artarak 172 milyon adede yükselmiştir. Dünya zeytin üretiminin yüzde 97'si Akdeniz ülkelerinde gerçekleştirilmekteyken Türkiye de bu sıralamada ilk 5 ülke arasında yer almaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu zeytincilikle ilgili, yetiştiricilik, mekanizasyon, işletme teknolojileri, markalaşma problemlerini çözmüşken tasarıdaki 2'inci madde Komisyona havale edilmeseydi yukarıdaki konularda yoğunlaşacağımız yerde zeytinlikleri yok edecek uygulamaların önü açılacaktı.
Beklentimiz ve temennimiz, Komisyonda bu maddenin tasarıdan çıkarılması yönünde olmuştur ve Komisyonda zeytinliklerle ilgili madde tasarıdan çıkarılmıştır. Tasarıdan 2'nci maddenin çıkarılmasıyla ülkemizde yaklaşık 10 milyon kişinin doğrudan ve dolaylı geçim kaynağı olan zeytincilikle ilgili kısım bu konuyla ilgili derin bir oh çekmiştir sanırım. Ancak, zeytincilikle ilgili bu konunun bir daha tekrar gündeme getirilmemesini, Meclise yasa olarak sunulmamasını da beklemekteyiz.
Peygamber Efendimiz'in vahiy kâtiplerinden Muaz bin Cebel (RA)'ın aktardığına göre Resulullah "Ümmetime meşakkat verme korkusu olmasaydı kendilerine, her namaz kılarken zeytin ağacından misvak kullanmalarını emrederdim." demiş. Böyle ulvi özelliği de olan zeytin ağacını mutlaka korumamız gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda da Sayın Bakana ve Komisyon üyelerine, bu konuda emeği geçen tüm halkımıza ve sivil toplum kurumlarına da teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısında, zeytin kadar önemli, kıyılarımız ve meralarımızla ilgili bölümler de bulunmaktadır. Coğrafi şartların zorluğu ve uygun alanların bulunmaması bahanesiyle 6321 sayılı Kıyı Kanunu'nda genel bir değişiklik yapılmak istenmiş ve denizlerimizde yeni dolgu alanları yaratılarak kıyılarımız gözden çıkarılmıştır. İstisnai olarak -Komisyonda ısrarlı tutumlarımıza rağmen- yalnız Trabzon ilini kapsayan ve onların destekleriyle Trabzon'a mahsus olmak üzere iktidar milletvekilleriyle bu kanun tasarısında değişiklik yapılmıştır.
Yine, meralarımızla ilgili 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 14'üncü maddesinde değişikliğe gidilmiş, karşı çıktığımız bu değişiklikle var olan endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri gibi bölgelerin mera vasfı olan arazilere doğru yönlendirilmesinin ve buralara sanayi tesislerinin kurulmasının, hatta şehir içerisindeki küçük sanayi sitelerinin mera alanlarına doğru taşınmasının da karşısında olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Kendi kendine yeten bir ülkeden kendi yemini, samanını ve etini ithal eden bir ülke hâline gelmemiz Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da kabul edilmemektedir. Onun için, bu Kıyı Kanunu'yla ve Mera Kanunu'yla ilgili konuların bir an önce bu tasarıdan çıkarılmasını beklemekteyiz. Meraların, şehir içindeki sanayi sitelerinin taşınması ve yerlerine alışveriş merkezleri ve imara açılması bahanesiyle yok edilmelerinin önlenmesini düşünüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.