| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 13.06.2017 |
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin, kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilen akademisyenler ve kamu görevlileri için Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önergesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan HDP milletvekilimiz elbette ki olayın sonuçlarını anlattı ama on bir ay önce 249 kişinin ölümüne, 2.193 kişinin yaralanmasına sebebiyet verenlere ve bu kutsal mabedin bombalanmasına hiç değinmedi. Ben arzu ederdim ki 15 Temmuzu bir anlatalım, bunun hesabını nasıl soracağımıza da birlikte karar verelim.
Sayın milletvekilleri, on bir ay önce Türkiye, 15 Temmuz 2016 günü daha önce hiçbir devletin tecrübe etmediği, eşi ve benzeri görülmemiş bir saldırıyla karşı karşıya kalmış; yaklaşık kırk yıl boyunca devletin içine sinsice yuvalanmış Fetullahçı terör örgütünün kendisine bağladığı ve kontrol ettiği kamu görevlileri demokrasimize, anayasal düzenimize ve millet iradesine kastetmişlerdir. Bu menfur, satılmış çete mensupları, vatan ve millet hainleri milletin uçağını, helikopterini ve silahlarını milletin üzerine yöneltmişlerdir. Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanlara çıkan aziz milletimiz de tankların önüne çıktı, kurşunlara göğüslerini siper etti.
Milletimizin temsilcisi, millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisini bombaladılar, kurşun yağdırdılar. Bizler de darbe teşebbüsünün başladığı saatten itibaren Gazi Meclisimizde toplandık. Biz o gece bütün görüş ayrılıklarımızı bir kenara bırakarak parti farkı gözetmeksizin aynı ruh, inanç çerçevesinde aziz milletimizin sesi ve soluğu olduk Allah'a hamdolsun. 249 şehidimizi rahmetle anıyorum, makamları ali olsun. Şehit olmak için meydanlara çıkıp gazi olan insanlarımıza da şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Gerçekleştirilen bu saldırı, sadece basit bir darbe teşebbüsü değil, aynı zamanda kaos, kargaşa yaratarak iç savaş çıkartıp Türkiye'yi bölünmeye müsait hâle getirmek içindi ve çok şükür milletimizin destansı kahramanlığı neticesinde bu alçakça girişim akamete uğratılmış, sonrasında vatandaşın günlük hayatını zorlaştırmayacak ancak FETÖ'yle mücadeleyi hızlandıracak olan olağanüstü hâl ilan edilmiştir.
Olağanüstü hâlin ilanından sonra devletin arındırılması politikasına tekabül eden kanun hükmünde kararnameler ihdas edilmiştir. Kanun hükmünde kararnamelerle amaçlanan, devlet içindeki bu yapı mensuplarının ayıklanmasıyla ülke, millet ve devlete karşı muhtemel tehditlerin önlenmesi yani benzer saldırılara girişilmesine engel olunmasıdır, bir nevi devletimizin beka mücadelesinin de önünü açmaktır. Gerçekten de kararnameler incelendiğinde görüleceği üzere, düzenlemeler, terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu personelinin devletten arındırılmasına tekabül etmektedir. Böylece, öncelikle FETÖ'nün amaç ve hedeflerine hizmet ettiğini ortaya koyan kriterler belirlenmiş, kanun hükmünde kararnamelerin çizdiği çerçeveye uygun olarak da devletten arındırma sürecine girişilmiştir.
Fetullahçı terör örgütünün kökünü kurutana kadar mücadele etmek hepimizin boynunun borcu olması gerek. 15 Temmuz gecesi ellerine silah almamış olabilirler. Ama eline silah alanların hepsi de gücünü nereden alıyorlardı? Elbette ki onlardan. Yarın bunların da ellerine silah almayacağını kim bilebilir? İhanet virüsü vücuda girmiş zehir gibidir, bir yerde kalmaz, her organı, her hücreyi etkiler ve sonunda vücudu teslim alır, aynen kanser virüsü gibi. Ve şimdi bu vücudu bunlardan temizlememiz gerekiyor. Bu ülkenin özgürlüğüne kastetmeye çalışanlarla iş birliği yapanların, kamuda bunların bayraklarını sallayanların kamuda barındırılmasını kimse istemez. Ama bunlarla irtibatları olmayanların ayrılması da bizim hem vicdan hem devlet sorumluluğumuz hem de millet sorumluluğumuz anlayışı içerisinde yer almaktadır. Sayın Başbakanımızın ifadesiyle, sapla samanı karıştırmayacağız. Yapılan incelemeler sonucunda, Fetullahçı terör örgütüyle yakınlığının, irtibatının değerlendirilmediği kişiler görevlerine kararnamelerle iade edilmekte, edilmeye de devam edilecektir.
Hiçbir devlet beşerî sermayesinden vazgeçemez. Bir profesörün, bir doktorun, bir generalin yetişmesi için ailelerin, devletimizin ne kadar yatırım yaptığı, ne kadar zaman harcadığı hepimizin malumudur. Tam meyve alacağımız zaman bu insanların devlet kademelerinden uzaklaştırılması akıl, irade sahibi hiçbir devletin yapacağı iş değildir ama bizim de bundan başka yapacak bir çaremiz kalmamıştır.
Sayın milletvekilleri, ihlallere karışan kamu görevlilerinin devlet sistemi içinden arındırılması ilk defa Türkiye'de karşılaşılan bir uygulama değildir. Örneğin, 1991'de Çekoslovakya'da, 1992'de Bulgaristan'da, 1993'te Arnavutluk'ta, 1994'te Macaristan'da, 1997'de Polonya'da, 1999'da Romanya'da ve Doğu, Batı Almanya'nın birleşmesinin ardından Almanya'da arındırma politikaları farklı şekillerde kullanılmıştır.
Değerli milletvekilleri, iktidar olsun muhalefet olsun, sorumluluk makamında kim olursa olsun, bu örgütün bütün unsurlarıyla birlikte devletin bünyesinden sökülüp atılması için birlikte mücadele etmek devlet bekası, milletimizin birlik ve beraberliği, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için elzemdir.
15 Temmuz gecesi, bütün görüş ayrılıklarımızı bir kenara bırakarak demokrasimize, anayasal düzenimize ve millet iradesine nasıl sahip çıktıysak devletimizin aynı risk ve tehlikeyle tekrar karşılaşmamak adına yürüttüğü arındırma politikalarını da engelleyecek veya gölgeleyecek mahiyetteki siyasi yaklaşım ve davranışlar doğru olmadığı gibi FETÖ'ye omuz vermekten başka bir şey değildir.
Bu önerinin aleyhinde olduğumu bir kez daha belirtiyor, yüce heyetinizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uysal.