| Konu: | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 12.06.2017 |
CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca hazırlanan üretim reform paketi kanun tasarısının geneli üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üretim reformu deyince aklımıza ne geliyor sayın milletvekilleri? Yükseköğretim kurumları mı, milletvekillerine çift maaşlar mı, değerlerimizin talan edilmesi mi yoksa sanayimizin gelişmesi için yatırımlar, istihdam artışı, atıl alanların açılması, üretimin, tarımın canlandırılması mı? Haftalardır "üretim reformu" adı altında, üretimle ilgisi olmayan, alakasız maddeler konuşuyoruz. Talan edilmek istenen sayısız araziyi ranta açıyorsunuz, güzelim ülkemize yazık ediyorsunuz. Üretimi, sanayileşmeyi, istihdamı, kalkınmayı artırması gereken bu paket aslında birtakım bürokratik işlemleri kaldırmaktan başka bir fayda sağlamıyor. Bu bir torba kanundur, aslında ne diyeceğimizi de bilemiyoruz. Üretim reformu paketi içerisinde YÖK var, millî eğitim var, tarım var, sendikal haklar var, Orman Kanunu var, var da var. Yani değerli arkadaşlar, bu pakete "torba" da diyebilirsiniz, "türlü" de diyebilirsiniz. Komisyona son dakikada getirilen ve üretimle hiç alakası olmayan maddelerle bu taslak tamamen bir torba yasaya dönüşmüştür. "Reform" adı altında yapılan bandrol ve pul parası indirimi, harç parası ve TRT payı muafiyeti gibi kolaylıklar birebir üretimde reform sağlayacak düzenlemeler değildir.
Değerli arkadaşlar, üretim artsın istiyorsak öncelikli olarak yapılması gereken yatırımcının önünü açmaktır, güven sağlamaktır, bunun için de bir an önce OHAL'in kaldırılması ve Türkiye'nin tam demokratik işleyişe geçmesi gerekmektedir. Memlekette OHAL var, yarın hangi fabrikaya el konulacağı belli değil, kimin gözaltına alınacağı belli değil, "Türkiye'yi yatırım ülkesi yapacağız." diyorsunuz, inanmak mümkün değil. Bir ayağı topal olan adalet ile Türkiye'de hiçbir alanda reform yapamazsınız.
Üretim reform paketiyle yerli ve yabancı yatırımcının önünün açılması, kolaylıklar sağlanması planlanıyor. Yapmayın, etmeyin, birbirimizi kandırmaya çalışmayalım. OHAL olan yerde kim gelip yatırım yapar, kim riske girmek ister? "Üretimde reform yapacağız." diye hazırlanan bu tasarıda 10 madde doğrudan yükseköğretim kurumlarıyla alakalıdır. Mera alanlarının, zeytinlik alanlarının, kıyıların talan edilmesinin önünü açan maddelerin üretimle ne alakası var? Bir senedir yeşil, yenilikçi, ferah, yaşanılabilir sloganlarla hazırlanan bu tasarı paketi önce kendi adıyla uyumlu olmalıdır. Hem "Yeşil, doğasever reform paketi hazırladık." deyip hem de zeytinlik alanlarını madencilik lobilerine açarsanız inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Neyse ki geçici de olsa zeytinliklerle ilgili madde tekrar görüşülmek üzere Komisyona geri çekildi. Üretim reform paketiyle hiç alakası olmayan zeytinliklerin bu paket ile karşımıza çıkması başından beri kabul edilemez. On beş gündür toplumun her kesimini rahatsız eden zeytinliklerle ilgili maddenin Komisyona geri gönderilmesini olumlu buluyoruz. Hassas konularda toplumsal uzlaşı sağlanarak atılacak her adımda ortak çalışmayı bizler de istiyoruz. Ayrıca, Zeytinlik Yasası'nın da Komisyonda tasarıdan tamamen çıkarılmasını bekliyoruz. Bu topraklarda adına şarkılar, şiirler, türküler yazılan zeytin ağacına kıymak hiç kimsenin vebalini taşıyamayacağı bir günahtır. Şairin dediği gibi "Barış için bir zeytin ağacı ekelim." "Bir zeytin ağacı ekmeliyim ki.../ Bin yıl yaşasın diye/ Bir zeytin ağacı ekmeliyim ki.../ Ben ölsem bile/ O hep yaşasın/ Barış, barış diye diye." Gelin beraber bir zeytin ağacı ekelim, bizler ölsek bile arkamızda binlerce yıl yaşayacak zeytin ağaçları bırakalım.
Sayın Bakan, bir senedir hazırlanmakta olan üretim reform paketiyle ilgili üreticiler büyük beklenti içerisine girdi. Komisyon çalışmaları sırasında yanlıştan döndünüz ve kıyı alanlarının doldurulmasını taslaktan çıkartalım önerimize uydunuz. Zeytinliklerle ilgili iki maddeyi çıkarttık. Gelin, mera alanlarının idam fermanını imzalayacak ve Komisyona geri gönderdiğiniz, zeytinliklerle ilgili maddeleri tamamen çıkartalım. Üretimi artırmasıyla uzaktan yakından alakası olmayan bu maddeleri hem vicdanlardan hem de tasarıdan el birliğiyle söküp atalım.
Sayın Bakan Komisyonda "Bu, torba yasa değil." dedi. Size sormak istiyorum: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin ve Acıbadem Üniversitesinin adının değiştirilmesinin, özelleştirmelerde kamu zararına yol açan bakan ve bürokratların ödemesi gereken bedellerin ortadan kaldırılmasının, sendika haklarını düzenleyen maddelerin bu kanun tasarısında ne işi var?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ne zararı var?
TAHSİN TARHAN (Devamla) - AKP iktidarı üretimde reformu bu maddelerle sağlayacaksa bilemem.
Değerli milletvekilleri, mera alanlarını talan edeceksiniz. Getirmek istediğiniz maddelerin başka bir açıklaması maalesef yok. Hayvancılığın önemsendiği ve geliştiği ülkelerde mera alanları hem çok iyi korunur hem de çok verimli kullanılır. Türkiye'de ise özellikle son yıllarda "mera" denildiğinde yağmalanacak, rant elde edilecek alan akla geliyor. Hem kamu kurumları hem de özel sektör yeni bir yatırım yapacağı zaman gözünü mera alanlarına dikiyor. Neden? Çünkü iktidar politikaları buna çanak tutuyor.
Değerli arkadaşlar, mera alanlarını sanayileşmeye açarak ne yaptığınızın farkında değilsiniz. Mera alanları daraldıkça yem üretimi azalıyor ve dışa bağımlılık artıyor, kırsaldan kente göç ve köylerin boşalması hızlanıyor; insanlar tarımdan, hayvancılıktan uzaklaşıyor; hayvansal üretim tehlikeye giriyor, et ve süt üretim maliyetleri artıyor ve tüm bunların sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Türkiye artık saman ithal ediyor, saman... AKP'nin, tarım ülkesi olan Türkiye'yi yanlış politikalarıyla getirdiği durum budur. Hep birlikte gurur duyabilirsiniz çünkü artık saman ithal ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, üretimin temeli topraktır, çiftçidir. Eğer bir üretim reformu paketi hazırlıyorsak bunun içerisinde mutlaka çiftçi de yer almalıdır. Çiftçi için üretim yapmıyor diyemeyiz, hayır. O hâlde çiftçiye belirli olanaklar sağlanmadan hazırlanan bu pakete "üretim reformu paketi" diyemeyiz. Tüm bu düzenlemeler, hukuki ve idari iyileştirmelerdir, fiziki alt yapıyı geliştirmektir.
Değerli milletvekilleri, TRT payı muafiyeti, emlak vergisi muafiyeti, OSB'lerin yönetim kurulu üyelerinin seçiminin iki yıldan dört yıla çıkarılması, yapı denetim hizmetleri bedeli indirimi, damga ve harç muafiyeti gibi sanayicinin sorunlarını çözmeye dayalı atılacak bütün adımlar partimiz tarafından da desteklenmektedir. Ancak, eğer TRT payı kalkacaksa üretim alanının hepsinden, vatandaşın konutta ödediği faturasından turizmcisine kadar hepsinden kaldırılmalıdır. Kimseyi "TRT payını kaldırıyoruz." diye kandırmayın. Komisyona AKP milletvekillerinin 25'inci madde üzerinde son anda verdikleri önergeyle, daha önce Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlükte olanı yasalaştırmak istiyorsunuz. "Sanayiciden kaldırdık." dediğiniz TRT payını, cep telefonundan yüzde 6, bilgisayar ve tabletlerden yüzde 2, kara taşıtlarından binde 4, diğer taşıtlardan on binde 1, televizyon alıcılarından yüzde 10, görsel ve işitsel her türlü cihazdan yüzde 10 olarak vatandaşın sırtına bindiriyorsunuz. Bir partinin sesi olan TRT'ye bütün özel televizyonlar dahi pay ödemek zorunda bırakılıyor. Rekabet açısından tamamen yanlış bir uygulama. Kaç tane kanalı olduğu belli olmayan, kaç kişinin çalıştığı belli olmayan, kadrolarında kimlerin barındığı şaibeli olan TRT'ye bu kadar çok ödenek aktarılması hangi adalete, hangi hukuka, hangi vicdana sığar? Ayrıca hepimiz biliyoruz ki TRT, FETÖ terör örgütüne en çok destek veren, kadrolarını en çok içinde barındıran kurumdur. Neden vatandaş attığı her adımda TRT'ye vergi ödemek zorunda?
Sayın milletvekilleri, gelelim sanayicinin sorunlarına. OSB'lerin endüstri bölgeleri oluşturulması, küçük sanayi sitelerinin taşınması gibi yapılması planlanan tüm bu adımlar sanayicinin, yatırımcının yararına atılmış adımlardır. Ancak paketin üretim kısmı için yapılması gerekenler eksik kalmıştır. Küçük sanayi sitelerinin şehir merkezlerinden kaldırılıp şehir dışına taşınması, altyapı hazırlıklarının yapılması doğrudan üretimin artmasını sağlayacak adımlar değildir.
Tasarıda aksak kalan konulardan bir tanesi de OSB'ler Üst Kurulu OSBÜK'tür. Aidatı belirlenmemiş, içeriği belirlenmemiş, tamamen Bakanlar Kurulu kararnamesine teslim edilmiş. OSBÜK'ün bu yapılaşma modeliyle istenileni vermeyeceği ve siyasetçilerin baskısıyla bunun bir kamu kuruluşuna dönüşeceği aşikârdır. Yeni oluşturulacak OSB'lerle ilgili düzenlenen yasalar katılımcıları bölge dışına çıkmaya zorlayacaktır. Bu durum, OSB'lerde uygulama birliğinin bozulmasına neden olacak ve Bakanlığa yönelik talepleri artırarak rekabeti doğrudan etkileyen bir hâl alacaktır.
Düzenlemelerle gerçekleştirilmek istenilen bölgesel fiyatlandırmalar yanlıştır. Doğuda farklı fiyat, batıda farklı fiyat, neye göre belirleneceği açık değildir. Şehirlerin gelişme kriterleri göz önüne alınmadan nüfus, göç, sanayi, büyüme hızı hesaplanmadan değerlendirmelerde bulunmak yanıltıcı olacaktır. Üretim reformu daha kapsamlı, daha geniş, üreticinin ve sanayicinin sorunlarına tam anlamıyla çözümler üretecek ve yatırımları artıracak şekilde olmalıdır.
Ülkemizde her geçen gün gelişmekte olan sanayinin özellikle bilim ve teknoloji alanında küresel boyutlara ulaşabilmesinin yolu sanayi 4.0 devrimini takip etmektir. Bandrol parası, pul parası, harç parası muafiyeti gibi aslında üreticiye ve sanayiciye sağlanması gereken olanakları üretim reform paketi içerisinde sunmak, bir anlamda üreticiyi aldatmaktır.
Üretimden bahsederken sormak istiyorum: İlk yerli uçağı üretecektiniz, ne oldu o uçağa? "Yerli otomobil üreteceğiz." diyordunuz, hani nerede, bilen var mı? Türkiye Çin'den 351 milyon dolarlık bisiklet ithal ediyor, bunların çoğunu da yerel yönetimler bedava dağıtıyor. Siz kalkmışsınız "Yerli araba yapacağız." diyorsunuz, milleti kandırıyorsunuz; daha bisiklet üretemiyorsunuz ki. Büyük otomobil şirketlerinin 2020 yılındaki hedefi sürücüsüz otomobil üretmek. Uçağı, otomobili bir kenara bırakalım; umarım 2020 yılına kadar sizler de üç tekerlekli bir bisiklet üretebilirsiniz, böylece 350 milyon dolar Türkiye'nin cebinde kalır.
Son dönemlerde neredeyse altı ayda bir vergi affı kanunları çıkarıyorsunuz. Hem üst düzeyde vergilendirme yapıyor hem de vergileri toplayamıyor, "Tamam, affettik." diyorsunuz. Dolayısıyla hukuki düzenlemelerle iktisadi gerçekler zorlanarak başarılı olunamaz. Ayrıca her işin bir usulü vardır. Üretim reform paketinin Komisyon çalışmalarını bitirmek üzereyken gerçekleşen olaylar, Sayın Bakanın tabiriyle, temiz çalışma üslubuna uymamaktadır. 75 maddeyi konuşmuşuz, tartışmışız, tam tasarıyı bitirmek üzereyken Sayın Başkan, Komisyon Başkanı toplantıya ara veriyor ve üretim reform paketiyle ilgisi alakası olmayan maddeler taslağa eklenerek bir anda geçiriliyor.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Senin de onayın vardı onun altında.
TAHSİN TARHAN (Devamla) - Olabilir mi arkadaşlar? Bu, son dakika getirilen aldı kaçtı yasaları ne çalışma etiğine ne de yasa yapma tekniğine uygun değildir. Eğer bir üretim reform paketi hazırlayacaksak Türkiye'yi bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekir. İnşaat üzerinden dönen balon ekonominin gerçek üretime ve yatırıma dönmesi gerekir. Sanayi yatırımı yaparken tarımı yok edemeyiz. Turizm yatırımı yaparken çevre katliamı yapamayız. Bu aşamada yapılan "Tesis mi daha önemli, zeytin mi?" açıklamalarını çok talihsiz buluyorum. Hangi yatırımı yapacaksak yapalım dağdaki ceylandan denizdeki balığa kadar tüm canlıların yaşam hakkını ve doğayı koruyarak yapmalıyız. Önce eğitim alanında reform yaparak, kindar ve dindar değil, sağlıklı düşünen, bilime inanan gençler yetiştirmeliyiz. Kapanan sanayi kuruluşlarına çözüm üretmeliyiz. İnşaat ve beton üzerinden dönen ekonomiden vazgeçmeliyiz. Bölgesel göçten kaynaklanan çarpık kentleşmeye "Dur." demeliyiz. Ulaşımda modern toplumların seviyesini yakalamalıyız.
Değerli milletvekilleri, tarımın, çiftçinin, toprak üreticisinin de içerisinde olduğu; ranta, talana, haksız rekabete izin vermeyecek, kıyı alanlarını betonlaşmaya kapatacak, zeytinlikleri ve yeşil alanları koruyarak meraları ve hayvancılığı geliştirecek; üreticiye, sanayiciye ve yatırımcıya avantaj sağlayacak maddelerin içerisinde olduğu bir pakete "üretim reform paketi" denilebilirdi. Bu getirilen paketin adı ise -eğer geri çekilmezse- zeytine idam fermanı, kıyı alanlarını milletin anasına küfreden inşaat şirketlerine peşkeş, mera alanlarına TOKİ, çiftçiye zulüm, sanayiciye bir parmak bal paketinden başka hiçbir şey olamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye'nin acilen eğitimde reform, yargı sisteminde şeffaflık ve bağımsızlık, sanayide ise üretim seferberliği başlatması gerekiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)