| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında Eğitim ve Yükseköğretim Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 08.06.2017 |
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında Eğitim ve Yükseköğretim Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu hakkında söz almış bulunuyorum Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu anlaşma önemli. Filistin devletini biz tanıyoruz, İsrail'i de tanıyoruz ve esasen hem İsrail'le ilişkiler geliştirdik hem de Filistin'le bir yol almaya çalıştık. Şunu hemen belirtelim: Orta Doğu'da özellikle IŞİD'in ortaya çıkması, Suriye'deki olaylar, Irak'taki gelişmeler, Yemen'deki olaylar Orta Doğu'daki İsrail-Filistin çatışmasını gölgeye itmiş durumda. Bundan beş yıl önce, on yıl önce Orta Doğu'nun bir numaralı sorunu İsrail -Filistin ihtilafıyken şu anda bu gündemin geri sıralarına itilmiş bulunmakta.
Evet, 1947 BM Bölünme Planı'ndan bu yana çok mesafe kat edildi özellikle sorunun çözümü açısından. 1993 yılında Oslo Prensipler Deklarasyonu yayınlandı ve yirmi dört yıl sonra, 2000 yılında Camp David'de bir çaba sarf edildi, daha sonra 2008 yılında Olmert ve Abbas arasında varılan bir mutabakat var ve bu devam edip gidiyor. "Quartet" oluşturuldu, yol haritası oluşturuldu ve maalesef, Filistin sorununda bu zamana kadar beklendiği şekilde bir gelişme kaydedilemedi.
Filistin sorununa bakarken tabii Orta Doğu'nun bütün ülkelerinin doğrudan veya dolaylı olarak bu sorunla bir şekilde irtibatlı olduğunu da bilmemiz lazım.
Bu anlaşma, gündeme getirilen bu anlaşma, bizim önem verdiğimiz bir anlaşma elbette ve kabul edilmesi de uygun. Ancak biz bir taraftan Filistin devletine yardım yapıyoruz, Filistin devletine yaptığımız yardımları böyle ballandıra ballandıra anlatıyoruz ama bu anlaşmanın bir maddesini size okumak istiyorum. 11'inci maddede teknik ve mali düzenlemeler yer alıyor, diyor ki: "Gönderen taraf -yani Türkiye gönderiyorsa eğitim için- kendi heyetlerinin gidiş-dönüş yol giderlerini karşılarken -yani biz kendi heyetimizin gidiş ve dönüş yol masraflarını karşılarken- ev sahibi taraf -yani Filistin tarafı, gariban Filistin tarafı- ise iaşe, ibate giderleri ile heyetlerin bu anlaşma çerçevesinde iştirak ettikleri çalışmalardan kaynaklanan ülke içi ulaşım giderlerini karşılar." Ya, Allah aşkına, bunu bu anlaşmaya yazmanın anlamı var mı? Ramallah'tan Kudüs'e gitmek için... Biz heyet olarak gittiğimizde de kendi imkânlarımızla gittik. Yani, bu kadar basit bir konuyu böyle bir anlaşmaya koymak... Herhâlde standart bir anlaşma olarak gelmiş, ya gözden kaçmış veya da bir cinlik düşünülmüş. Basit bir konu. Bunu öncelikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, bu anlaşmanın, elbette, uygulanması önemli. Yalnız, gündemimizde en önemli konu, bu zamana kadar Filistinliler arasında bir uzlaşma olmadı. Özellikle bugün gündeme gelen Katar'da Filistinliler arasında süren müzakerelerden bir sonuç elde edilemedi yani Hamas ile El Fetih bir araya getirtilip İsrail'in karşısına tek heyet olarak oturtulamadı. Dolayısıyla, burada ciddi manada, Türkiye'nin Filistin konusuna Hamas gözüyle bakması nedeniyle bir ilerleme sağlanamadı.
Katar'da olan gelişmelerde Müslüman Kardeşler nedeniyle Katar'ın eleştiriye konu olması, Katar'ın Müslüman Kardeşler nedeniyle "Terör örgütünü destekliyor." şeklinde uluslararası kamuoyuna yansıtılması buradaki görüşmeleri de esasen akamete uğratacaktır. Çünkü Gazze'deki oluşum, Hamas, esasen Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in Filistin'deki versiyonudur; bunu herkes biliyor. Hâl böyle olunca Katar'daki bu görüşmelerin akamete uğraması kaçınılmaz olacaktır.
Esasen Türkiye'nin yapması gereken neydi? Bu işleri Katar'a bırakana kadar, bu işler orada bir şekilde, bu şekilde bir gelişmeyle akamete uğramadan önce; madem Filistin'e bu kadar destek veriyor, madem Hamas'ı bu kadar himaye ediyor, madem Müslüman Kardeşler'e bu kadar kucak açıyor, o zaman o dönemde bu işi İstanbul'da yapmalıydı, Ankara'da yapmalıydı ve Filistinlileri barıştırabilmeliydi.
Bugün Filistin'de artık iki devletli bir çözüm tartışılmıyor, sadece konuşuluyor. Bugün özellikle Donald Trump'ın iş başına gelmesinden bu yana özellikle tek devlet çözümü üzerinde duruluyor, iki devletli çözüm artık rafa kaldırılıyor neredeyse. Bununla ilgili hiçbir açıklama duymuyoruz. Hâlbuki biz Filistin devletini tanıyoruz, biz Filistin devletini bu zamana kadar tanıdığımızı da hep söylüyoruz ama Trump döneminde özellikle şubat ayında Netanyahu'yla yapmış olduğu görüşmede ortaya koyduğu şekilde, artık "İki devlet de olabilir, tek devlet de olabilir. Siz neyi istiyorsanız ben de onu isterim. Sizin istediğiniz benim de istediğimdi." demek istiyor. Daha önce neydi? Daha önce tek devlet çözümü gündemde yoktu, iki devlet çözümü vardı. Obama döneminde, Bush döneminde, baba Bush döneminde her zaman iki devletli çözüm gündeme getirildi. Özellikle "Quartet" dediğimiz 4'lünün geliştirmiş olduğu yol haritasında da iki devletli çözüm üzerinde duruldu. Ama bakıyoruz, Filistin davasını iç kamuoyuna bu kadar malzeme edenlerin, burada, bu idealin uğruna orada bir sürü mücadeleyi göğüsleyenlerin şu anda bu ideal ellerinden yavaşça kayıp gidiyor ve buna da esasen kimse ses çıkarmıyor.
Neden böyle oldu biliyor musunuz, kırılma noktası neresi? Evet, "one minute" vardı ve "one minute"nin bir etkisi vardı. Ama "one minute" ne zaman çöpe atıldı? Ne zamanki Mavi Marmara gemisine yönelik operasyonu yapan İsrail askerleri bu Parlamentoda yargısal bütün süreçlerden affedildiği o gün "one minute" efsanesi burada bitti, o geceden sonra sesiniz çıkmıyor. Lütfen, bu Filistin dosyasına biraz sahip olun, sadece kamuoyu için değil.
Bakınız, Donald Trump başa geldiğinden beri enteresan olabilecek açıklamalar yapıyor. Şimdi, İsrail Büyükelçisi kim? New York'ta iflas eden eski bir avukatını İsrail Büyükelçisi atıyor. Başka kimi ne yapıyor? Bakınız, yine, eskiden şirketlerinde çalışan birisini Orta Doğu temsilcisi yapıyor. Başka ne yapıyor? Damadını dış politikayla ilgili konularda görevlendiriyor ve bu, İsrail'in penceresinden Orta Doğu'ya bakışı başlatıyor. Tek devletli çözüme doğru gidiliyor, bugün yerleşimler devam ediyor, sınırlar konusunda hiçbir gelişme yok, Filistinliler arasında uzlaşmada en ufak bir gelişme yok, Katar'daki görüşmeler başarısız, Kudüs'ün statüsü hiçbir şekilde gündeme gelmiyor, "En sonunda karar verilir, her şey üzerinde anlaşılmadan hiçbir şey üzerinde anlaşılmaz." deniyor ve hiçbir şey elde edilemiyor. Orta Doğu'daki gelişmelerde maalesef, İsrail-Filistin ihtilafının üzerine bir perde çekiliyor. Esasen bizim ülke olarak sorumluluğumuz bundan sonra daha fazla artacak. Çünkü, uluslararası toplumun Filistin davasına bakışında da bir kayma var. Avrupa Birliği pek ilgilenmiyor. Avrupa Birliği, sadece, dönem başkanının yayınlamış olduğu içeriği boş açıklamalarla geçiştiriyor bunları ve daha da önemlisi, Fransa, özellikle Afrika'da kaybetmiş olduğu prestiji tekrar alabilmek için kendi ülkesinde bir Orta Doğu konferansı yaptı ve bir şey elde edemeyeceğini anladı çünkü bu işin kilidi Amerika Birleşik Devletleri'nin elinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Bunun için de hiçbir şey yapılmıyor.
Son, bitiriyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, bir dakikada.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Bunun için, bizim sorumluluk ile yükümlülüğümüz neden artıyor ilave olarak? Çünkü, artık Hamas'a dünyanın bakışı değişiyor, Hamas her ne kadar ilkeler bildirisi yayınladı ve kendisini Müslüman Kardeşler'den uzakmış gibi gösterse de üzerine yapıştırılmış böyle bir damga var. Ve Katar, ev sahibi Katar'ın üzerine de bu damga yapıştırıldı. Şimdi, Türkiye'nin yapması gereken şey şu: İsrail'i tanıyor, Filistin'i de tanıyor, esasen Araplar arasındaki çatışmalar had safhaya ulaşmış durumda. O zaman, bu toplantılar Türkiye'de yapılsın, Türkiye'de yapılsın. Bari en azından kaybettiğimiz irtifa burada sağlansın. Yoksa boşa çalışacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.