| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Jandarma Eğitim ve Öğretimine İlişkin İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 07.06.2017 |
CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Jandarma Eğitim ve Öğretimine İlişkin İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili söz almış bulunuyorum.
Aslında, bugün gündemimizde Katar'la yapılan iki anlaşma var. Bu jandarma eğitimiyle ilgili bir anlaşma, bir diğeri askerî üs anlaşması.
Şimdi, sözlerime başlamadan önce şunu ifade edeyim: Bugün İran'da bir terör saldırısı oldu, İran Meclisine yönelik bir terör saldırısı oldu, geçtiğimiz hafta içinde de Fransa'da oldu, İngiltere'de oldu, Filipinler'de oldu. Nerede olursa olsun, Türkiye dâhil, dünyanın neresinde olursa olsun, terörizmi açık ve net bir dille kınamak lazım, kimden gelirse ve kime gelirse gelsin.
Şimdi, bu Katar meselesi biraz ilginç bir mesele. Az önce Sayın Tanal da sordu, başka arkadaşlar da sordu. Sayın Başbakan Yardımcısı kendi konusu olmadığı için, doğal olarak, genel bir cevap verdi ama aynı soruları, hatta daha fazla soruyu Dışişleri Komisyonunda biz de sorduk, biz cevap alamadık Sayın Bakan. Size verilen o notlar durumu kurtarmıyor çünkü size verilen notları veren arkadaşlar da ya duruma yeterince hâkim değiller ya da büyük bir açıklıkla Katar'a üs ya da jandarma... 2 anlaşma var ama aslında ortadaki anlaşma sayısı 30'a yakın yani mutabakat zabıtları var, anlaşmalar var ve bütün bunların tamamı... Toplam nüfusu 2,2 milyon olan, ülkede yaşayanların -hadi diyelim- yüzde 20'si Arap, geri kalanların tamamı yabancı olan bir ülkeyle Türkiye'nin bu kadar fazla askerî içerikli anlaşma yapmasını açıklamakta yetersiz kalıyorlar. Onun için meseleye biraz daha derinlemesine bakma ihtiyacı var.
Şimdi, şu soruyu biz Dışişleri Komisyonuna sorduk: Katar Türkiye için neden stratejik bir ülkedir? Katar'ın dünya üzerindeki stratejik önemi nedir?
Değerli arkadaşlar, siz on beş yıldan beri ülkeyi yönetiyorsunuz, on beş yıldan beri de Dışişleri Bakanlığını yönetiyorsunuz ama maalesef biz Komisyonda bunların cevabını alamadık. Ne değerli siyasetçiler tarafından bunların cevabı verilebildi ne de değerli bürokratlar tarafından verilebildi. Tutanaklar ortada, girip detaylarıyla bakabilirsiniz.
Şimdi Katar'ı bir özetleyeyim isterseniz çünkü "Katar" deyince insanların aklına bir devlet geliyor haklı olarak ama nasıl bir devlet, buna bakmak lazım. Nüfus 2,2 milyon, bunun yüzde 20'si Arap; Türkiye ile Katar'ın dış ticaret hacmi -ihracat-ithalat toplam- 1,3 milyar dolar; biz askerî anlaşma yapıyoruz ya, Katar'da bu askerî anlaşmadan etkilenecek askerî personel sayısı 4 bin; Sayın Bakan, 4 bin jandarma var Katar'da. Sizin yanınızdaki değerli TSK mensuplarının vermiş olduğu bilgi bu. 4 bin jandarma için biz anlaşma yapıyoruz, toplam askerî mevcudiyeti 11 bin olan bir ülkeyle askerî üs anlaşması yapıyoruz. Şimdi bunun daha derinlikli bir konuşmaya ihtiyacı var.
Peki, ne zaman kuruldu Katar? 1971'de kuruldu. Yani, ben 1972 doğumluyum, benden 1 yaş büyük. Dünyadaki önemi ne? Doğal gaz yatakları. Bunların hepsi hikâye arkadaşlar; mesele doğal gaz yatakları, dünyadaki en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatçısı. Yataklar konusunda İran'la ortak Hürmüz Boğazı'nda; bir tarafında İran var, bir tarafında Katar var. Bundan dolayı Katar'ın İran'la karşı karşıya gelmesi, savaşması, Suudilerin istediği gibi kılıç sallaması mümkün değil. Suudilerin tuzu kuru ama Katar'ın stratejik olarak bunu yapması mümkün değil. Bunu Katar'ı savunmak ya da Suudileri kötülemek için söylemiyorum, ortadaki tablo bu.
Şimdi, iki günden beri bir kıyamet kopuyor. Bu kıyamet zannetmeyin ki Katar'ın coğrafi konumu üzerinden kopuyor, ekonomik büyüklüğü üzerinden kopuyor, ordusunun gücü üzerinden kopuyor, nüfusu üzerinden kopuyor; Katar'ın doğal gaz yatakları üzerinden kopuyor, bir; iki, Katar'ın tüm dünyadaki yatırım olanakları üzerinden kopuyor; üç, Katar'ın sizin iktidarınızda görünen görünmeyen ilişkileri üzerinden kopuyor, bunu da ortaya koymak lazım.
Şimdi, 5 şart öne sürüldü Katar'la ilgili, Suudi Arabistan ve onunla beraber davranan devletler tarafından. 5 şart var, bu 5 şarttan 1'incisi olayı açıklıyor, geri kalanları teferruat. 1'inci şart şu, deniyor ki: "Müslüman Kardeşler'le -yani siz iyi tanırsınız o arkadaşları- IŞİD'le ve El Kaide'yle ilişkiyi keseceksiniz". Şimdi, IŞİD ve El Kaide bölümünü konuşalım. Bahreyn'de bir iç karışıklık olduğunda Suudi Arabistan 1.000 asker gönderdi Bahreyn'deki yönetimi desteklemek için, Katar yani toplam 11 bin askeri olan Katar 500 kişi gönderdi. 500 kişinin Katar'ın toplam ordu nüfusunda ne kadar büyük bir etkisi olduğunu göstermek için söylüyorum. 500 bizim için bir şey ifade etmiyor, İstanbul'da bir belediyedeki zabıta memuru sayısından daha az ama Katar ordusunun yirmide 1'i arkadaşlar. Bu, önemli bir şey. Orada beraber davranabildiler, kime karşı beraber davranabildiler? Bahreyn'i ayakta tutabilmek için, Bahreyn yönetimini ayakta tutabilmek için beraber davrandılar. Peki, Suriye var yanımızda, bir bakalım. Yani Suudi Arabistan dönüyor Katar'a, diyor ki: "Sen IŞİD'le ilişkini kes." "Peki, değerli Suudi Arabistan yetkilileri, siz Suriye'de ne yapıyorsunuz, siz kiminle iş birliği içindesiniz?" diye sorarlar. Ey Katar -siz seviyorsunuz ya "ey"le başlayan cümleleri- sen Suriye'de kiminle iş birliği içindesin? Seni doğrudan El Nusra ya da El Nusra bağlantılı örgütlerle iş birliği içinde olmakla suçluyorlar zaten. Bakın, bunlar bir muhalefet milletvekili olarak benim sözlerim değil. Daha açık bir şekilde ifade edeyim. Bunlar kimin sözleri biliyor musunuz? 2014 yılında Joe Biden'ın, Amerika Birleşik Devletleri'nin Başkan Yardımcısının sözleri. Ülkelerin ismini anarak söylüyor. Harvard'da yaptığı bir konuşma, kısa bir pasaj okuyayım size, diyor ki: "Bölgedeki müttefiklerimiz, Suudiler, emirlikler ve diğerleri Esad'ı devirme ve bir Sünni-Şii vekâlet savaşı çıkarmada çok kararlıydılar. Ne yaptılar? Esad'la savaşacak herkese yüz milyonlarca dolar ve on binlerce ton silah akıttılar. El Nusra, El Kaide için destek olacak, dünyanın diğer yerlerinden gelen cihatçıların aşırı unsurlarını kabul ettiler." Bugün Suudi Arabistan'ın yanında "Yürü, ben senin arkandayım." diyen Amerika, 2014 yılında Başkan Yardımcısının ağzından Körfez ülkelerinin bir kısmının bağışlarıyla Suriye'deki vekâlet savaşlarının finanse edildiğini açık bir şekilde ortaya koyuyordu zaten.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bir süreden beri şöyle bir durum yürüyor: Adalet ve Kalkınma Partisinin yazılı belgeleri var. Şimdi "Söz uçar, yazı kalır." derler. Bir hatip çıkabilir, bir şeyi yanlış ifade edebilir, daha sonra sözünde bir değişiklik isteyebilir. Ama ortada yazılı belgeler var; örnek, 65'inci Hükûmet Programı. Sayın Binali Yıldırım buraya geldi, kendisi büyük bir öz güvenle 65'inci Hükûmet Programı'nı anlattı. Anlatırken dış politikayla ilgili veciz bir söz etti, "Biz bundan sonra düşmanlarımızı azaltacağız, dostlarımızı artıracağız." dedi. Biz de bunu kabul ettik, dedik ki Sayın Başbakan doğru bir şey söylüyor çünkü Türkiye'nin çıkarları düşmanlarını çoğaltarak sağlanamaz.
Değerli arkadaşlar, çok uzağa gitmeye gerek yok. Hani kürsüde konuşan bazı hatipler Suriye savaşına filan gitti, ben daha yakından söyleyeyim, hiç o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Sayın Binali Yıldırım bu sözü ettikten sonra Türkiye'nin dostu çoğalmadı arkadaşlar, çoğalmadı, çoğalmadığı gibi Türkiye Körfez'de de ciddi bir taraf olma durumuna geldi. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanımız bu konuyla ilgili bazı açıklamalarda bulundu Katar'la ilgili, dediler ki: "Biz bu konuya duyarlı, soğukkanlı davranacağız. Yapılması gereken şey budur." Yapılması gereken şey, Körfez ülkelerinin arasındaki çatışmalarda taraf olmak değildir. Bizim Suudi Arabistan'la da -rejimini eleştirebiliriz- ilişkilerimiz var, Katar'la da -yaptıklarını eleştirebiliriz- ilişkilerimiz var. Bizim İran'la birkaç yüzyıldır değişmemiş bir sınırımız var, ilişkilerimiz var, bizleri birbirine düşürecek bir siyaseti, okyanus ötesinde birileri izliyor olabilir, bununla FETÖ'yü kastetmiyorum, Amerika Birleşik Devletleri'ni kastediyorum, bir süredir ne zaman "okyanus" dense onlar akla geliyor çünkü. "Sel gider, kum kalır." derler, biz bu coğrafyanın ülkesiyiz, biz bu coğrafyada güçlü bir şekilde ayakta duracak bir ülkeyiz, bununla da övünüyoruz. Böyle bir durumda bizim yapmamız gereken, aktif bir tarafsızlık politikası izlemektir.
Katar'la ilgili getirmiş olduğunuz anlaşmalar, bu anlaşmaların bugün getirilmiş olması yani tüm dünyada Katar'la ilgili bir kıyamet koparken bugün getirilmiş olması, bu anlaşmaların Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde bugün kabul edilecek olması, dünyaya şu mesajı verecektir: "Türkiye Katar'ın yanında duruyor. Türkiye askerî üs anlaşmasını bugün geçirdi, dolayısıyla kararı budur." mesajını verecektir. Bu, Cumhurbaşkanının, Dışişleri Bakanının ve diğer devlet görevlilerinin ağzından çıkan tarafsızlık politikasına ya da diyalog ya da soğukkanlılık politikasına aykırı bir tutumdur. Emin olun bunu bir muhalefet milletvekili olarak söylemiyorum, ülkesini, milletini seven bir insan olarak söylüyorum; yanlış yoldasınız, bunun bugün, bu ortamda geçiyor olmasının tüm dünyaya vereceği mesaj bu olacak ve hiçbir şekilde geri dönülür bir nokta olmayacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)