GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:102
Tarih:07.06.2017

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda, son aylarda Türkiye'nin ismi sürekli gizli kapaklı, şeffaflıktan uzak işlerle anılır oldu. Tabii, bu, hepimize çok büyük üzüntü veriyor.

Bakınız, biraz önce, işte, bunlar açıldığı zaman iktidar partisinin milletvekilleri şunu söylüyorlar: "Bunlar aslı astarı olmayan işlerdir. Hukukiliği yoktur. Gayrikanuni olarak elde edilmiş birtakım bilgilere dayanmaktadır." Ama hepsi öyle değil. Yani hepsi öyle değil.

Şimdi, bakın, Amerika Birleşik Devletleri'nde bir dava var bu, İran'a uygulanan ambargonun bir şekilde etrafından dolanıldığı ve bu çerçevede birtakım kişilere rant sağlandığı, hatta bu çerçevede birtakım operasyonlar yani gayrikanuni operasyonlar yapıldığına dair. Bu davada 2 Türk vatandaşı tutuklu. Bunlardan birinin ismi, bu 17-25 Aralık yolsuzluk söylentileri, iddiaları çerçevesinde meşhur olmuştu. Ama bir diğeri daha var , bu çok önemli. Bu diğer isim, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla. Yani Halk Bankası herhangi bir banka değil. Halk Bankası, sermayesinin tamamının devlete ait olduğu bir banka. Daha doğrusu, birtakım bu tür operasyonları yaparken de devletten talimat alarak hareket ettiğine dair ciddi bir izlenimin olması gerektiği bir banka.

Şimdi, bu davanın diplomatik yollarla çözülmesi, yargı sürecinin baypas edilmesi için öyle görünüyor ki sarayla Amerika Birleşik Devletleri'ndeki birtakım insanlar arasında yürüyüp giden bir diyalog var. Şubat ayında eski New York belediye başkanı ve yine Amerika Birleşik Devletleri'nin eski adalet bakanı Türkiye'ye geliyorlar, sarayda Cumhurbaşkanıyla görüşüyorlar. Bunu açıkça da söylüyorlar, bugüne kadar da bunu kimse yalanlamış vaziyette değil. Ne görüşüyorlar? Gelenler yani bu iki isim, Rıza Zarrab'ın savunmasını üstlenen takımın içinde yer alıyorlar. Cumhurbaşkanı -Amerika Birleşik Devletleri'nde yürüyen bir davayla ilgili olarak- niye bu kadar bu davaya yakın ilgi gösteriyor? E, bunu sıradan bir husus ya da gayrikanuni bir şey olarak kabul etmemiz mümkün değil, bunun araştırılması lazım, aydınlatılması lazım. Ancak, daha ilgi çekici olanı da bu New York belediye başkanının aynı zamanda Türkiye'nin lobi faaliyetlerini yürüten ekibin içinde de olması. Bunu söylüyor, kendisi söylüyor.

Şimdi, bu ilişkiler bu kadar iç içe geçmişken baktığımız zaman insanın aklına şu geliyor: Acaba bu davada sanıkların avukatlık ücretlerini de devlet mi ödüyordur? Yani bu, değerli milletvekilleri, çok ciddi bir kırılganlıktır. Bunun arkasındaki dosya millî güvenlik açısından önemli bir kırılganlık yaratır. Bunun açıklığa kavuşturulması lazımdır. Bu açıklığa kavuştuktan sonra da bu, kırılganlık yaratan bir dosya olmaktan çıkar, biz de alnımızın akıyla deriz ki: "Kardeşim, yok böyle bir şey. Bunları oralarda birileri uyduruyor."

Yine, yakın zamanda dış basında Türkiye'nin adının karıştığı bir diğer gelişme var. Amerika Birleşik Devletleri'nde Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atanan ve sonrasında da Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından görevden alınan Michael Flynn. Michael Flynn 15 Temmuzda bu Meclis çatısı bombalanırken, milletvekillerimiz burada bu bombalara göğüslerini siper ederken, Türkiye hain bir darbe girişimiyle karşı karşıyayken bu darbeyi "tweet"leriyle öven bir insan. Bu "tweet"ler var, ortada. Ama ne hikmetse bu darbe girişimini öven şahsa Türkiye'den bir Türk iş adamının 530 bin dolar ödeme yaptığı anlaşılıyor ve bu şahsın Türkiye'nin lobisini yapmak üzere, Türkiye taleplerini Amerikan Hükûmeti nezdinde takip etmek üzere kiralandığı anlaşılıyor.

Şimdi, bu ödemeyi yapan Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri İş Konseyi Yürütme Kurulu Başkanı ama bu Sayın Ekim Alptekin'in aynı zamanda geçmişte baktığımız zaman, ilginçtir arkadaşlar, Ruslarla da çok ciddi iş ilişkileri var. Bir tarafta darbe girişimini öven Flynn, bir tarafta geçmişte çok ciddi Ruslarla iş ilişkileri olan Ekim Alptekin. Şimdi, tabii, bu ilişkiler Amerika Birleşik Devletleri'nin büyük basın organlarında sorgulanıyor.

Şimdi, yine Kamil Ekim Alptekin'in verdiği bilgilerden anlıyoruz ki Amerika Birleşik Devletleri'nde Michael Flynn ve eski CIA Başkanı ile Kamil Ekim Alptekin Türk Dışişleri Bakanını ve Türk Enerji Bakanını aynı masaya oturtmuş, bir toplantı yapılmış. Elbette bu toplantıda ne konuşulduğunu bilmiyoruz. Eğer mesela bu konuyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulursa Meclisimizin bunları öğrenme imkânı ortaya çıkar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, öyle anlaşılıyor ki burada bir lobicilik faaliyeti yapılması için, Türkiye adına bir lobi faaliyeti yürütülmesi için bir iş adamı üzerinden bir para ödenmiş. Amerika'da lobi faaliyeti yapılır ama bunun nasıl yapılacağı bellidir, bunun ödeme yeri bellidir. Bunu hazineden doğrudan yaparsınız ya da örtülü ödenekten yaparsınız çünkü Amerika'da işler böyle yürüyor. Yani ülkenin lobisini yapacak bir şeye ihtiyacınız var ama bunu bir iş adamının üzerinden, dolaylı olarak yapmaya kalkarsanız... Bakın, bu iş adamının böyle, kendi işleri için yarım milyon dolar -onun dışında başka ödemeleri de var- bunları kalkıp ödemesi bence son derece zor. Şimdi, o zaman, bunun bir şekilde devlet üzerinden giden bir para olma ihtimali son derece yüksek. Hâlbuki geçmişte, baktığımız zaman, Türkiye tabii ki lobi faaliyetlerini Amerika'da yürüttü, Hazine para verdi ya da örtülü ödenekten para verdik ve devlet bunun hesabının ne olduğunu da şey etti. Şimdi, dolaylı, bir iş adamının üzerinden verdiğiniz zaman ne oldu? 530 bin dolar verildi, ondan sonra da bu adam Millî Güvenlik Danışmanlığından azledildi ve ciddi şekilde ismi Amerika'da birtakım skandallara karıştı. Ruslarla ilişkisi var, darbe girişiminde bulunan örgütle -öyle anlaşılıyor ki- ilişkisi var. O akşam mesela kendisinin bir televizyon kanalında "Bizimkiler darbe yapıyor, inşallah başarılı olacaklar." dediği de söyleniyor. Dolayısıyla, bu tür ödemeler Türkiye'nin, gerçekten, bırakın lobisinin yapılmasını, itibarının ciddi ölçüde sarsılmasına yol açar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben size bir şey söyleyeyim, Türkiye'de darbe girişiminde bulunan örgütün yurt dışında halkla ilişkiler konusunda ne kadar mahir olduğunu biliyoruz. Diğer taraftan, Rusların da Amerika Birleşik Devletleri'ndeki seçimlere karışmak, İngiltere'deki referanduma karışmak, Almanya'daki seçimlere karışmak, Fransa'daki seçimlere müdahale etmek konusunda bu hibrit savaş tekniklerini çok ciddi şekilde kullandığını da biliyoruz. Şimdi ne oldu? Türkiye'nin ismi orada bütün bunlarla birlikte anılır hâle geldi. Dolasıyla, bu ilişkiler saydam olmayan ağlar üzerinden yürütülürse, bu Türkiye'nin ulusal güvenliğine çok ciddi ölçüde zarar verir.

Bir diğer iddia, bu, Malta dokümanlarıyla ilgili ve bu dokümanlar çerçevesinde de yurt dışında ses getiren birtakım dosyalar ortaya çıktı. İşte, bu iddialar çerçevesinde, Enerji Bakanının eskiden yöneticisi olduğu şirketin birtakım "offshore" işlemleriyle vergi kaçırmaya çalıştığına, daha sonra Türkiye'de bu şirketin işlerini kolaylaştırmak bakımından, olağanüstü hâlin verdiği yetki kapsamında çıkarılan birtakım düzenlemelerle, varlık barışına ilişkin birtakım düzenlemelerle işlerinin kolaylaştırıldığına dair çok ciddi iddialar var. Yine, Başbakanın ailesiyle ilgili birtakım iddialar da burada var. Her ne hikmetse, bu, memlekette, Türk basınında hiçbir şekilde ses getirmiyor, yer bulmuyor. Bunlar son derece önemli iddialar, bunların Mecliste sorgulanması lazım. Değerli arkadaşlar, bunu böyle elimizin tersiyle itip "Bunlar ciddi iddialar değildir." dediğimiz zaman bu olmuyor, Türkiye'nin itibarına çok ciddi şekilde zarar veriyor.

Yapmamız gereken şey açıktır: Saydam olacağız, hukuk devleti olacağız. Onun için hukuk devletini mutlaka ayağa kaldırmamız gerekiyor, kuvvetler ayrılığını güçlendirmemiz, bütün yöneticileri hesap verir duruma getirmemiz gerekiyor. Millet adına hesap sorulduğunda herkes hesabını vermeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Öztrak bir dakikada.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Seçimlerin adil olması konusunda yeniden bu Seçim Kanunu'na, her şeye bakmamız lazım. Özellikle bu halk oylaması milletin vicdanında çok ciddi yaralar açmıştır, yatırımcıların, dünyanın kafasında da ciddi kuşkulara neden olmuştur.

Son olarak şunu söyleyeyim: OHAL'i mutlaka kaldırmalıyız artık arkadaşlar. OHAL gerçekten Türkiye'nin itibarını zedelemektedir. İşte bu meselelerin açıkça konuşulmamasının arkasında OHAL'in getirdiği birtakım yetkiler de vardır. Bunlar açıkça konuşulmalı, hesap verilmeli ve ondan sonra da alnımız ak olarak çıkıp demeliyiz ki: Türkiye, Türk yönetimi bu tür şaibeli işlerin içinde olmaz. Bu, yabancı devletlerin ya da Türkiye'ye kasteden güçlerin eseridir." Aksi takdirde bu şaibenin altında kalırız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)