GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Diyarbakır'da yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:01.06.2017

FELEKNAS UCA (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam saatlerinde 3 askerimizin yaşamını yitirdiği olayla ilgili üzüntülü olduğumuzu ve hayatını kaybeden askerlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Bildiğiniz gibi, Diyarbakır'ın Sur ilçesinin Lalebey ve Alipaşa Mahallelerine 23 Mayıs günü iş makineleri polis eşliğinde girmiş, yıkım başlatmıştır. Sur'da kendi topraklarını, evlerini terk etmeyen halk kutsal ramazan ayında elektriksiz ve susuz bırakılmıştır.

Kürt halkının hiçbir şekilde rızası olmadan evlerinin yıkılarak zorla göç ettirilmeleri yeni bir uygulama değildir. Bugün Sur'da yaşanan yıkım kürdistanda son yüz yılda sistematikleşmiş zorunlu iskân politikalarının devamıdır. Kürtlerin demografik yapısıyla oynanması Osmanlı Dönemi'nde başlamış, farklı biçimlerle hâlâ devam etmektedir. Daha 1916'da İttihat ve Terakki yüz binlerce Kürt'ü göç ettirerek Türklerin yoğun yaşadığı bölgelere sevk etmiştir. Kürtlerin batı illerine dağıtılması talimatını bizzat Talat Paşa vermiştir. Amacın, Kürtlerin asimilasyonunu gerçekleştirmek olduğunu belgeler de açık şekilde dile getirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra, 1925'te Şark Islahat Planı çıkarılmıştır. Planda "Bütün memlekette Türk nüfusunu hâkim kılmak farzdır." ifadesi yer almıştır. Kürtlerin Anadolu'nun batısına göç ettirilip Kürt kentlerine Türk nüfusun iskân edilmesi ve Kürtçenin yasaklanması açık şekilde ifade edilmiştir.

Yine bildiğiniz gibi, 1934'te İskân Kanunu çıkarılmıştır. İskân Kanunu'na göre Türkiye üç bölgeye ayrılmıştır. Türk kültürünün yoğunlaşması istenilen bölge doğu ve güneydoğudur. Türklüğe asimile edileceklerin sevk ve iskân edileceği bölge iç ve batıdır. Ayrıca, kanunla yerleşime yasaklanan bölgelerin başında Dersim gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, 1990'lar boyunca da Kürt kentlerinin demografik yapısı tamamen değiştirilmiştir. 1990 yılının Aralık ayında KHK çıkarıldı; Hakkâri, Şırnak ve Diyarbakır başta olmak üzere, onlarca Kürt kentinden binlerce köy ve mezra bu yasaya dayandırılarak boşaltıldı. Bu dönem, Hizbulkontra çetelerin merkezi olan Silvan ve Lice yıkıma ve göçe maruz kalan yerlerin başında gelmektedir. Bu yıllarda Kürt kentlerinde yaklaşık 4 bin köy boşaltılarak yakılmıştır.

Bugün Sur'da gerçekleşen yıkım, gerek Şark Islahat Planı'yla gerek İskân Kanunu'yla gerekse de 1990'larda çıkarılan yasalarla yapılmak istenenin aynısıdır çünkü zorunlu iskân politikası, asimilasyon ve askerî tedbirler eş zamanlı olarak Sur'da uygulanmaktadır. Hakikat şudur ki AKP Hükûmeti gözünü Sur'a dikmiş, dönüştürmeye âdeta yemin etmiştir. Sur'da zorla yeni bir kent, yeni bir yaşam ve asimile olmuş kentli bir "persona" inşasına soyunmuştur.

Devletin tarih boyunca sistematik bir politika şeklinde süregelen zorunlu iskân politikalarıyla AKP de Kürtlerin evlerine, toprağına el koymaya devam ediyor. Ancak ne İttihat ve Terakki'nin iskân politikaları ne cumhuriyetin Şark Islahat Planı ne köy yakmalar ne de bugün AKP'nin yürüttüğü iskân politikaları Kürt meselesini çözer.

Asıl mesele şudur: Cumhuriyet kurulduğundan beri Kürt iradesinin ne merkezde demokratik temsiliyetine ne de Kürtlerin yerelde kendi yönetim mekanizmalarının inşasına tahammül edilmiştir. Öyle olmasaydı bugün 11 HDP vekili rehin alınmış olmaz, onlarca belediyeye kayyum atanıp eş başkanlar tutuklanmazdı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yazık ki yüzyıl önce olduğu gibi AKP Hükûmeti hâlâ Kürt meselesini askerî tedbirler, iskân politikaları ve Türkleştirme politikalarıyla çözmeye çalışıyor. Ancak Kürt meselesinin çözüm yolu bu değildir. Zira devletin kürdistanda şiddet yoluyla egemenlik tesisine ve asimilasyona karşılık Kürtler direnişle cevap vermeye devam ediyor. Bu tekrardan çıkmanın tek yolu barıştır, müzakerelere dönmektir.

Öncelikle, devlet, Kürtlerin kendi topraklarında dilleri ve kültürleriyle yaşaması önünde engel olmaktan vazgeçmelidir, Kürtlerin kendi kendilerini yönetme arzularına saygı duymalıdır. Kürtlerin iradesini temsil eden rehin alınmış seçilmişlerin bir an önce bırakılması gerekmektedir. Ayrıca Sayın Öcalan'ın koşullarının yeniden düzeltilerek üzerindeki tecridin kaldırılması, barış sürecine katkı sağlaması için gerekli imkânların yaratılması hayatidir.

Ülkemizde barışın en kısa zamanda tesis edilmesi umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)