Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 95 |
Tarih: | 23.05.2017 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz, çocuklara yönelik cinsel istismarın önlenmesini istiyoruz, çocukların istismarla anılmamasını istiyoruz. Tecavüzcülerin, istismarcıların değil; çocuklarımızın, geleceğimizin korunmasını istiyoruz. Bu taleplerle tekrar bir önerge verdik çünkü bu sefer istismar Adıyaman'dan, Karaman'dan, Batman'dan, Adana'dan, Van'dan sonra, bu sefer Van'ın Erciş ilçesinde karşımıza çıktı.
Neredeyse her gün istismar vakalarının yaşandığına şahit oluyoruz, eminim ki vicdanı olan her insan bu haberler karşısında ürperiyordur. Hatta, çocuk ve istismar kelimelerinin dahi aynı cümlede yan yana gelmesinden bile çaresiz bir eziklik hissediyoruz hepimiz. Ama biz yasama üyelerinin bu durum karşısında sadece ürpermesi yetmiyor. Bir yerlerde bir çocuğun canı yanıyorsa hepimizin canı yanmalı. Bir yerlerde çığlık atan bir çocuğun çığlığına ses olamıyorsak, susan ya da susturulan çocuğun tüm geleceğinin kararmasına göz yumuyorsak, çaresizlik hisseden ailesinin adalet arayışına yanıt olamıyorsak o zaman neden bu çatı altındayız?
Bakın, istismar her yerde; okulda, evde, sokakta, bir kuaför salonunda, inşaatta, yurtlarda, kurslarda, her yerde. Daha ne kadar üzerini örtmeye çalışanlara zemin sunmaya devam edeceğiz?
Ben on yıllardır cinsel istismara, ensest suçuna maruz bırakılan, yaşamları karartılan binlerce çocuğumuzdan öncelikle özür dilemek istiyorum. Affedin bizi sevgili çocuklar, bizler sizleri koruyamadık. İstismarı önlemek yerine, hayatlarınızı çalan tecavüzcüleri en ağır şekilde cezalandırmak yerine, onlarla sizi nasıl evlendiririz de hapisten kurtarabiliriz, günlerce bunları tartıştık. Sizlere demirden bir leblebi verdik, hayatlarınızı zindana çevirdik, bağışlayın bizi.
Sayın milletvekilleri, bir özür dahi sorumluluk almak adına bazen çok şeydir. Sorumluluk almak, bir bütün olarak işlemesi gereken bütün mekanizmaları işletmek, ortaklaşmak ve önlemek için adım atmak. İşte bu adımları atacak olan kurum bizleriz, bu Meclistir.
Sayın milletvekilleri, bu kürsüden defalarca kez çağrıda bulunduk, komisyon toplantılarında somut öneriler getirdik. Geçen yıl bir Meclis araştırma komisyonu da kurulmuştu ve o komisyon üç ay çalıştı. 80 civarında somut öneriler getirildi ama hâlâ çocuğa yönelik cinsel istismar suçlarında bir adım dahi mesafe alamamış durumdayız. Üstelik komisyondaki önerilerden tek bir tanesi bile şu an için hayata geçirilmemiş durumda. Eğer her gün ülkenin en ücra kasabasından metropolüne kadar her yerden mutlaka bir çocuğumuzun tecavüze uğradığını, istismar edildiğini duyuyorsak artık sözün bittiği yerdeyiz.
Komisyondan çıkan somut önerilerden bir tanesi daimî bir çocuk izleme komisyonu kurulmasıydı mesela. Bu komisyonun kurulmasının önünde bir engel de yok. Üstelik Meclisin hâlâ adım atmamış olması istismarcıların cesaretlenmesine de zemin hazırlıyor. Geçen haftalarda Batman'da 14 yaşındaki çocuğun hamileliğiyle açığa çıkan olayı incelediğimizde münferit bir olay da olmadığı gözler önündedir. Karanlık bir suç çetesi var ortada ve bu çete çocukları tuzağa düşürüp pazarlıyor. 100'den fazla kişinin bu suçu işlediğini bütün Batman halkı biliyor. Çocuk pornografisi dahil her türlü istismarı yaşatıyor ve bu vahim olay karşısında sadece konuşan tek bir kişi var, o da mağdur olan 14 yaşındaki çocuk. Bu olay ilk değil, daha evvel de birçok kez benzer olaylarla, benzer vahametteki olaylarla karşılaştık. Siirt N.Ç davası olarak bilinen davanın kendisi ve sonuçları hâlâ hepimizin hafızasındadır. Böylesi korkunç çetelerin varlığı, palazlanmaları, bir virüs gibi yayılmaları, uyuşturucu çetelerinin de iş birliğiyle herkesin tehdit altında olduğu bir ortamda sizce bizlerin sorumluluğu yok mudur?
Bu olayın vahameti ortaya çıkmaya devam ederken bu sefer Kınalıada'da 3 küçük kız çocuğuna yönelik şantajla istismar olayı ortaya çıktı. Yine aynı günlerde bu sefer de Van'ın Erciş ilçesinde bir okulda müdür yardımcısının istismarını duyduk. Ben konuşmamı hazırlarken yine Erciş ilçesinden başka bir köyde, başka bir okulda benzer bir olayın yaşandığını duyduk. Erciş'te rehber öğretmenin fark ettiği ve jandarmaya haber verdiği olayda okul müdür yardımcısı gözaltına alınmıştı. Bu olay sonrasında yereldeki gazeteciler ailelere ulaşıp konuyu araştırdılar ve haberini yaptılar. Baktılar ki sadece 1 çocuk değil, 1'i erkek olmak üzere 10 çocuğa yönelik müdür yardımcısının istismarı söz konusu. Bu olayla ilgili idarenin refleksiyse her zaman olduğu gibi, her vakada karşımıza çıktığı gibi üzerini örtme ve gizleme anlayışı olmuştur. Haberciler bilgi almaya çalıştığında Millî Eğitim Müdürü önce öyle bir şey olmadığını söylemiş, sonrasında "Aman ilçemize, okulumuza zarar gelmesin, haber yapmayın." demiştir. Bu pervasızlığa hep birlikte "Artık, yeter." demenin zamanı gelmemiş midir sizce de? Seçim bölgem Van ilinde bu pervasızlığa biz şahit olduk. Erciş'in Keklikova köyünde Mesut Dinçer adlı istismarcı öğretmenin yaptıklarını herkes bilirken, suça maruz kalan çocuklar aynı ifadeleri verirken okulun müdürü istismara uğrayan çocuğu "yalan söylüyor" diye dövmüştür ve idareci bu istismarcıyı sadece sözlü olarak uyarmıştır. Normalde çocuğun 500 metre yakınına bile yaklaştırmaması gereken bu istismarcıyı sadece uyarmakla yetinmişlerdir. Diğer öğretmenler susturulmaya çalışılmış ve Millî Eğitim Müdürü Erol Şimşek, olayı ivedilikle soruşturmak yerine, olayı haber yapan basın mensuplarını tehdit etmiştir. Akabinde basın mensuplarının şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınmıştır. Aslında bu tablo kimseyi şaşırtmıyor. Her olayla olduğu gibi bu olayda da olayın örtbas edilmesi için idare, diğer kolluk birimleri ve diğer yetkililer el birliğiyle çabalıyor ama tüm veliler korkunç bir infiale kapılmış durumda ve öğrencilerini okula göndermemeye başladılar. Dün itibarıyla sadece 15 öğrenci okula gitmiştir.
Bu olayın şoku atlatılmadan, dediğim gibi, Taşkapı köyünden de benzer bir haber geldi.
Yine, Batman'da 12 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik 70 yaşında bir kişinin tecavüzü ortaya çıktı. Örtbas etmek, gizlemek, çocuğu suçlamak açıkça suça teşviktir, istismarcıyı korumakla eş anlamlıdır. Her saldırıda olay yeterince soruşturulmuyor, failler cezalandırılmıyor, aksine korunuyor ve akla, vicdana aykırı gerekçelerle cezasız kalıyor. Biz bunların hepsini biliyoruz. Sayın Millî Eğitim Bakanına da buradan çağrı yapmak istiyorum: Bu örtbas etmeye çalışanlar hakkında ivedilikle bir soruşturma başlatılması gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, çocuğun cinsel istismarı, ensest suçu, tüm bunlar kapı kenarına birikmiş toz değildir kapının altına süpürelim. Yargıçlar "Bir baba bunu yapmaz." ya da "Bir idareci bunu yapmaz." anlayışından alelacele kurtulmak zorundadır. Saydığım örnekler, yer verdiğim ifadeler bize gösteriyor ki bu kanayan yaranın en büyük nedeni cezasızlık politikasıdır. Bu bir yönetim anlayışıdır. İktidarda hangi partinin hükûmeti olursa olsun erkekliğe bu denli güç verdiği ölçüde bu sorun devam edecektir. Bu ülkenin hâkimi, bir çocuğa onlarca yıl tecavüz etmiş ya da onlarca çocuğu istismar etmiş bir tecavüzcüyü yargılarken hangi hukuk ve adalet aklıyla "Cezayı daha fazla nasıl indirebilirim"in hesabını yapabilir? Ve hâkimler, mahkemeler ensest suçu ve istismar olaylarıyla ilgili davalara müdahil olmak isteyen sivil toplum örgütlerinin, baroların müdahilliklerini neden hep reddeder? Hatta o sürekli "İlk imzacısıyız." diye övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini neden yerine getirmezler? Biliyoruz ki mahkemeler istisnaen bu müdahillik kararlarını kabul ediyorlar, o da toplumsal bir baskı var ise. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının müdahil olduğu davalarda hiçbir kurumun müdahilliğine zaten karar verilmiyor. Bakın, size başka bir örnek vereyim, yakın zamanda basına da yansıdı beş buçuk yaşındaki çocuğun istismarını "Yargıtaydan beraat" diye bir haber yansıdı. Bu haberin başlığı bile kendi başına istismarcıları cesaretlendiren bir durumdur. O olayda da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının atadığı avukat görevini yerine getirmediği için, temyiz süresini kaçırdığı için sonuç olarak delil yetersizliğinden beraat kararı çıkmıştı. Başka bir vahamet daha var uygulamada, istismar mağduru bir çocuğun sadece bir defa, o da pedagog gözetiminde olayı anlatması tüm sözleşmelerde esas iken bu ülkenin karakol polisleri tacize varacak düzeyde tecavüz hikâyelerini defalarca kez çocuğa anlattırıyorlar.
Değerli milletvekilleri, bu tabloyu, bu korkunçluğu hangimizin vicdanı kabul eder. Üstelik bu durum sebebiyle aileler şikâyetten dahi vazgeçmek durumunda kalıyorlar. Duyulma ihtimali dahi bazen o ailelerin o şehri terk etmesine yetiyor. Milyonlarca acı birikiyor, bunun farkında değil miyiz? Bu ülkenin çocukları hukuk masalı dinlemek zorunda değiller, onlar sadece adalet istiyorlar ve bunu sağlamak da en başta bu Meclisin görevidir.
Sayın Başkan, çocukların cinsel suiistimalini ve çocuğa yönelik istismarı önlemek amacıyla oluşturulan Lanzarote Sözleşmesi'ne 2010 yılında taraf olduk. Sözleşme bu suçlara karşı ulusal ve uluslararası iş birliği yapılmasını da öngörüyor. Biz bugün bu fırsattan daha fazla bir fırsatı neden bekliyoruz. Bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmek ve uyum yasalarını çıkarmak için daha ne bekliyoruz? Artık bizim bahane...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - ...üretecek gibi bir lüksümüz olamaz.
Sayın Başkan, tamamlamama izin verin.
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, mevzuatımız hâlâ istismarcılarla, tecavüzcülerle mücadelede yetersizken uluslararası kurumların raporlarına giren başka bir gerçek daha var; o da cinsellik amaçlı turizmdir. Bu konuda da gereğinin yapılması ve derhâl gündeme alınması gerekiyor.
Belirtiğimiz gibi aslında acilen bir komisyonun kurulması gerekiyor ve bu komisyonun eski komisyondan da aldığı tecrübelerle gerçekten atması gereken adımları hızla atması gerekiyor. Toplum şu an bu beklenti içerisinde. Artık istismara "dur" demenin zamanıdır; geldi ve geçiyor bile. Susmanın sırası değil. Biz sustukça her gün her yerde istismar vakalarıyla karşılaşmaya devam edeceğiz.
Son olarak tekrar susmayın diyorum. Susmayalım. En kıymetlilerimizi, geleceğimizi korumak için hep birlikte harekete geçelim artık diyorum. Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgökçe Ertan.