| Konu: | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 17.05.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesi üzerindeki önergemiz üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu açıkça belirtmeliyiz: Bu kanun teklifi, on beş yıllık AKP iktidarının uyguladığı ekonomik politikaların, vergi politikalarının ülkeyi içine düşürdüğü ekonomik istikrarsızlığın, yurttaşlarımızı içine sürüklediği borç batağının son derece objektif bir fotoğrafı niteliğindedir. Bakınız, AKP hükûmetleri süresince devlet alacaklarının yapılandırılması, faizlerin silinmesi, prim borçlarının taksitlendirilerek ödenmesi biçiminde tam dokuz tane düzenleme bu Meclisten geçirildi. Bu af paketlerinin değişmeyen ana sloganı ise "Bu son vergi affı, bundan sonra af yok." biçiminde aslında gerçek bir karşılığı olmayan ifadelerdir.
Değerli milletvekilleri, gerek milyonlarca yurttaşımız ve gerekse binlerce işletme her yıl prim borçlarını, vergi borçlarını ödeyemez duruma düşüyorsa bunun sebepleri üzerine düşünmek gerekir ancak Hükûmet bu durumun sebeplerini ortadan kaldıracak kapsamlı bir vergi reformunu gündeme almak yerine geçici ve yüzeysel vergi aflarıyla günü kurtarma yöntemlerine tevessül etmekte ve ekonominin daha da istikrarsızlaşmasına yol açmaktadır. Üzerinde görüştüğümüz 7'nci madde de harç ve cezalar ile bu alacaklara bağlı gecikme faizi ve cezaların tecilini öngörmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan düzenlemelere baktığımız zaman, af paketlerinin yoksul halkı değil, sermaye sahiplerini ilgilendirdiğini görmekteyiz. Bu af paketlerinde amaç, halktan alınan vergilerle sermayeye daha fazla teşvik sağlamak, vergi muafiyetleriyle sermayenin daha fazla büyümesini sağlamaktır. Bu son derece açıktır. Hâlihazırda açlık sınırının bile altında bir gelire sahip olan, asgari ücretle geçinen yurttaşlarımızın vergileri zaten maaşlarından peşin olarak kesildiği için herhangi bir vergi affından faydalanabilmeleri zaten mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bakınız, geçtiğimiz günlerde işsizlik resmî rakamları açıklandı. İşsizlik oranı yüzde 12,6 seviyelerine ulaşmış durumdadır. Yine, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfının hazırladığı Ocak 2017 İstihdam İzleme Bülteni'ne göre son bir yılda 204 bin esnaf kepenk kapatmış, 79 bin çiftçi toprağı işleyemez duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, ekonomik büyüme istikrarın olduğu yerde olur. Siyasi istikrara sahip ekonomilerin istikrarsız ekonomilere göre daha hızlı büyüme gösterdikleri tüm ekonomistlerin ortak görüşüdür. Güçlü, demokratik mekanizmaların oluşturulmadığı, evrensel hukuk birikimlerini hiçe sayan politikaların devreye sokulduğu ülkeler, siyasi bakımdan istikrarsız olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye'de siyasi bakımdan istikrarsızlığın geldiği seviye, kritik eşiği çoktan aşmış durumdadır. Yakın tarihimizde siyasi istikrarsızlıktan dolayı ağır sosyal ve ekonomik faturalar ödediğimizi hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin ekonomide ileri hedeflere ulaşabilmesi için temel faktör olan siyasi istikrarı mümkün kılmaktan başka seçeneği bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı noktaların özellikle altını çizmek istiyorum. Türkiye nüfusu, Suriyeli sığınmacılarla birlikte 84 milyona yaklaşmıştır. Nüfus yaş ortalaması 30'un altına düşmüştür yani genç nüfus önemli bir orana sahiptir. Bu büyüklükte nüfusa sahip bir ülkenin iptidai ekonomik ve siyasi yöntemlerle ileriye gidemeyeceği artık kavranmalıdır.
Yine, Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü Kürt yurttaşlarımız oluşturmaktadır ve evrensel insan hakları normları çerçevesinde eşit yurttaşlık talepleri artık ertelenemez niteliktedir. Diğer taraftan, Alevi yurttaşlarımız nüfusumuzun önemli bir kısmını oluşturmaktadır ve onların da evrensel insan hakları normları çerçevesinde eşit yurttaşlık talepleri ertelenemez konumdadır.
Şuraya gelmek istiyorum: İçerisinde bulunduğumuz 21'inci yüzyıl, Türkiye bakımından demokratikleşmenin yüzyılı olmalıdır. OHAL uygulamaları sürdürülebilir değildir. Halkın özgür iradesiyle seçtiği milletvekillerini, belediye başkanlarını siyasi mizansenlerle cezaevlerinde tutmak artık sürdürülebilir değildir. Bu, ülkemize, ülkemizin imajına da uluslararası anlamda büyük zararlar vermektedir.
Bu duygularla yine herkesi duyarlı olmaya çağırıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.