GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:92
Tarih:16.05.2017

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ grup önerisiyle, esas itibarıyla, henüz daha 2019'da hayata geçecek Anayasa değişikliğinin fiilî uygulaması yine devam ediyor. Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi, en temel işi olan denetim işinden koparılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim hakkı çoğunluk partisinin parmak çoğunluğuyla gene maalesef muhalefet partilerine kullandırılmayacak. Bununla beraber, bazı kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir teklifi muhtemelen "Yarın görüşelim." diyorlar. İyi, görüşelim. Yarın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz bu konudaki anlayışımızı ortaya koyacak. Elbette, vatandaşın lehine, eğer mümkünse Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen her konunun vatandaşın daha da lehine dönüştürülmesine katkı vererek bunun geçmesinde bizim partimiz açısından da bir sakınca yok. Yarın bu tasarıya olabildiği kadarıyla katkı da sunacağız. Vatandaşlarımızın böyle bir yeniden yapılandırma ihtiyacı sizin yanlış ekonomik politikalarınızdan kaynaklı olarak sürekli doğuyor. Bu kaçıncı af biz unuttuk. Yani sürekli af çıkarmak yerine ekonomiyi doğru dürüst yönetseydiniz, Meclis buralarda af çıkarmakla uğraşmazdı. Her şeye rağmen bu af düzenlemelerine vatandaşın menfaatine, vatandaşın cebine dokunan meselelerde Cumhuriyet Halk Partisi olumlu katkılarını sürdürecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Ancak, bununla beraber, sayın milletvekilleri, Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi saat 15.00 itibarıyla çalışmalarına başladı, saat 18.15, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sayın bakan yok diyecektim, Millî Eğitim Bakanımızı gördüm, o da yeni geldi, teşrif etti. Bakanlar Kurulunun, Hükûmetin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çalışmalara ilgisizliği Türkiye Büyük Millet Meclisine bir saygısızlıktır. Dolayısıyla sizin ağzınızdan düşürmediğiniz milli iradeye de bir saygısızlıktır. Yeni sistem yürürlüğe girmedi, yeni sistem yürürlüğe girince zaten bakanlar burada olmayacak ama hep söylüyoruz "hukuka saygı" "yasalara saygı" "mevzuat" "kanun" "Anayasa" diyoruz, ayıp, hakikaten yanlış yapılıyor. Burada milletvekillerimiz seçim bölgelerinde yaşanan sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşurken laf olsun diye konuşmuyor ki, Hükûmet bu konuda bir şeyler yapar mı, bu konuda bir tartışma olur mu, bir sorunun çözümüne katkı sunulur mu diye milletvekillerimiz konuşuyor. Ama Hükûmet için Türkiye Büyük Millet Meclisi bir teferruattan ibaret. Üzülerek söylüyorum, Hükûmetin Meclise bakışı bu.

Değerli milletvekilleri, öte yandan, yine, milletvekillilerimizin sıkça dile getirdiği bir konu var: Ege Denizi'ndeki adalarla ilgili milletin ve milletin vekillerinin kafası karışık. Hükûmetten bu Meclise bilgi vermesini, işin aslını milletvekillerimize, dolayısıyla milletimize anlatmasını bekliyoruz. Hakikaten "Yunanistan'dan FETÖ'cüleri verin, adaları size verelim." mi dediniz merak ediyoruz, iş oraya kadar geldi. Yani iş mizaha dönüştü. Bu sizi incitmiyor mu? Yani bu memlekette bir çakıl taşının bile bizim için ne kadar çok kan akıtılarak alındığını, lafa geldi mi böyle "Şehitlerimiz için evet" pankartı yazarak ahkâm kesmeyi biliyorsunuz. O adalarda -ki kimi uluslararası anlaşmalarla Türkiye'ye ait olduğu tescillenmiş- Birleşmiş Milletler kararıyla tescil edilmiş adalarda, şu anda Yunan askerlerinin kuzu çevirme yapması sizi incitmiyor mu? Beni incitiyor. Milliyetçi Hareket Partisine, Halkların Demokratik Partisine de soruyorum, incitmiyor mu sizi? Böyle şey olur mu? Böyle milletvekilliği yapılır mı? Milletin kör kuruşuna da sahip çıkacağız, memleketin çakıl taşına da sahip çıkacağız, bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu yapamayan buradan gidecek, tabii milletin takdiriyle, ayrı.

Gene, Suriye'deki gelişmeler. Hanginizin haberi var olup bitenden? İktidar partisi milletvekillerinden şuraya gelip -ben kendi konuşmamdan feda edeceğim- "Ey milletvekilleri, Suriye'de şöyle şöyle oluyor, oldu, olacak." diyebilecek bir milletvekili var mı burada? Yok, hikâye.

Gene, Darbe Komisyonu, 3 Ocakta çalışmalarını bitirdi. Bize kızıyorsunuz "Kontrollü darbe" dedikçe. Bu Darbe Komisyonu, beş ay geçti, niye bu raporu ortaya çıkarmaz? Bu darbe kontrollü değilse... Yeni bir tartışma açmak için söylemiyorum, o rapor çıkınca asıl kıyamet kopacak ama rapor çıkmayacak.

Peki, burada, sizin, bizim, hep birlikte kaldırılan parmaklarımızla kurulan komisyonun, bu çalışmasını Meclisin huzuruna getirmesi gerekmiyor mu? Buna seyirci kalmaya devam mı edeceksiniz? Daha ileri gitmek istemiyorum, bu da Türkiye Büyük Millet Meclisi için bir ayıptır.

Açlık grevinde insanlar var. 100 kere dedik, "PKK'yla da, FETÖ'yle de, IŞİD'le de en katı, en acımasız şekilde mücadele edin, ne istiyorsanız biz vermeye hazırız." dedik ama KESK'in ne kabahati var? KESK'i bir terör örgütü gibi itham etmek, algılamak, KESK'li öğretmenlere, KESK'li öğretim elemanlarına bu zulmü yapmak insanlık dışıdır.

Gene söylüyorum, biraz önce bir sayın milletvekili söyledi, Sayın Selahattin Demirtaş dâhil 10 milletvekili cezaevinde. Suçları varsa çeksinler, yargılansınlar ama suçları sabitlenmeden bir siyasi partinin genel başkanını cezaevine koymayı doğru bulmuyoruz. Siz de bulmayın; bugün onlara, yarın size, siz de bulmayın. Gelsin buraya, yargılansın elbette, suçu sabitlenirse, cezası, hükmü kesinleşirse bakılır. Doğru değil. Bu da Türkiye Büyük Millet Meclisi için bir lekedir, bir ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün saat 11.00-12.00 itibarıyla yeni bir leke ve ayıpla karşı karşıyayız. Sayın milletvekilleri, Halide Edip Adıvar 6 Haziran 1919'da Sultanahmet'te miting yaptı, 19 Mayıs 1919'da Fatih'te miting yaptı, İzmir'in işgalini protesto mitingi yaptı İstanbul'da itilaf devletleri, işgal kuvvetleri komutanı varken. Şimdi İstanbul'da vali mi var, General Harrington mı var şu anda an itibarıyla? Harrington öldü de yani üçüncü kuşak Harrington mı var İstanbul'da? Demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Biz sabrediyoruz, toplum gerilmesin, insanlar sokaklarda demokratik bir şekilde, barışçıl bir şekilde tepki ve protesto haklarını kullansınlar, Hükûmet de onların güvenliğini sağlasın diyoruz fakat bir güç toplumu âdeta germek için, İstanbul'da ve başka illerde bir kamplaşma yaratmak için çırpınıyor. Şimdi İstanbul Valisi Harrington Beşiktaş Belediyesinin ayın 16'sında Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmak üzere Beşiktaş hudutlarından hareket ettiği yerde ve sonrasında Beşiktaş'ın değişik bölgelerinde yapılacak 19 Mayıs etkinliklerini yasaklamış.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Yuh!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Yuh ki yuh! Yuh ki yuh!

Gerekçesi de şöyle: "Ülkemizin bulunduğu şartlar dikkate alındığında provokatif eylem ve olayların meydana gelebileceği, etkinliklere katılacaklar da dâhil halkın huzur, güvenlik ve esenliğinin..." falan filan diye gidiyor. Aynı vali -ülkemizin içinde bulunduğu bir süreç ise- İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Vodafone'la birlikte düzenlediği etkinlikte böyle bir tereddüt yaşamamış. Aynı vali Etnospor Kültür Festivali için böyle bir sorun yaşamamış, endişe yaşamamış. Aynı vali, gene Beşiktaş'ta, şimdi yasakladığı yerlerde, meydan ve sokaklarda yapılan bilim, kültür, sanat ve spor şenliği için -Beşiktaş İlçe Millî Eğitimle birlikte yapılan, hatta 17 Mayısta, aynı tarihte- bir zarar görmüyor, bunda bir sakınca yok. Ama 19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal Atatürk, CHP'li bir belediye yan yana gelince terör, provokasyon sebebiyle vali etkinliği yasaklıyor.

Valiyi de severdim fakat ben bu kararın valinin şahsen aldığı bir karar olduğuna inanmıyorum. Bu ayıptan, bu yanlış karardan bir an önce dönülmelidir ve bu konuda bizden çok Hükûmetin ve AK PARTİ'li milletvekillerinin meseleye müdahale etmesi lazım. Beyler, ne yapılmaya çalışılıyor? Türkiye'de ne yaşatmaya, millete ne yaşatmaya çalışıyorsunuz merak ediyorum. Sizi kastetmiyorum, sizin güvenoyu verdiğiniz Hükûmeti kastediyorum. Ne yapılmaya çalışılıyor? 19 Mayısı yasaklamak suretiyle, aynı üç gün içinde Millî Eğitimin yapacağı benzer etkinlikte terör, provokasyon tehdidi görmeden, Cumhuriyet Halk Partili bir belediyenin yaptığı etkinliği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Altay, tamamlayınız.

ENGİN ALTAY (Devamla) - ... "ülkemizin içinde bulunduğu şartlar" falan diyerek yasaklamakta ben bir şey arıyorum. Bu kamplaşma sizi kesmiyor. Sizi derken kastım Hükûmet. Bu kamplaşma AK PARTİ Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kesmiyor. Belli ki kamplaşmayı büyütmek, yaygınlaştırmak arzusu içinde. Bu kürsüden hükûmet üyelerine sesleniyorum, sizlerin vicdanına sesleniyorum: Türkiye'yi daha fazla kamplaştırmayın. Türkiye'nin huzura ihtiyacı var, barış iklimine ihtiyacı var. Bu kararın bedeli ağır olur, bu ve benzeri kararların bedelleri ağır olur, ülkenin barışı için ağır olur, ülkenin huzuru için ağır olur, ülkenin esenliği için ağır olur ve bu ayıp size yeter, hepimize yeter. Sizleri sağduyuya davet ediyorum; bu kepazeliği, bu General Harrington'ın bile yapmadığını yapan valiye haddini bildirmeye sizi davet ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)