GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı'yla ülke genelinde ilan edilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1134 sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin 19/4/2017 Çarşamba günü Saat 01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/931) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:18.04.2017

AK PARTİ GRUBU ADINA HAYATİ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin olağanüstü hâlin uzatılmasına ilişkin kararı hakkında AK PARTİ Grubunu temsilen söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Tunceli'de helikopter kazasında vefat eden bütün yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum ve ayrıca Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla önce milletvekillerimiz başta olmak üzere aziz milletimizin Kutlu Doğum Haftası'nı kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, pazar günü önemli bir süreci birlikte yaşadık. Dolayısıyla, bütün konuşmacıların temas ettiği gibi pazar günü yapılan halk oylamasına ilişkin değerlendirmemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizim çok partili demokratik siyasal hayatımızda bildiğiniz gibi iki Anayasa'mız var: 1961, 1982 ve bu her iki Anayasa da darbeciler tarafından yapılmış, inşa edilmiş Anayasalardır ama şöyle bir soru yönelttiğimizde; Anayasa yapmak kimin hakkıdır...

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Milletin.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Hiç kuşkusuz milletin hakkıdır ve bu hak tekel bir haktır; vazgeçilmez, devredilmez bir haktır. Buna karşın aziz milletimiz bugüne kadar anayasa yapma hakkını hiçbir zaman kullanamamış -tekmil anayasa- ve bugün yürürlükte bulunan darbe anayasası 82 Anayasası'yla alakalı 19 değişiklik gerçekleştirmişiz, bunlardan sonuncusunu pazar günü aziz milletimiz sandığa giderek onayladı. 18 anayasa değişikliğine kıyasla 19'uncu değişiklik, çok daha geniş kapsamlı, derinliği fazla olan bir değişiklik ve bununla da ilk defa aziz milletimiz, siyaset yoluyla ve yöntemiyle sistem ölçeğinde Anayasa'da en anlamlı değişikliği gerçekleştirmiştir. Bu değişikliğin bütün milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve kampanya süresince hem "hayır" kampanyası yürüten hem "evet" kampanyası yürüten bütün yurttaşlarımız, kuruluşlarımız bazı yerlerde amaçlarını aşacak ölçekte de olsa, tolere edilemeyecek söylemde bulunmalarına karşın, bütünü itibarıyla baktığımız zaman fevkalade başarılı bir kampanya süreci geçirildiğinin de altını çizmek istiyorum. Dolayısıyla, tercihlerini bir demokratik hak olarak hangi yönde kullanmış olursa olsun bütün yurttaşlarımızı bu haklarını kullanmaları dolayısıyla kutluyor, tebrik ediyorum.

Bu değişiklik oylaması, son derece anlamlı, katılım bakımından anlamlı: Yüzde 86 -bir küsuratı var, tamamlayalım- ölçeğinde bir katılım. Elbette ki bu oran, insanımızın, Türk milletinin Anayasa'yla ilgili, hak ve özgürlüğüyle ilgili, geleceğine ilişkin ne denli duyarlı olduğunun, demokrasi ve hak ve özgürlükler kapsamında ne denli hassasiyet içerisinde olduğunun çok somut bir göstergesi. Bunun altını çizmek isterim.

Bu kampanya süresi itibarıyla dile getirilen söylemleri -artık muhasebesini yapmadan- bir yana bırakarak Türkiye'nin bugün bu anayasayla oluşmuş, millet egemenliğine dayalı yeni bir sistemin eksik alanlarını inşa etme konusunda birlik ve beraberlik içerisinde olması gerekir diye düşünüyor ve bunun altını çiziyorum.

Değerli dostlar, ortak değerlerimiz var. Daha önceki bir konuşmamda temas etmiştim, son derece önemsiyorum, bu vesileyle de altını çizmek istiyorum: Ortak değerlerimiz... Vatan hepimizin, 780 bin kilometrekare ve nüfusumuz 80 milyon. Dolayısıyla, hiçbir ayrım yapmadan, etnik kimlik ayrımı yapmadan, mezhep ayrıştırması yapmadan, felsefi düşünce ayrımcılığı içerisine düşmeden, 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının her birinin, 780 bin kilometrekare vatan toprağında eşit pay hakkı var.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Bize göre öyle de size göre öyle değil Sayın Bakan. Eğer Cumhurbaşkanı yeminine sadık kalmıyorsa o öyle değil, sizin dediğiniz gibi değil Sayın Bakan.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim lütfen.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bayrağımız ortak, kırmızı beyaz. Kırmızı renk, şehitlerimizi, toprağı vatan yapan şehitlerimizi temsil ediyor, hilal bağımsızlığımızı; yıldız, her bir şehidimizi temsil ediyor.

Dolayısıyla -gene döneceğim- bu ülkede 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından bayrağı olmayan bir Allah'ın kulu var mı? O hâlde, bu topraklarda eline bir paçavrayı alıp "bayrak" diye sallayanlara ve elbette ki Türkiye'yi bölmeyi hedef olarak öngörenlere söyleyecek sözümüz var, işte bunlar bölücüdür, bunlar ayrımcıdır, bunları istisna tutuyoruz. Gene bu ülkede -devletimizin ismi Türkiye Cumhuriyeti devleti- devleti olmayan bir Allah'ın kulu var mı? Yok ve biz bir milletiz, buna "Türk milleti" diyoruz ve...

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - "Tek millet" diyorsunuz, "Türk milleti" demiyorsunuz.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - ...elbette ki "Türk milleti" kavramı kuşatıcıdır. 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının ortak tarihî birikimi, kültürel değerleri, inanç değerleriyle birlikte kümülatif ismidir millet.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bravo Sayın Bakan, bravo!

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Onun için biz siyasi yürüyüşümüzde her zeminde ve her yerde -bugün değil, ta kuruluş sürecinden itibaren- "tek millet", "tek bayrak", "tek vatan", "tek devlet" diyerek yürüdük. Bu, bizim kırmızı çizgimiz ve siyasetin bu değerlere saygı üzerinden yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu değerleri görmemenin, gözetmemenin, bunlar üzerinden birbirimize ölçü biçip nitelemeye kalkışmanın bu ülkede hiç kimseye bir yararı yoktur. Siyasette proje üzerinden rekabet yapmak suretiyle, Türkiye'nin geleceğini inşa etme doğrultusunda bir rekabetçi yarış içerisinde olmalıyız diye düşünüyorum. Böylece, oradan Anayasa'nın gerçekleştirilmesi dolayısıyla gündeme dönüyorum. Bugün, artık, Anayasa referandumu yapılmış, yakında Yüksek Seçim Kurulu resmî açıklamayı yapacak ve elbette ki bu Anayasa'nın uygulama süreci itibarıyla uyarlama çalışmaları yasalarda gerçekleşecek.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Meşru değil Sayın Bakan, meşru değil.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Demin, burada, Başbakan Yardımcım ifade etti, siyasette ve siyasi alan itibarıyla önemli dokümanların başında Anayasa gelir, Meclis İçtüzüğü gelir, Siyasi Partiler Kanunu gelir, Seçim Kanunu gelir. Seçme ve seçilmeye ilişkin mevzuat öncelikli ve önemlidir ve elbette ki bütün bunları kotarmanın anahtar alanı da Meclis İçtüzüğü'dür. Umarım ki bu çalışmalarda bütün partilerimiz bir yaklaşım içerisinde olur demokratik ölçekte; uzak durarak, sonra, bu değişikliklerle ilgili işte "Niye kolektif aklı devreye sokmadınız?", "Niye paylaşımcı olmadınız?" söylemine sığınmaya kalkışmazlar. Temennimizi bu şekilde buradan ifade etmek istiyorum.

Değerli dostlar, evet, olağanüstü hâl ilan etmek tercih edilir bir durum değil. İş olsun diye olağanüstü hâl yönetimine geçilmez. Esas olan, olağan yönetimdir ve nitekim, biz, iktidara geldiğimizin hemen ilk ayında, 1987 yılından bu yana Türkiye'de devam eden, Türkiye'nin üçte 1'inde devam eden olağanüstü hâl yönetimine son verdik. Israrla, sebatla, kararlı bir biçimde, Türkiye'yi olağan kurallarla yönetmenin ve hedeflediğimiz yere taşımanın gayreti içerisinde olduk. Bu hedefimize varmak için de çok büyük riskler aldık, üstlendik siyaseten çünkü siyaset risk almak içindir, yan gelip yatmak değildir siyaset. Milletten yetki alıp Ankara'ya gelen, bu Mecliste oturan milletin vekilleri, gerektiği zaman, millet için, vatan için, bayrak için alması gereken riski almak zorunda. Biz bunu bu süreçlerde aldık ve olağan yönetimle Türkiye'ye çok büyük kazanımlar sağladık.

Nereden başladı bu olağanüstü hâl yönetimi, Türkiye'nin gündemine nereden girdi, hepiniz biliyorsunuz. Yani bunu şimdi görmezden gelip "Türkiye'nin olağanüstü hâl yönetimine ihtiyacı mı var, niye uzatıyorsunuz?" demenin bir karşılığı olabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Türkiye, tarihinde görülmemiş, en alçak, en gaddar 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüne maruz kalmış bir ülkedir. Bu, tarihte ilktir. Bunun bir örneği yok, insanlık tarihinde de yok. O gece, aziz millet, hiçbir ayrım yapmadan, kadın-erkek demeden, genç-yaşlı demeden, felsefi düşünce ayrımına girmeden, sosyal yaşam tarzı gözetmeksizin, Cumhurbaşkanımızın çağrısını, Başbakanımızın çağrısını da dikkate almak suretiyle o silahlar karşısında, F16'lar karşısında, tanklar önünde göğsünü siper etti; akşam başlayan darbeyi sabah olmadan önleyen bir millet.

Değerli milletvekilleri, bakın, milletin bu duruşu, bu darbeyi önleyişi de bizim tarihimizde ilktir. Tarihimiz, özellikle çok partili siyasal hayatımız her on yılda bir darbeye maruz kalmış, kimi doğrudan, kimi dolaylı, kimisi postmodern vesaire ve en ağırı, en alçağı da -elbette darbeler arasında kıyas olmaz ama- 15 Temmuz. Millî şairimiz ne diyor? "Tarihten ders alırsanız tarih tekerrür etmez." Bu aziz millet, darbe tarihinden ders almış ve o gece duruşuyla darbeyi tekerrür ettirmemiş, darbeyi önleyen bir millettir.

Değerli milletvekilleri, dolayısıyla o gece yaşanmış. Milletin duruşuyla bağlantılı, o alçak terör örgütüne karşı verdiğimiz şehitlerin kadrini de gözeterek başlanan süreci devam ettiren bir idari tedbirdir olağanüstü hâl yönetimi ve 21 Temmuzda ilan edilmiş, o günden bu yana çalışmalar devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de 21 Temmuz 2016 tarihinden bu yana olağanüstü hâl yönetim rejimini gerekli kılan en önemli faktör 15 Temmuzda maruz kaldığı alçak darbe teşebbüsü ve bu örgütün devletin yönetim şeması içerisinde hemen hemen her alana çok sinsi bir şekilde yerleşmiş olduğuna ilişkin veriler; birisi bu, diğeri de bulunduğumuz coğrafya. Hemen yanı başımızda çok önemli olaylar cereyan etmektedir. Doğumuzda, güven kalmamış, ülkelerde insanlar ve terör örgütleri yarış içerisine girmiş. Dolayısıyla ülkenin güvenliğini sağlamak, tesis etmek için normal yönetimin dışında bir olağanüstü hâl yönetimine geçme zarureti doğduğu aşikârdır. Devletin çok görevi var ama devletin en önemli görevi, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak, vatandaşın yaşama hakkını güvence altına almaktır. Onun için, aziz milletvekilleri, biz hep bu süreçlerde Şeyh Edebali'nin Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Paşa'ya o özdeyişine atıfta bulunur, referans gösteririz: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." Dolayısıyla, bu topraklarda, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her zerresinde, hiçbir vatandaşımızın can tehdidi altında olması asla kabul edilebilir değildir. Can güvenliğini sağlamak devletin, Hükûmetin bir numaralı görevidir. Dolayısıyla, 21 Temmuz 2016 tarihinden bu yana ilan edilmiş ve uygulaması devam eden olağanüstü hâl yönetim sürecinin hedefinde bütün terör unsurları ve teröristler yer almaktadır. Başta FETÖ'cü terörist unsurlar olmak üzere, PKK, PYD, DHKP-C ve DAİŞ olmak üzere hepsinin olağanüstü hâl yönetim kapsamında daha özenli ve olağanüstü hâlin öngördüğü kurallar çerçevesinde takibi yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu süreç itibarıyla hem güvenlik güçlerimiz hem de elbette ki bağımsız yargı, bu süreçle alakalı çok yüklü görevleri ifa ve icra etmektedirler. Bu süreç o kadar ağır ki yapılan tasarruflar dolayısıyla haksızlığa uğradığını dile getiren kişilerin bu durumlarını ele almaya, hemen ele almaya müsait olmayacak kadar ağır bir süreçtir. Ama bütün bunlara karşın Cumhuriyet Hükûmeti, terörle mücadelede olağanüstü hâl süreci itibarıyla ve diğer alanlar da dâhil olmak üzere, terörle ve teröristlerle irtibatlı, iltisaklı, her ne şekilde bağlantıları varsa, ticari bağlantıları, iş dünyası bağlantıları, medya bağlantıları, bilişim bağlantıları dâhil olmak üzere, bu alanları da kapsayacak şekilde sıfır toleransla mücadelesini sürdürüyor. Toleransımız sıfır, terör örgütüyle irtibatlı, iltisaklıysa sıfır toleransla bakıyoruz ama aynı şekilde, bunlarla mücadele ederken vatandaşlarımızın irtibatlı ve iltisaklı olduklarına ilişkin uygulamalar alanında şüpheli durumlar karşısında da o kadar titiz davranıyoruz. Nitekim, Hükûmetimiz -takip etmişseniz bilirsiniz- bu alanlara ilişkin sorunlara çözüm üretecek bir mekanizmayı kararnameyle düzenlemiştir. 7 üyeden oluşacak, bunların da üyeleri bugün yarın atanacak ve öyle bir uygulama ki -gene Anayasa gereği- kanun hükmünde kararnamelerle yapılan tasarruflar karşısında yargı yolu kapalı. Bu getirdiğimiz mekanizmayla hem konular irdelenecek, incelenecek ve hem de bu kurulun kararlarına karşı yargısal sürecin de önünü açmış bulunuyoruz.

Bir taraftan bunları eleştiriyorsunuz, bir taraftan da şunları söylüyorsunuz... Bakın, değerli dostlar, bu olağanüstü hâl uygulama sürecinde işte pek çok kararname Meclise gelmiş, kanunlaşmamış bekliyor. Pazar günü oylanan Anayasa'da biz bu alana ilişkin çok demokratik bir düzenleme getirdik, Türkiye tarihinde bundan böyle "sıkıyönetim" diye bir uygulama asla olmayacak.

LEVENT GÖK (Ankara) - Öyle mi? Olağanüstü hâl olduktan sonra ne olacak?

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Asla olmayacak.

LEVENT GÖK (Ankara) - Şu olağanüstü hâli bir kaldırın kutlayayım sizi, olağanüstü hâli kaldırın kutlayayım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) -Orduya güvenmedikleri için kaldırdılar.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Sayın Gök, oraya da geleceğim, oraya da geleceğim.

Bakın, çok bağırmak, sesinin yüksek çıkması söylediğinin doğru olduğu ya da haklı olduğunuz anlamına gelmez.

LEVENT GÖK (Ankara) - Hayır... Ben, olağanüstü hâli kaldırın kutlayayım sizi.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Orduya güvenmedikleri için sıkıyönetimi kaldırıyorlar.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Doğru, sözdedir, söylemdedir, cümlededir. Müsaade edin de anlatayım.

Sıkıyönetimi kaldırdık, tarihte olmayacak.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Orduya güvenmiyorsunuz da ondan. Orduya güvenmiyorsunuz, onun için sıkıyönetimi kaldırdınız, itiraf edin.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Olağanüstü hâl yönetimiyle alakalı geçende birisi bu yetkinin Cumhurbaşkanına verildiğini söylüyor; gerçek dışı. Evet, Cumhurbaşkanı olağanüstü hâl uygulama kararı verecek ama Meclisin onayına tabi.

LEVENT GÖK (Ankara) - Evet. Kaç ay sonra?

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bugün, Hükûmet, getirdiğimiz modelde...

LEVENT GÖK (Ankara) - Kaç ay sonra?

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bu yanlış. Siz hemen açın okuyun, onu söyleyeceğim şimdi.

LEVENT GÖK (Ankara) - Olur mu öyle şey?

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Hayır, hayır. Bakın, sizin en büyük hatanız, en büyük çelişkiniz bu metni okumamanız.

LEVENT GÖK (Ankara) - Bir de siz okuyun Sayın Yazıcı, bir de siz okuyun Allah aşkına.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Hayır, okumamanız; çok ısrarla söylüyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) - Bakın, biz okuduk.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz okuduk, çok iyi anladık, çok iyi anladık.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Ben bu konuda çok nezaketliyim, tekrar etmezseniz söylemem.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kitabını yazdık.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kitabını yazdık.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bir defa ise hata derim ama tekrar ediyorsunuz.

Bakın, getirilen düzenleme, olağanüstü hâl döneminde Meclise sevk edilen kanun hükmünde kararname. O dönemde kanun hükmünde kararnamedir; diğeri kararname, o dönemde kanun hükmünde kararname ve üç ay içinde...

LEVENT GÖK (Ankara) - Ben de onu söylüyorum zaten.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Hayır, sevk ediyor aynı gün.

...Meclis ele alıp görüşmezse otomatikman kalkıyor. Bugün var mı öyle bir şey?

LEVENT GÖK (Ankara) - Konuşuruz.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bunu söylüyorum. Bu sorun yok, bu fevkalade ileri bir aşama.

LEVENT GÖK (Ankara) - Bizdeki Anayasa'da var, var, bugünkü de "Uzatılamaz." diyor zaten.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Ha, bir taraftan, bir taraftan, bir taraftan...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Tereciye tere satma, bugün de "Uzatılamaz." diyor, aynı hüküm var.

LEVENT GÖK (Ankara) - Otuz gün içerisinde...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Var aynısı, "Uzatılamaz." diyor zaten.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Değil değil, bakın ona siz, farklı. Komisyonda bir ay bekler, Meclis Genel Kuruluna gelir.

LEVENT GÖK (Ankara) - Hah, aynen öyle işte.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Öyle yani, öyle o.

LEVENT GÖK (Ankara) - Söyleyin, o bir ayı da söyleyin.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Ben iddialıyım, bu konuyu biliyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) - Bir ayı da söyleyin ama.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bu oylamanın meşruiyetini tartışmak abesle iştigaldir, kural belli.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Çünkü meşru değil.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Meşru değil, tartışmaya gerek yok.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Kural belli, kural belli. Kural ne? Referanduma gideceksiniz. Seçenek ne? Onaylayan "evet" diyecek, onaylamayan "hayır" diyecek. Nasıl ölçülecek? Sizde ayrı kantar mı var, ayrı ölçü mü var? Böyle bir şey olur mu?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - CHP istemezse olmaz zannediyorlar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - "Olağanüstü hâlde Kıyı Kanunu düzenlenmez." diyor, Kıyı Kanunu düzenliyorsun, Kıyı Kanunu.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - 51,4 millet "evet" demiş gitmiş. Meşruiyet tartışması yaparsanız konuyu yanlış yerden ele alırsınız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İhale Kanunu'nda düzenleme yapılıyor Sayın Bakanım.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Meşruiyet tartışması...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Millî Piyangoyla ne alakası var?

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Burada meşruiyet tartışması, uzlaşma kültürünün uzağına düşüyorsunuz demektir, bundan sonraki süreçlerin dışında kalacağız demektir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İhale Kanunu düzenleniyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz suçun içinde olmayız zaten. Suçun içinde niye olalım ki yani?

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Yani böyle bir yanlışa ana muhalefet partisinin girmesini arzu etmem, istemem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen bir dakikada tamamlayın Sayın Yazıcı.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Varsayalım ki Mecliste Anayasa değişikliği Anayasa'da tanımlandığı şekilde üçte 2'yle, 368'le kabul edildi, referanduma da gitmedi, birkaç madde.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Levent Bey onu görmezden geliyor.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - "Meşru değil." mi diyeceksiniz? 1 oy... Halka gelmiş, halk tercih etmiş işte; 1,5 milyon oy. "Meşru değil." mi diyeceksiniz? (CHP sıralarından gürültüler)

LEVENT GÖK (Ankara) - Öyle değil, öyle değil.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Böyle bir şey olmaz, böyle bir şey olmaz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Öyle değil, öyle değil.

LEVENT GÖK (Ankara) - Anayasa farklı bir şey Sayın Yazıcı.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, dolayısıyla burada ayağı yere basmayan çok iddialar, isnatlar var.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Mühür basmayan isnatlar mı?

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Mesela, doğuda, güneydoğuda "hayır" oyu verilmiş, "evet"e dönüştürülmüş...

LEVENT GÖK (Ankara) - Evet, aynen öyle.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Yahu, ana muhalefet partisisiniz arkadaşlar, ayağınız yere bassın. Biraz ciddiyet, lütfen, biraz ciddiyet. Böyle bir şey olamaz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Tarım işçisi Harran ilçesinde yok, oy kullanmış Sayın Yazıcı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Tarım işçilerinin yerine oy kullanıldı, oy.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Böyle bir şey olamaz.

Dolayısıyla, burada HDP sözcüsü hoca doğuda, güneydoğudaki birtakım gözlemlerini aktardı. Bunların doğru olup olmadığını bir yana bırakayım ama daha önceki süreçlerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYATİ YAZICI (Devamla) - ...oralarda neler yaşandığını en iyi bilenlerdeniz, biz de çok iyi biliyoruz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siz onlarla mı yarışıyorsunuz? Devlet yasaların uygulanmasını temin eder.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Daha önce yaşananların yaşanmaması sizleri üzmüşse onu bilemem, bunu da yakıştırmam.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yanlışla yanlış yapılmaz. Devlet kanuna uymak durumunda, yasa dışılığı kendine örnek veremezsin, yasa dışılığı kendine rehber edinemezsin.

HAYATİ YAZICI (Devamla) - Efendim, bu değişikliğin onaylanması gerektiği kanısıyla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)