GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Çevre Bakanlığı Arasında Çevre Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:82
Tarih:15.03.2017

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkede ne zaman siyasiler birbirine öfkeyle, nefretle yaklaşsalar, bu nefreti de siyasi rant olarak kullansalar en büyük şiddete siyaset sahnesinden dışlananlar maruz kalıyor. Üstelik artık halkın hakiki sorunlarını kimse konuşmaya yanaşmıyor, kadınların yani iktidarın sahibi olmayanların dertleri ise unutuluyor.

Yıllardır kurucularından olduğum Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfının gündeme getirdiği bir konu var: Şiddete uğramış, sığınakta kalan veya haklarında gizlilik kararı devam eden kadınların oy kullanamadıklarını ifade ediyorlar. Referandumla birlikte tekrar aynı konu gündeme geldi. Mor Çatı, Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu, kadınların durumunu izah etti ama ancak gündeme getirdikleri soruna bir çare bulamadılar. Sığınakta kalan kadınların seçmen kaydı yapılmıyor, haklarında adreslerinin gizlenmesine yönelik tedbir kararları bulunan kadınlar şiddet uygulayanın bulunduğu ilçede yani eski evlerinin bulunduğu ilçede seçmen kaydı olması nedeniyle şiddetin failiyle karşılaşmamak için oy kullanmaya gidemiyorlar. Kadınlar ikametlerini yeni yani gizlenen adreslere almak isteseler bu sefer de şiddet uygulayan erkeklerin kolayca adreslerini bulmalarından endişe ediyorlar. Neden? Çünkü Yüksek Seçim Kurulu seçmen sorgulama sayfasına kimin nüfus cüzdanı bilgilerini yazsanız hangi ilçede oy kullanacağını görüyorsunuz. Küçük il ve ilçelerde birinin ikametinin bulunduğu ilçeyi bilmek demek o kişinin evini de bilmek demek neredeyse. Güya haklarında adreslerinin gizlenmesine yönelik tedbir kararı var ama dileyen adresin hangi ilçede olduğunu görebiliyor bu kayıtla. Kadınlar da mecburen oy kullanmak için başvuruda bulunmuyorlar. Bakın, sahada çalışan arkadaşlarımız birçok kadının bu şikâyette bulunduğunu söylüyor. Yüksek Seçim Kuruluyla iş birliği yapmak ve bu durumdaki kadınların bilgilerini seçmen sorgulama sayfasında gizli tutmak aslında hiç de zor olmayan bir şey. Evet, elbette zor değil ama önemsenmiyor. Hâlen yurttaşlığın ne kadar önemli bir hak olduğu anlaşılamamış durumda. Yurttaşın devletle ilişkisinde işler yolunda gitse, her şey kitabına göre yapılsa yurttaş gerçekten şaşırıyor.

Temel yurttaşlık hakkının ötesinde kadın yurttaşlara ilişkin bir politika geliştirilmesi gerekirken bu da yok. Kaç yıldır gündeme getiriyoruz, bu konu çözülemez mi diyoruz, çözülmüyor. Devlet, pozitif yükümlülüğü gereği bir yurttaşının bedensel bütünlüğünü koruma sorumluluğunu, şiddete uğramayı engelleme sorumluluğunu yerine getirmemiş ve üstelik bu mağduriyeti yaşamış bir yurttaşın temel bir hakkını, seçme hakkını da kullanmasını açıkça engelliyor.

Anayasa'nın 67'nci maddesinde seçme ve seçilme hakkı düzenlenmiştir. Buna göre vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.

Anayasa Mahkemesinin, hapis cezasına mahkûm olmuş kişilerin seçme haklarını kullanması yönünde verdiği kararda da seçme hakkının demokrasilerde devlet yönetiminin olmazsa olmaz koşullarından biri olduğu ifade edilmiş ve zorunlu durumlar dışında kısıtlanmaması gerektiği ifade edilmiştir. "Anayasa'nın 'Siyasî Haklar ve Ödevler' başlıklı bölümünde yer alan seçme hakkı yalnızca bir hak olmayıp aynı zamanda bir görev olarak da belirlenmiştir." diyor Anayasa Mahkemesi ve şöyle devam ediyor: "Bir halk yönetimi olan ve ulusal egemenliği en iyi biçimde yaşama geçiren, çoğulcu, katılımcı kurallar ve kurumlar düzeni demokrasilerde devlet yönetiminin olmazsa olmaz koşullarından olan seçme hakkı millî iradenin belirlenme aracıdır ve demokrasinin en doğal ve en temel göstergesidir. Seçme hakkı, demokrasiye anlam veren ve onu yaşama geçiren bir haktır. Bu bağlamda, vatandaşların en temel haklarından biri olan seçme hakkı, bu hakkın en geniş şekilde kullanılması olanağıyla anlam kazanacağından, Anayasa'nın ve ona uygun olarak çıkarılacak yasanın belirleyeceği zorunlu durumlar dışında kısıtlanmaması gerekir." Evet, soruyoruz, sığınaklarda yaşayan kadınların seçme hakkı nerede arkadaşlar?

Devletin, İstanbul Sözleşmesi gibi, uluslararası sözleşmelerden ve iç hukuktan doğan önleme yükümlülüğünü yerine getirememesi nedeniyle, şiddete uğrayarak bedensel bütünlüklerinin korunması hakları ihlal edilmiş kadınların bir de seçme haklarının ellerinden alınması asla kabul edilemez. Yüksek Seçim Kurulunun bilgi edinme başvurusuna verdiği yanıt da pratikte kadınların oy kullanmasını sağlamaktan tamamen uzak. Diyor ki Yüksek Seçim Kurulu: "ŞÖNİM'in bulunduğu yer nüfus müdürlüklerince tescil edilmesi hâlinde ilgili kişilerin oy kullanmaları mümkündür." Yani kadınlar zaten korku içerisindeyken, zaten şiddete uğramışken önce gizli olması gereken ŞÖNİM'leri nüfus müdürlüklerine tescil ettirmekle uğraşacaklar, sonra bir de bu adreslerin YSK'nın sitesinden silinmesi için mücadele edecekler.

Evet, size söyleyeyim, sığınaklarda kalan bütün kadınlar ve adresleri gizlenen kadınların hiçbiri oy kullanamıyor. Bugün bu konuda da bir soru önergesi verdik. Genel seçimler esnasında, konukevleri olarak bilinen sığınaklarda kaç kadın kalmıştır, kaçı oy kullanabilmiştir? Bunu soruyoruz. Umuyorum bakanlık bu konuda bilgi toplamaktadır. Bu durumdaki kadınların oy kullanmasını sağlayacak bir çalışmanın yapıldığından maalesef şüphemiz var. Artık bu konuda, başka ülkelerdeki örnekleri inceleyerek bir yöntem geliştirilmesi gerekiyor. Pek çok Avrupa ülkesinde hükûmetler bu durumdaki kadınlar için önlemler almış durumdalar. Tabii, artık hangi ülkenin bakanlığına danışırsınız orası da muallakta çünkü kavga edilmeyen bir ülke kalmadı. Filistin bitti, Mısır bitti, Suriye bitti, Rusya bitti, Türkiye'nin içi bitti, şimdi de Avrupa'yla gerginlik yaşanıyor. Bu ülkelere erkekçe "bilmem ne lalesi", "kürdan cebi" gibi külhanbeyi gibi cevaplar verinceye ve üslupsuzlukla yarışıncaya kadar o ülkelerin hükûmetlerinin yurttaşlarına sunduklarını kendi yurttaşlarınıza sunmak için yarışırsanız çok daha iyi edersiniz. Örneğin, bugün "Türkiyeli yetkililerle ilgili herhangi bir sınırımız yoktur, gelebilirler." diyen İsveç'e giderek -özellikle İsveç bu anlamda çok gelişmiş bir ülkedir- kadın haklarıyla, sığınaklarda kalan kadınların nasıl oy kullanabildikleriyle ilgili bilgi edinebilir ve oraya danışabilirsiniz.

Vatandaşların ama özellikle şiddete uğrayan kadınların kendilerini güvende hissetmelerini sağlamanız, insanca yaşamalarını sağlamanız gerekiyor. Hamasetle kısa sürede örtebileceğiniz gerçekler vardır ama açlığı, yokluğu uzun süre örtemezsiniz.

Artık birbirimizin mutluluğunda yaşamak istiyoruz, birbirimizin sefaletiyle değil. Birbirimizden nefret etmek istemiyoruz, insan gibi yaşamak istiyoruz ve bunu da en fazla her türlü vatandaşlık hakkından yararlanmayı ve insanca yaşamayı da en fazla şiddete uğramış ve bugün sığınaklarda kalan kadınlar hak ediyorlar. Bunu sağlamak da her şeyde olduğu gibi Hükûmetinizin sorumluluğundadır.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)