| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 08.03.2017 |
ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletini, Gazi Meclisi ve saygıdeğer basın mensuplarını selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kadın, toplumsal hayatın vazgeçilmezi, insanlığın ve ailenin temel direğidir. En başta, her şeyden önce kadın insandır, cinsiyet ayrımı yapılmadan bir bireydir, yüreği vardır, kalbi vardır, annedir. Toplumu oluşturan en küçük birim ailedir. Çocukların karakter gelişimlerinin neredeyse yüzde 75'i 0 ila 6 yaş arasında tamamlanmaktadır. Öyleyse kadın toplumun, aslında mimarıdır. Ülkelerin kalkınmasında, milletlerin gelişmesinde, toplumların yükselmesinde kadın en önemli unsurdur.
Değerli milletvekilleri, gelin, hep birlikte tarihimize bir göz atalım. Türk kadını tarih boyunca erkeğin arkasında değil, yan yana, onunla birlikte meşgaleleri aşan ve hayat çizgisini birlikte yürüyen bir fert olarak yer almıştır. Türk kadınları cesareti, duyarlılığı, mücadele azmi ve kararlılığıyla tarihe yön vermiştir. Kurtuluş Savaşı'nda vatanımızın kurtulması için, gözünü kırpmadan, vatan için bedenini siper etmiştir, erkeğinin yanında yer almıştır. Ancak ne yazık ki günümüzde kadın olmak, hayatımızın her alanında var olabilmek elbette ki çok da kolay değil. Erkek egemenliğinin çok arttığı bir dönemdeyiz belki ama kadınların sesi de çok gür çıkmakta.
İstatistiklere baktığımız zaman, ben dünya istatistiklerini çok baz almak istemiyorum ama onlar, aslında ülkemizdeki kadınların bulunduğu noktayı biraz da maalesef resimlemektedir. Dünya istatistiklerine baktığımız zaman, çok gelişmiş ülkelerde kadın istihdamı, kadının siyasetteki yerine baktığımızda yüzde 50, yüzde 60'larda bir oran görmekteyiz. Türkiye'de ise yüzde 27'lerde bir istihdam oranı görmekteyiz. Hâlbuki, ülkenin yapısına baktığımızda, yüzde 50-yüzde 50 nüfus dağılımına baktığımızda kadının eşit olarak istihdam görmesi gerektiğini, siyasette yer alması gerektiğini, toplumsal tüm alanlarda mutlaka yer alması gerektiğini de görmekteyiz.
Nüfusun neredeyse yüzde 50'si kadın dedik. Toplumumuzun neredeyse yüzde 50'sini kadın oluşturmakta. İşte bu kadınlar kalan yüzde 50 erkeği yetiştirmektedir. Bizler belki söylemlerde "Kadınlar bizim başımızın tacı. Kadınlar bizim gerçekten her şeyimiz, tüm değerlerimizin üzerinde." diyoruz ama bunun karşılığı da olmalı.
Hiç duydunuz mu siz ekonomik şiddet gören erkek, fiziksel şiddet gören erkek?
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) - Var, var.
ARZU ERDEM (Devamla) - Çok az, çok az. Evet, biliyoruz ki var ama Türkiye'de çok az.
Şimdi, bunlara bakıldığında özellikle kadınların çoğunluklu olarak karşı karşıya kaldığı şiddeti de önlemek için belki daha fazla adımlar atmak gerekiyor. Nedir bu adımlar? Küçüklükten itibaren başlıyor. Hepimiz anne babayız burada. Anneye, babaya erkek evlat gelip "Ben artık işimi kurmak istiyorum." dediğinde her birimiz hemen bir sermaye bulup buluşturup mutlaka iş açmasına vesile oluyoruz değil mi? Aslında önemli olan, kız çocuk geldiğinde bu anlamda muhafazakâr koruyucu tavırla hareket ediyoruz ya, "Aman, ne olur evladım, sen öğretmen olsan da yeter. Sabit bir işin olsun, nasıl olsa evlendiğinde kocan sana bakmak zorunda." dediğimizde işte o kız çocuklarının önünü de kesmiş oluyoruz. Demek ki toplumda aslında bu anlamda belki eğitim noktasında bir reform gerekiyor. Anne babaların çocuk eğitimi noktasında mutlaka eğitilmeleri gerekiyor. Vaktizamanında Milliyetçi Hareket Partisinin de seçim beyannamelerine bakıldığı zaman özellikle toplumsal eğitim modelinin, eğitim reformunun yapılması gerektiğini ve bu anlamda toplumu bilinçlendirmesine de vesile olması gerektiğini herkes görecektir.
Evde ev kadını olarak, okulda öğrenci olarak, iş dünyasında çalışan olarak, siyasetçi seçilen bir kadın milletvekili olarak, hayatın her noktasında Türk kadını "Ben de varım." demiştir ve demeye de devam edecektir. Bu güce sahip çıkmak, dik durmak, acıyı ızdıraba dönüştürmemeye çalışarak ayakta kalmaya gayret etmek, bu çabayı kadınlar göstermektedir.
Cinsiyet eşitliği denildiğinde akıllara sadece kadının geldiği, erkeğin cinsiyet ayrımına girmediği bir toplumda olmak bile çok zor aslında. Biz neden cinsiyet eşitliğini konuşurken kadının haklarının korunmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz? Neden erkek hakları dernekleri yok? Bunu sormamız gerekiyor. Demek ki aslında sıkıntı ve ihtiyacın hasıl olduğu alan kadınlara sağlanması gerekenlerle ilgili. Aile içerisindeki dengenin, düzenin, sevgi ve şefkatin kaynağı olan ancak önemli kararlarda da erkeğin sözünün geçtiği bir toplum yapısındayız, bunlardan da kurtulmak gerekiyor.
Çocukluğunu bir çırpıda geride bırakıp erkenden büyümeye başlayan bireydir aslında kadın, çok hızlı anne olandır kadın. Evlenme yaşına da bakıldığı zaman, kadınların çok daha hızlı anneliğe adım attığını görmekteyiz. Yolda, bir sapığın cinsel tacizine uğrayan, bu anlamda, bu saldırı korkusuyla önünü arkasını, sağını solunu, karanlığı yoklayan kadındır. Cep telefonu sürekli elinde, arkasına biri çok yaklaştığı zaman telefondan "Evet baba, ben geldim, şimdi şu köşedeyim." deme zorunluluğu hisseden kadındır. Toplumda biricik evlatlar yetiştiren, işte, terörle mücadelede onları toprağa verdiği zaman "Vatan sağ olsun." diye feryat edip ama bir taraftan acısını yüreğine gömen yine kadındır. Evladının başına kötü bir şey gelmeden eve gelmesi için şükreden en çok annelerdir ve hatta çocuğun başına kötü bir şey geldiği zaman yine, toplumun saldırısına maruz kalan kadındır. Çünkü ne deniyor: "Anne yetiştirememiş çocuğunu da başına bunlar gelmiş." Hayatın her alanında, kendi ön yargılarını bile yıkma çabasında olan kadının kendisidir. Ülkemde kadın olmak, hep anlamak, hep anlamak, hep anlamaktır; hep yüreğimizde hissetmektir, evlatlarımıza da bunu anlatmaktır. Bunlara rağmen, her zaman gülümseyebilmektir kadın olmak. Zordur kadın olmak bu güzelim memlekette ama kahraman Türk kadını olmak da bir şereftir, bir onurdur tabii ki.
Hepimizin de hafızalarında yer alan, içimizi yakan, bizleri nefessiz bırakan birçok kadın istismarıyla hafızalarımız tazelenebilir. Onları buradan konuşmak istemiyorum, sadece tekrar etmek istiyorum: Kadına şiddetin önlenmesi için somut adımları daha da fazla atmamız gerekiyor. Bu anlamda, iktidar partisiyle beraber biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak her tür çalışmayı yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Kadına şiddetin artık artmaması gerekiyor, bu konuda da mutlaka dikkat çekmek istiyorum.
Hazır bu konuşmayı yapmışken özellikle şu konuya da değinmek istiyorum. Kadınların taleplerini, buradan her kürsüye çıktığımda Milliyetçi Hareket Partisinin bir Türk kadını olarak, bir milletvekili olarak gündeme taşıyorum, tekrar taşıyacağım: Özel Harekât polisi alımıyla ilgili olarak kız çocuklarımız bugün yine ziyaretime geldiler ve diyorlar ki: "Bir sonraki alımda iktidar partisinden biz bu konuda bir adım bekliyoruz; kadın alımı, kız alımı, bayan alımı... Özel Harekât polisi alımında 10 bin alım yapıldı, bu alımın 1'i bile kadınlardan ibaret değildi. En azından, bize bir miktar da olsa kontenjan verin. Neden, bizler polis olamayız mı? Bizlerde vatanı savunacak yürek yok mu?"
Buradaki kadın milletvekillerine soruyorum: Kızlarımız haklı değil mi değerli arkadaşlar? Ben inanıyorum ki haklılar. Teşekkür ederim.
Onun dışında, yine bugün tutuklu olan er ve erbaşların eşleri ve anneleri buradaydı. 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi emirle köprüye götürülmüş olan, farklı alanlara götürülmüş olan erler bildiğiniz gibi sekiz aydan beri tutuklu. Bu çocukların aileleri diyor ki: "FETÖ'ye bulaşmışsa sonuna kadar ben evladımdan vazgeçerim ama hiçbir suçu yok benim çocuğumun. Askere gönderdim ben onu. Garibanım ben. Memleketten de sürekli, her hafta cezaevine görmeye geliyorum çocuğumu. Ne olur, hukuk sürecini hızlandırın, eksikler neyse iddianameyi hazırlattırın."
Bu konuda da iktidar partisine seslenmek istiyorum -çok önemli bir konu- özellikle buradan ben onların mektubunu size iletmek istiyorum:
"Sayın Vekilim, malumunuz olduğu üzere, FETÖ terör örgütü yapılanması sebebiyle 15 Temmuz gecesi darbe girişiminden ötürü ülkemizin birçok şehrinde askerî bir kalkışma girişimi gerçekleşmiştir. Bu durum sebebiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde er, erbaş, uzman çavuş olmak üzere birçok kardeşimiz, oğullarımız ve eşlerimiz 'Terör saldırısı var.' denilerek birliklerinden çıkarılıp birçok bölgeye gönderilmiştir. Aldıkları bu emir hizmete özeldir; vatanın bölünmez bütünlüğünün savunucusu olan askerlerimiz için mutlak itaati gerektirir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) - Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (Devamla) - Teşekkür ederim.
"Emrin tanımında hizmete özel bir işin yazılı, sözlü, sair suretle verildiği kanunla sabittir. Dolayısıyla, er, erbaş, Astsubay Meslek Yüksek Okulu, Hava Harp Okulu, Kara Harp Okulu kursiyer ve uzman çavuşlarımız aldıkları emri kanunsuz olarak değerlendirmemiş ve mutlak itaat etmişlerdir. Ne zamanki aldıkları emrin kanunsuz olduğunu anladıkları vakit emre itaat etmemiş, halkına zarar vermeden dönebilecekleri en müsait yerden kışlalarına ya da en yakın askerî birliklerine sığınmışlardır. Sözün özü şudur ki: Kışlalarına dönmelerinin sebebi ne halkın sokağa dökülmesi ne de ölüm korkusudur. Kışlalarına dönmelerinin sebebi, kimseye zarar vermeden teslim olmalarının sebebi gerçeği geç tezahür etmeleridir. Onlar, vatan için gözünü kırpmadan canını verecek olan şerefli yüce Türk milletinin masum evlatlarıdır. Onlar ki elinde bayrak, dilinde tekbir olan, Müslüman Türk devletinin kılına zarar gelmemesi için gece gündüz demeden görevini hakkıyla yerine getiren Türk askerleridir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) - "Bu konuda adaletin tecellisini, hızlı olarak adalet mekanizmasının işletilmesini arz ediyoruz." diye bize gelen mektup. Ben de sizlere iletmiş olayım, vebal benim üzerimden kalksın.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.