| Konu: | Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 08.03.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de konuşmama başlamadan önce, Meclis Başkanımız Sayın İsmail Kahraman'a geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, kendisine bundan sonra uzun ve sağlıklı bir yaşam diliyorum.
BAŞKAN - Sağ olun.
EROL DORA (Devamla) - Ayrıca, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu vesileyle bütün kadınların Kadınlar Günü'nü kutluyor, kendilerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de cezaevleri, çok uzun süredir, hak ihlalleri ve insan onuruna aykırı uygulamaların yaşandığı mekânlar olarak gündeme gelmektedir. Mahpuslara yapılan kötü muamele ve hak ihlalleri, ikinci bir ceza hâline gelmekte ve bu kişilerin ölümüne kadar varabilen ağır sonuçlar doğurabilmektedir.
12 Eylül 1980'de yapılan askerî darbe sonrası Türkiye Cumhuriyeti devleti, cezaevlerinde meydana gelen ağır insan hakları ihlalleriyle anılmış bir ülkedir. Özellikle Diyarbakır, Metris ve Mamak hapishanelerinde yatan mahpuslara karşı geliştirilen baskı ve zor uygulamaları bugün bile hafızalarda tazeliğini korumaktadır.
Nitekim, söz konusu cezaevlerinde kalan mahpuslar, en asgari hakları için 1982 ve 1984 yıllarında ölüm orucu eylemine başvurmuş ve yaşamlarını yitirmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, geçen otuz yedi yıllık sürede bu döngü kendini hep tekrar etmiş ve cezaevlerinde kalan mahpuslar, ulusal ve evrensel metinlerde koruma altına alınan hakları ihlal edildiği için en son çare olarak bedenlerini hak alma aracı olarak kullanmak zorunda kalmışlardır.
1996, 2000 ve 2012 yıllarında meydan gelen ölüm oruçları ve açlık grevleri, cezaevlerinde cezanın infazının insan onuruna yakışır şekilde yapılmadığını gösterir niteliktedir.
Bu döngü devam ediyor maalesef. Bakın, birkaç gün önce, İzmir Aliağa Şakran Cezaevinde 18 ve Ankara Sincan Cezaevinde ise 7 mahpus, hak ihlalleri ve keyfî uygulamalara karşı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatmışlardır.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde yaşanmakta olan birçok insan hakkı ihlalleri, hak gasbı ve cezaevi sorunları, 20 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla ilan edilmiş olan OHAL'le birlikte cezaevlerindeki mevcut tablo daha da ağırlaşan hak ihlallerine neden olmuştur.
Çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle mahpusların kazanılmış hakları da tırpanlanmış ve cezaevleri sivil denetimlere kapatılmıştır. Keyfî ve çok küçük sebeplerle verilen disiplin cezaları günlük hayatı durdurma noktasına getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinde yaşanan başlıca hak ihlallerinden bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Cezaevindeki iç sosyal etkinliklerin tamamen ortadan kaldırılması, tutuklu ve hükümlülerin dış dünyayla iletişimlerinin neredeyse sıfıra indirilmiş olması, tutuklu, hükümlü yakınlarının cezaevi görüşleri sırasında yaşadıkları baskının ağırlaştırılması, tıbbi bakıma erişim ve tedavi hakkının sıradan gerekçelerle ve insanların hayatlarına mal olacak nitelikte ihmallerle engellenmesi, başvuru ve şikâyet hakkının engellenmesi, basın ve yayına erişimin kısıtlanması, beslenme, havalandırmaya çıkarmama, kullanılan kap kacak, battaniye ve temizlik malzemelerinin ellerinden alınması, içme ve kullanma suyunun düzenli verilmeyişi veya çok az miktarda verilmesi, hijyen sorunu, doluluk oranından kaynaklı yatacak yerin olmaması şeklindeki fiziki koşullar. Bu liste böylece uzayıp gidiyor ne yazık ki.
Değerli milletvekilleri, geçenlerde Edirne F Tipi Cezaevinden bir mektup aldım. Bir baba olarak, okuyunca ister istemez hüzünlendim. Mektupta arkadaşlarının sünnet olan çocuğuna hediye edilmek üzere kâğıttan, ayakkabı boyasından binbir emekle, zahmetle yapılan gemi, içinde bir şey olabileceği için güvenlik sorunu gerekçesiyle çocuğa gönderilmemiş. Ne acıdır ki Türkiye'de bir çocuğun mutluluğu, cezaevindeki bir babanın çocuğunu mutlu görmek istemesi güvenlik sorunu hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde süregelen hâlihazırdaki uygulamalar, mahpuslara ilişkin evrensel standartlar, Anayasa'mız, Avrupa İnsan Hakları kararları, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi tavsiyeleriyle belirlenen hak ve hukuka göre değil, siyasi konjonktüre göre değişkenlik gösteren keyfî, baskıcı ve cezalandırıcı uygulamalarla yönetilmektedir.
Türkiye'de cezaevlerinde yaşayan mahpusların en temel insan haklarıyla birlikte yaşam hakları da tehdit altındadır. Cezaevlerinde üzücü olayların yaşanmasından kaygı duymaktayız. Türkiye, altına imza attığı uluslararası sözleşmelere uygun davranarak cezaevlerini bir an önce sivil denetimlere açmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Dora.